Hurma...

Haberin Devamı

Dengir Mir Fırat, Sait Açba, Mahmut Göksu, Mehmet Özyol, Akif Gülle, İsmail Özgün, Mahfuz Güler, Zeki Ergezen, İsmail Alptekin, Faruk Çelik, Mehmet Altan, Ertuğrul Yalçınbayır, Osman Aslan, Nurettin Aktaş, Tevhit Karakaya, Ali Er, Abdülkadir Aksu, Mustafa Baş, Ali Coşkun, Hüseyin Kansu, Mehmet Ali Şahin, Nevzat Yalçıntaş, Abdullah Gül, Salih Kapusuz, Mehmet Vecdi Gönül, Osman Pepe, Remzi Çetin Öksüz, Avni Doğan, Ali Sezal, Sabahattin Yıldız, Eyüp Fatsa, Musa Uzunkaya, Ahmet Nurettin Aydın, Abdüllatif Şener, M. Ergün Dağcıoğlu, Yahya Akman, Zülfikar İzol, Maliki Ejder Arvas, Hüseyin Çelik, İlyas Arslan, Mehmet Çiçek, Ramazan Toprak, Kemal Albayrak, Abdullah Veli Seyda, Şükrü Ünal, Cemil Çiçek...

***


Bu isimlerin ortak bir özellikleri var:

Hepsi; Avrupa Birliği’nin “Apo’yu sakın asmayın” diye baskı yaptığı dönemde çıkartılan ve idam cezasının kaldırılmasını öngören yasaya, “Evet” diyen AKP’li milletvekilleri...

Bugün bazıları Meclis dışında kalmış olsa da çoğu hâlâ AKP’li milletvekili...

Ve Sayın Başbakan şimdi diyor ki, “İdam cezasını yeniden getirmeyi tartışmalıyız...”

***


CHP ile BDP o günlerde zaten Meclis’te yoktu...

MHP’lilerin tamamı ise “ret” oyu vermişti...

Yani hem o günkü, hem de bugünkü Meclis’te bulunup da “Evet” oyu veren tek parti, AKP...

Merak ediyorum; Başbakan’ın dediği olursa... Yani idam cezasını öngören Anayasa değişikliği tekrar Meclis’in önüne getirilirse; bu vekiller ne yapacak?

On yıl önceki “iradelerini” tekzip mi edecekler?

Bunu yaparlarsa, çıkıp milletten özür mü dileyecekler?

Ve o gün “İdama hayır” diyen Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasa değişikliği önüne gelince bu kez “Evet” mi diyecek?

***


İşte; siyaset böyle bir şey:

Dün yediğin hurmalar...

Lafın gerisini siz zaten biliyorsunuz.

Boş yere bana “fırça” yedirmeyin!

*****


BAHOZ!

Bizim Çağdaş Ulus’u hatırlıyorsunuz... KCK Medya Ayağı Operasyonu’nda gözaltına alındı, tam 268 gün tutuklu kaldı.

İddianamede Çağdaş’a yöneltilen en önemli suçlama, “Bahoz Deniz” kod adıyla PKK’ya yakın internet sitelerinde ve bizim gazetede propaganda yapmaktı.

Çağdaş’ın Avukatı Hüseyin Ersöz, Bahoz Deniz’in Çağdaş’la hiçbir ilişkisi olmadığını belgeleriyle kanıtladı. Çünkü Çağdaş cezaevindeyken, Bahoz yazılarına devam ediyordu.

Hatta bu duruma o bile isyan etti ve “Gerçek Bahoz Deniz benim” diye tweet attı.

Dün bu davanın duruşması vardı. Çağdaş bu kez tutuksuz sanık olarak duruşma salonundaydı. Duruşma sürerken yine ilginç bir tweet atıldı. Gerçek Bahoz Deniz, aynen şunları yazıyordu:

“Şu anda duruşma salonundan ayrılıyorum. İddianame boş salona okunuyor. İçeride sadece büyük gazeteci Çağdaş Ulus ile paragöz avukatları yer almakta...”

Sorum davanın sayın savcılarına:

Dün o salonda kimlerin olduğu izleyici listelerinde tek tek yazıyor.

Bizim Çağdaş’ı “Bahoz” diye 268 gün içeride tutmak kolay da gerçek Bahoz’u en fazla 50 kişi arasından bulup çıkarmak o kadar mı zor?

*****


GÜNÜN SORUSU

Yasaya göre sadece “kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri ile devletin itibarının gerekleri” için kullanılması gereken gizli hizmet giderleri yani bilinen adıyla örtülü ödenek 2005 yılında 85 milyon liraymış... 2011 yılında 391 milyon liraya çıkmış. Bu yılın ilk dokuz ayında ise 870 milyon lira harcanmış. Soru, CHP Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş‘ten Başbakan‘a:

Bu rakam nasıl buralara çıktı, niye çıktı, nereye harcandı, ne oluyor?

*****


Burhan Kuzu’ya ve Cem Toker’e davet!

Biliyorsunuz Başbakan, son genel seçimlerden hemen sonra “başkanlık sistemi” konusunda hazırlık yapması için AKP’li anayasa profesörü Burhan Kuzu’yu görevlendirmişti. Burhan Kuzu zaten yıllardır bulduğu her fırsatta, üyesi bulunduğu parlamenter sistemi karalayarak, başkanlık sistemine övgüler düzüyordu.

Sonunda Sayın Kuzu raporunu bitirmiş olacak ki; “başkanlık sistemi” için yasal süreç resmen başlatıldı.

Ne ilginçtir ki Meclis’te grubu bulunan partiler konunun ciddiyetinin henüz farkına varmadı. Verdikleri tepki, bir-iki cılız çıkıştan öteye gitmedi.

Bu konudaki en ciddi tepki ise, hiç beklenmeyen bir yerden, Liberal Demokrat Parti’den geldi.

LDP’nin çalışkan ve üretken Genel Başkanı Cem Toker dün bir çağrıda bulundu, kendisini Burhan Kuzu’yla ekranlarda buluşturup, bu konunun tartışılmasını sağlayacak gazetecilere minnettar kalacağını belirtti. Kuzu’ya açıkça meydan okudu:

“Prof. Kuzu’nun Türk Milletini yanıltarak, sipariş üzerine SULTANLIK sistemini savunduğunu kanıtlayacağım.”

***


Şu an için benim televizyonda program yapma şansım yok ama hasbelkader bu sütunlarda yazabiliyorum.

Toker’den minnet falan beklemiyorum; çünkü böyle bir tartışmayı kamuoyuna ulaştırmanın, gazetecilik görevi olduğunu düşünüyorum.

Sayın Burhan Kuzu’yu ve LDP Genel Başkanı Sayın Cem Toker’i davet ediyorum:

Buyurun, bu buluşmayı gerçekleştirelim.

Ne kadar uzun olursa olsun, söylediklerinizi harfi harfine yazmaya ve yayınlamaya söz veriyorum...

DİĞER YENİ YAZILAR