AKP, 2002‘de iktidara geldiğinde terör dibe vurmuştu. Verdiğimiz şehitlerin sayısı azalmıştı.
AKP ilk iş olarak 22 Eylül 2003’te Dubai’de bir anlaşma imzaladı. ABD’yle imzalanan bu anlaşmaya göre Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak’a girmeyecek, Türkiye Cumhuriyeti de bunun karşılığında 1 milyar dolar hibe veya 8,5 milyar dolarlık uzun vadeli kredi alacaktı...
Sonra terör adım adım tırmandı.
CHP, 15 Eylül 2005’te Meclis‘te genel görüşme yapılmasını istedi. Bu istek, tıpkı bir ay önce olduğu gibi AKP oylarıyla reddedildi.
18 Nisan 2006‘da Terörle Mücadele Yasası’nın 6. maddesi değiştirildi. “Etkin pişmanlık” adı altında teröristlere af çıkarıldı, çok sayıda terörist bundan yararlanarak serbest kaldı.
12 Eylül 2006’da Terörle Mücadele Koordinatörü atandı. Bu Koordinatör‘ün bugüne kadar ne iş yaptığını kimse öğrenemedi!
Ekim 2006’da Başbakan, ABD’ye gitti ve Başkan Bush‘la görüştü. Görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, “Bush’un kararlığını gözlerinde gördüm” dedi.
2 Kasım 2008’de TOKİ‘nin yüksek güvenlikli karakol yapacağı, profesyonel ordu kurulacağı açıklandı... Gelinen noktada sınır karakollarımızın tamamına yakını hâlâ baraka... Çünkü TOKİ o yüksek güvenlikli karakolları, “güvenlik” nedeniyle yapamadı! Profesyonel ordu ise kısmen kuruldu ama şehitlerimizin tamamına yakını hâlâ zorunlu askerlik hizmetini gören çocuklar...
1 Ağustos 2009‘da “Kürt Açılımı” ilan edildi... Yapılan “akil adamlar toplantıları”na futbolcular, şarkıcılar hatta Kevin Costner bile davet edildi. PKK‘lı bir grup terörist sınırda yapılan şenliklerle karşılandı. Ayaklarına hâkim, savcı götürülüp, sınırda mahkemeler kuruldu. Sonuç yine hüsran: Çünkü verilen bu ödünle azalması beklenen saldırılar doruğa çıktı; gelen teröristler de aylarca şov yaptıktan sonra inlerine döndü.
Ve bu arada Başbakan‘ın “Apo’yla görüştüğümü iddia edenler şerefsizdir” dediği bir dönemde, MİT yöneticilerinin PKK‘yla Oslo’da pazarlık yaptığı, İmralı‘da Apo‘yla defalarca görüştüğü ortaya çıktı.
Tüm bunları neden mi anlatıyorum?
Başbakan Tayyip Erdoğan dün partisinin genişletilmiş grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Son yıllarda terör örgütü doğrudan AK Parti’yi hedef seçti. Çünkü AK Parti çözüyor” dedi de ondan...
Çok merak ediyorum; AKP, neyi çözüyor ya da çözdü?
Bu nasıl çözümdür ki; 2002‘de sadece 10 olan şehit sayımız, 2012‘nin sadece sekiz ayında 150‘ye ulaştı?
2002‘de Kandil‘de bile başını delikten çıkaramayan teröristler, 2012‘de taburlarımıza arka arkaya baskın düzenleyip, ilçeleri ele geçirmeye çalışıyor?
Bu nasıl çözümdür ki çatışmada öldürülen teröristin tabutu taşınırken, askeri lojmanlardaki Türk bayrağı indiriliyor?
Son on yılda terör örgütü bastırdı; iktidar, Kürtçe yayın yapan televizyon kurdu. Kürtçe öğreten dershaneler açıldı. Üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleri oluşturuldu. Cumhurbaşkanı bile bazı illerin, ilçelerin Kürtçe adlarını kullanmaya başladı...
Başbakan‘ın, “Çözdük” dediği eğer bunlarsa...
Neden bu “çözümler” akan kanı durdurmaya yetmedi?
Sorunun yanıtı belli:
PKK; iktidarın yaptığı her şeyi, “Şiddet karşılığı elde ettiği zafer” olarak gördü ve daha fazlasını almak için “şiddetin dozunu” artırdı.
Başbakan‘ın söylediği sözleri yeniden okuyun:
O, zaten “AK Parti terörü çözüyor” demiyor ki, “AK Parti çözüyor” diyor!
Peki, terör çözülmediğine göre, çözülen ne?
Türkiye Cumhuriyeti!
Ne yazık ki Başbakan haklı:
Çünkü AKP, gerçekten çözüyor!
İMAM POLİS!
Hasılı Kelam adlı kitabında, “Erkeğin göbeklisi kadının da bebeklisi makbuldür” gibi sözlere yer veren Polis Akademisi‘nin yeni Başkanı Remzi Fındıklı, okula giriş yönetmeliğinin değişmesini sağlamış...
Bundan sonra imam hatip mezunları da Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi öğrencisi olabilecekmiş...
Bu şimdilik sadece bir ilk adım. Göreceksiniz; en geç bir yıl içinde Türk Silahlı Kuvvetleri‘ne askeri personel yetiştiren okulların kapısı da imam hatiplilere ardına kadar açılacak.
Hatta AKP, bu konuda çalışmalara başladı bile!
Sonrası...
Onu düşünmek bile istemiyorum!
GÜNÜN SORUSU
Başbakan eğer “AK Parti çözüyor” derken, terör sorununu kastettiyse... Yani bu ülkede terör sorunu çözülüyorsa...
O zaman askerlik öncesi çağda erkek çocuğu bulunan anneler neden her gece kâbus görüyor?
Bir ‘sızma’ vakası daha!
Son yılların en tartışmalı kurumu ÖSYM, Kamu Personeli Seçme Sınavı‘ndan sonra Hâkim ve Savcı Sınavları‘nı da “Sorular sızmış olabilir” gerekçesiyle iptal etti.
Ne kadar basit değil mi?
“Sorular sızmış olabilir... O yüzden sınavı tekrarlayacağız!”
İyi de arkadaş, o sorular kendiliğinden mi sızdı?
ÖSYM‘nin bilgisayarlarından çıkıp, kendiliğinden mi sınava girenlerin ellerine ulaştı?
Eğer bir “sızma” tespit edildiyse; bunu kimin ya da kimlerin, nasıl yaptığını da bulmanız ve onları adalet önüne çıkarmanız gerekmiyor mu?
Ya o “sızdırıcılar”, bundan sonra da sızdırmaya devam ederse... Ne yapacaksınız? Yaptığınız her sınavı iptal mi edeceksiniz?
Başına Ali Demir‘in geldiği günden bu yana ÖSYM‘deki skandallar bitmiyor... Ve Başbakan ısrarla, “Bana adam harcatamazsınız” diyerek kendisine sahip çıkıyor...
Ne diyelim; hayırlı uğurlu olsun!
