Doğru davranan tek ülke biz miyiz?

Haberin Devamı

Sizi bilemem tabii ama bana çok tuhaf gelen bir durum var.

Şu anda dünyada Suriye konusunda çırpınan tek ülke var. O da Türkiye.

Ülkedeki muhalif gruplara açıktan destek veriyoruz, Esad rejimine karşı hemen her gün ağır eleştirilerle yüklü açıklamalar yapıyoruz, sınırda misliyle misillemede bulunuyoruz, askeri teçhizat taşıdığı gerekçesiyle yolcu uçaklarını indiriyoruz.

***


Suriye’deki diktatöre karşı çıkmak farklı, tüm Türkiye’yi tehdit atına sokacak biçimde bir Suriye politikası izlemek ayrı...

Başta İslam dünyası olmak üzere tüm dünya Suriye’deki gelişmelere karşı çok dikkatli ve soğukkanlı...

Suudi Arabistan, Katar gibi ülkeler, Türkiye üzerinden Esadaleyhine davranıyorlar ama bunu asla açıktan açığa yapmıyorlar.

Neden acaba?

Mısır, Ürdün, Lübnan sessiz...

Irak temkinli.

İran zaten Esad’tan yana.

Körfez ülkeleri kendilerini açığa çıkarmadan el altından iş çeviriyor.

Kuzey Afrika ülkelerinden neredeyse hiç ses çıkmıyor.

Müslüman olmayan ülkelere gelince, dünyanın neresinde olursa olsun her karışıklıkta dile getirilen sade suya tirit açıklamalardan öte geçmiyorlar.

Birleşmiş Milletler olarak bir araya geldiklerinde ise çeşitli bahanelerle yine yan çiziyorlar.

***


İşte bana garip geliyor dediğim nokta bu...

Bütün dünya Suriye olayına farklı bakarken ve temkinli davranırken, bizim bu cevvaliyetimizin bedeli ne olacaktır?

Yani dünyada zulme karşı çıkan, bir diktatörün halkını öldürmesine öfke duyan sadece biz mi varız?

Herkes olayı yanlış görüyor da doğru bakış açısı sadece bizde mi?

Hepsini bir kenara bırakın:

Müslüman ülkelerden biri bile bizim gibi düşünmez mi?

Neden acaba?

VEFASIZLIK VE NANKÖRLÜK!

Söz Suriye’den açılmışken devam edelim:

Bu ülkede Esad rejimine karşı silahlı mücadele veren Özgür Suriye Ordusu’nu desteklediğimiz bilinen bir gerçek.

Zaten yetkililerimiz bunu inkâr da etmiyor.

Suriye’deki muhaliflere en büyük desteği siz veriyorsanız, onlar üzerinde en büyük söz sahibi olmanız da gerekir.

Ancak Akçakale olayında gördük ki, Türkiye’nin bu gruplar üzerinde bir yaptırım gücü yok.

Ayrıca belli ki muhalif gruplar da en büyük desteği aldıkları Türkiye’yi pek düşünmüyorlar.

Yoksa Türkiye ile Suriye Ordusu’nu karşı karşıya getireceği kesin olan Akçakale operasyonuna girişebilirler miydi?

***


Akçakale’nin sadece 200 metre uzağındaki Suriye kasabası, muhalif gruplar tarafından basılıncaya kadar sakin bir yerdi. Bir sabah muhalifler kasabaya saldırdı. Rejimin bu kasabadaki güvenlik güçlerinin elbette buna dayanacak gücü yoktu.

Nedense Türkiye bu baskından hemen sonra muhalifleri uyarmak yerine onlara destek verdi.

Muhaliflerin saldırısı sırasında “yanlışlıkla!” bizim tarafa düşen mermilere, bombalara ses çıkarmadı.

Bir hafta sonra doğal olarak Suriye Ordusu bölgeye geldi. Başka türlüsü düşünülebilir mi?

***


Peki; küçücük bir yerin iki yakasında iki ülkenin ordusu konuşlanırsa, bundan bir çatışma ya da en azından kalıcı bir gerginlik çıkmaması mümkün mü?

O halde Özgür Suriye Ordusu denilen muhalif gruplar bunu bilerek bir sınır kasabasını ele geçirdiler. Herhalde o kasaba Suriye’deki iç çatışmalarda çok stratejik bir mevzi değil.

Ama bu kasabanın Türkiye’yi Suriye’deki iç savaşa çekme potansiyeli var.

***


Muhalifler çapsız, vefasız ve nankör olabilirler.

Oysa Türkiye’nin daha ilk günden bu gerçeği görmesi ve muhalifleri anında oradan uzaklaşmaya ikna etmesi gerekiyordu.

Bu yapılmadı. Suriye Ordusu bölgeye geldi. Bir savaş çıkma olasılığı çok düşük, buna karşı gerginlik ve bunun yaratacağı maddi manevi zarar hepimizi etkileyecek.

*****


AB VE BARIŞ!

Bu yılki Nobel Barış Ödülü Avrupa Birliği’ne verilmiş...

Peki; ne yapmış Avrupa Birliği bu ödülü hak etmek için?

Efendim; Avrupa Birliği ülkeleri, savaş ve bölünmeleri yıllardır engelliyormuş...

İşte ödülü almasının nedeni buymuş!

Bu ödülü verenlere sormalı:

“Savaşı ve bölünmeleri engelleyen” AB, acaba otuz yıldır PKK’ya neden sahip çıkıyor; onu koruyup, kolluyor?

Nasıl oluyor da PKK’nın yan kuruluşları, bütün AB başkentlerinde şube açabiliyor, para toplayabiliyor, yayın ve gösteri yapabiliyor?

Ve AB ülkelerinin “çok barışçı” siyasetçileri neden sık sık terör örgütünün merkezi Kandil’e gidip, teröristlerle sarmaş dolaş fotoğraf çektirebiliyor?

Evet; AB, ödülü hak ediyor...

Ama hak ettikleri ödül, kesinlikle Nobel Barış Ödülü değil; En İyi Oyuncu Oscar’ı...

Çünkü AB, “barışçı” rolünü yıllardır o kadar iyi oynuyor ki; sonunda Nobel’i bile kapmayı beceriyor!

Ama bu ülkenin insanları, dökülen her şehit kanında “barışçı AB”nin payı olduğunu çok iyi biliyor!

*****


GÜNÜN SORUSU

Dün Dicle Üniversitesi’nde yeni akademik yılın açılışı için bir tören düzenlenmiş... Salonda bulunan bazı Kürt asıllı öğrenciler, İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkmayarak protesto gösterisi yapmış... Sorum; düşman devletlerin ulusal marşları okunurken bile saygı duruşunda bulunmanın bir “erdem” olduğunu bilmeyen bu zavallılara:

Bu davranışınızla, Kurtuluş Savaşı’nda şehit düşen binlerce vatan evladının arasında bulunan Kürt asıllı dedelerinizin kemiklerini sızlattığınızı düşünemediniz mi?

DİĞER YENİ YAZILAR