Medyatik gözyaşları!

Haberin Devamı

Sekiz aslanımız Hakkari Dağlıca’da şehit düşünce Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel ağladı.

Okur soruyor:

“Bu gözyaşları konusunda herkes bir şeyler yazdı; sen ne düşünüyorsun?”

***


Gözyaşı bizde her zaman kazandırır.

Kadın, kocasına dert anlatmak ister. Saatlerce bağrışırlar; adamda tık olmaz... Ama kadın, sinirlerine hâkim olamayıp ağlamaya başlayınca, erkek yenilgiyi kabul eder ve gider kadına sarılır:

“Tamam, sen haklısın...”

***


Çocuklar da iyi kullanır bu silahı...

“Anne bana top al...”

“Elli tane topun var, hem paramız yok, alamam...”

Çocuk dudağını büker, ellerini gözüne götürür ağlamaya başlar...

İki dakika sonra yeni topuyla oynamaktadır.

***


Gözyaşı bu kadar geçerli akçe olur da “halkı tanımak” konusunda akademik kariyer yapan siyasetçiler bu silahı kullanmaz mı?

Kullanır elbette...

Örneğin; ülkenin rejimini ilgilendiren son derece önemli bir anayasa oylamasına gidilecektir... Yapılan kamuoyu araştırmaları, oyların yüzde 50-50 dengede olduğunu göstermektedir.

Başbakan hemen kameraların karşısına geçer, o güne kadar ağzına bile almadığı “solcu bir gencin asılmasını” anlatır...

O genç, Necdet Adalı’dır...

Sonra Necdet’in ailesine yazdığı satırları okumaya başlar Başbakan ve gözlerinden yaşlar süzülür...

Bütün televizyonlar döndüre döndüre o görüntüleri yayınlar, gazeteler ertesi gün Başbakan’ın ağlarken çekilmiş fotoğraflarıyla çıkar...

Aynı gün bir kamuoyu araştırması daha yapılır, Başbakan’ın destekçileri, “Hayır”cılara yüzde 10 fark atmıştır.

***


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da iyi ağlar örneğin...

Ama onu genellikle Başbakan ağlatır...

Başbakan bir şiir okur, Bülent Arınç ağlar...

Başbakan’ın rahmetli annesiyle ilgili söylediği sözler aklına gelir, Arınç ağlar...

Başbakan sesini biraz titretir; ondan önce Arınç ağlar...

Sonra ne mi olur?

Başbakan Yardımcısı olmuş... Daha ne olsun!

Gözyaşını kameralardan esirgemeyen bir diğer siyasetçi de Meclis Başkanı Cemil Çiçek’tir...

Yıllardır siyasetin içindedir; ülkedeki 32 yıllık terör kâbusunun en az 20 yılını “bakan ya da milletvekili” olarak yaşamıştır... Yani çözüm konusunda yetersiz kalan “devlet”in hep, en etkili ve yetkili koltuklarında oturmuştur...

Ama ne zaman şehit aileleriyle bir araya gelse, hüngür şakır ağlar!

Ve ne kadar ağlarsa, o kadar güler!

***


Fettullah Gülen ise bu konuda tartışmasız bir numaradır...

Çiçek böcek bir şeyler anlatırken, bir bakarsınız ağlamaya başlar...

O kadar etkili ağlar ki; onu izleyen hiç kimse gözyaşlarını tutamaz...

Sıradan bir cami imamıyken, bugün sadece dünyanın sayılı zenginleri arasına girmekle kalmamış, aynı zamanda Türkiye’nin en önemli “siyasi aktörleri”nden biri olmayı da başarmıştır...

Peki; nasıl?

Hiç kuşkunuz olmasın; ağlayarak!

***


Dönelim konumuza...

Diyorsunuz ki, “Genelkurmay Başkanı’nın ağlaması konusunda ne düşünüyorsun?”

Öncelikle kendisini kutluyorum...

Çünkü “başarının sihirli anahtarını” bulmuş...

Bu halkı çözmüş...

Emrindeki çocuklar öldürülüyor... Nerede?

Derme çatma bir kulübede...

Sözüm ona o kulübelerin güçlendirilmesi için iki yıl önce karar alınmış. Yetki, ne ilgisi varsa, Toplu Konut İdaresi’ne verilmiş... O da bu işi bazı müteahhit firmalara ihale etmiş... Ama ihaleyi kazanan firmalar, can ve mal güvenliği nedeniyle güçlendirme işlerini yapamamış...

Sonuçta da sekiz aslan bir kalleş baskında şehit düşmüş...

Ne yapacak yani Genelkurmay Başkanı, “Birkaç kulübeyi sağlamlaştıramadık suç bizde” mi diyecek?

Ağlayacak elbette...

Belki de gerçekten içi kanadığı için ağlayacak...

Ama o kameraların önünde ağlayınca; biz aslanlarımızın ölümünü unutup, onun ağlamasına üzüleceğiz ve o gözyaşlarını konuşacağız...

İşte bugüne kadar bu yüzden yazmadım Genelkurmay Başkanı’nın gözyaşlarını...

***


Kısacası ben, gözyaşlarını ikiye ayırırım:

Fotoğrafçı ve kameraman ordusu önünde dökülenler, içe akıtılanlar...

İlkine pek inanmam, güvenmem, içten bulmam...

Çünkü “medyatik gözyaşları”dır onlar!

Beni ilgilendiren, halkımın yüreğine akıttığı gözyaşlarıdır...

Hani, “Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diye sormuş ya Nâzım...

Ben de siyasetçilerin, bürokratların, askerlerin ağlamalarını ölümsüzleştiren muhabir kardeşlerime soruyorum:

Siz yüreğe akıtılan gözyaşlarının fotoğrafını çekebilir misiniz kardeşler?

Bugün ülkemin gerçek manzarası o yaşlardır çünkü!

*****


TESADÜF!

Türkiye yine terörü konuşuyor ve şehitlerine ağlıyor; kaderin cilvesine (!) bakın ki; yine her zaman olduğu gibi bu acılı gündem “bir toplu gözaltı” olayıyla öteleniyor.

Uzun bir süredir ses seda çıkmayan 28 Şubat soruşturması kapsamında dün yeni bir dalga geldi ve eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz ile eski YÖK Yönetim Kurulu üyeleri Kenan Deniz, Sedat Arıtürk ve Erdoğan Özma’ya gözaltı kararı çıktı.

Tesadüftür canım, tesadüf...

Başka ne olacak ki?

*****


GÜNÜN SORUSU

Günlerdir polis şiddetini konuşup duruyoruz. Dün yeni bir haber de Afyonkarahisar’dan geldi: Hocalar İlçe Emniyet Amiri Vekili Komiser E. İ. ve yanındaki iki kişi, Hocalar Devlet Hastanesi’nde görevli hemşire E. Ç’ye şiddet uygulamak ve tecavüz etmek suçlamasıyla gözaltına alındı. Sorum İçişleri Bakanı‘na:

Bizi polis teröründen koruyacak yeni bir güvenlik birimi kurmayı düşünüyor musunuz?

DİĞER YENİ YAZILAR