Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefi kürtaj mı ediliyor?

Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan kürtajı Uludere katliamıyla bir tuttu. Bunun cinayet olduğunu söyledi.

Sağlık Bakanlığı da kürtajın sınırlandırılması için anında harekete geçti.

Kürtaj iyidir, kötüdür; bunun tartışmasına girmeyeceğim.

İnsanın, uzmanı olmadığı konularda susması gerektiğini bilirim.

Öyle yapacağım.

Başlıktan anlamışsınızdır:

Amacım; kürtaj ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi gibi ilişkisiz iki konuyu birlikte ele alarak, çok önemli bir “gidiş”e dikkatinizi çekmek...

Önce aşağıdaki listeye bir göz atın:

***


Brezilya, Kolombiya, Şili, Dominik Cumhuriyeti, El Salvador, Guatemala, Haiti, Honduras, Meksika, Nikaragua, Panama, Paraguay, Venezuella, Angola, Benin, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Fildişi Sahili, Kongo, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Gabon, Gine Bissau, Kenya, Lesotho, Madagaskar, Mali, Moritanya, Mauritius, Nijer, Nijerya, Senegal, Somali, Tanzanya, Togo, Uganda, Afganistan, Mısır, İran, Lübnan, Libya, Umman, Sudan, Suriye, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen, Bangladeş, Endonezya, Laos, Myanmar, Papua Yeni Gine, Filipinler, Sri Lanka, İrlanda ve Malta...

***


Hemen belirteyim; bu liste kürtajın yasaklandığı ülkelerden oluşuyor.

Peki; aralarında bir tane olsun Avrupa Birliği üyesi ülkeye rastladınız mı?

Hayır...

Dediğim gibi benim kişisel olarak kürtaja karşı olup olmamamın hiçbir anlamı yok...

Ama eğer Türkiye’de kürtaj yasaklanırsa, çok ilginç bir durum ortaya çıkacak:

Bu düzenleme, altmış iki yıldır peşinde koşturulduğumuz, binlerce taviz verdiğimiz, hatta adına bakanlık bile kurduğumuz, Avrupa Birliği ile tüm köprüleri attığımızın dünyaya ilanı anlamına gelecek...

Çünkü yıllardır “uyum görüşmelerini” sürdürdüğümüz AB yasaları, böyle bir yasağa izin vermiyor!

Eğer kürtaj ve sezaryenle doğum gibi konularda “yasaklayıcı” önlemler hayata geçirilirse AB’den uzaklaşıp, yukarıda sıraladığım ülkeler grubuna gireceğiz.

***


Eminim AB’ye karşı olan bazı okurlar, bunu “hayırlı bir sonuç” olarak bile görecektir.

Ben onu da tartışmıyorum.

Sadece; bu gerçeğin altını çizmek istiyorum.

Eğer altmış yıldır “mama” gibi gösterilen AB’ye tam üye olmaktan vazgeçtiysek... Bu nedenle yasalarımızı AB yasalarıyla uyumlu hale getirmektense farklılaştırıyorsak... Açılan “fasıllar”ı kapatmamamızın nedeni, AB defterini tamamen kapatmaksa...

Ve bu yüzden tek başına bile AB’yle büyük bir sorun yaşanmasına neden olabilecek “kürtaj yasağı” gibi bir konu gündeme getiriliyorsa...

O zaman Başbakan’ın şu kolay soruyu yanıtlamasının artık zamanı gelmiş demektir:

AB’yi gözden çıkardınız mı?

Çıkardıysanız; neden Avrupa Birliği Bakanlığı kurdunuz?

Neden bu bakanlığa her yıl bütçeden milyarlarca lira ödenek ayırıyorsunuz?

Neden bu bakanlık çatısı altında 400’den fazla uzman çalıştırıp, paralarımızı havaya savuruyoruz.

*****


SONUÇ!

Başbakan kürtajı lanetledi, sezaryeni yerden yere vurdu. Bunun üzerinden sadece ikisi hafta sonu tatili olmak üzere dört gün geçti.

Peki sonuç?

Adı bende gizli bir Kadın Doğum Uzmanı’nı aradım:

Kürtaj talebi, “Yasaklanmadan şu işi halledelim” endişesiyle üçe katlanmış...

Sağlık sorunları nedenleriyle sezaryenle doğum yapmayı planlayan anne adayları ise “Madem Başbakan söylüyor, bir bildiği vardır. Ben sezaryenden vazgeçtim. Riski göze alıyorum ve normal doğum istiyorum” demeye başlamış...

Kadın Doğum Uzmanımız soruyor:

“Sezaryenle doğum yapması gerektiği halde, bu tartışmalar yüzünden risk alarak normal doğum yapmaya karar veren anne adaylarından ya da bebeklerinden birinin bile başına tatsız bir iş gelse... Bunun sorumlusu doğrudan bu tartışmayı başlatanlar olmayacak mı?”

Ne dersiniz, ilginç bir soru değil mi?

*****


GÜNÜN SORUSU

Sözüm ona “özgürlükçü” iktidarımız, havacılık iş koluna grev yasağı koyuyor... Buna karşı çıkıp direnen THY personeli de işten çıkartılıyor. THY eskiden göklerin tek hakimiydi; greve gittiği zaman ülkedeki hava ulaşımı dururdu. Oysa bugün ona yakın yerli firma THY’yle rekabet ediyor. Sorum, “yasakçı” kafalara:

Çalışanlara duyduğunuz kin artık gizlenemez oldu da... Zincir vurup, kırbaçlamayı da düşünüyor musunuz?

*****


Twitter’da küfür serbest mi?

Bazı “sadece başlık okurları”nı kaçırmadan hemen belirteyim:

Asla yasakçı değilim...

Hele hele internetin tam bir özgürlük ortamı olması gerektiğini düşünürüm.

Ama internetteki özgürlüğün sınırı da tıpkı hayattaki gibi olmalı:

Senin özgürlüğün, benim yaşam alanımı kısıtlamaya ve zedelemeye başladığı yerde bitmeli...

Sanki bu kural internet için geçerli değilmiş gibi, bazı kendini bilmezler Facebook ve Twitter gibi sitelerde insanlara her türlü küfrü edebiliyor, asla kanıtlayamayacakları iddialarla; onurlarıyla ve hayatlarıyla oynayabiliyor!

Evet; “hayatlarıyla” diyorum, çünkü bazı gencecik kızların, bu dedikodu kazanına düşen iftiralar yüzünden canlarına kıydıklarına tanık oluyoruz. Oysa yazılı ve görsel medya için suç olan her şey, sosyal medya için de suç...

Bu gerçeği bilmeyip ya da bilip de umursamayıp; yedi gün yirmi dört saat aralıksız pislik saçanlar hakkında açılan davaların sayısı on binleri buldu.

***


Evet; internet özgürlüktür...

Ama insanların onurlarıyla oynayıp, intiharlarına yol açma ya da küfür etme özgürlüğü değildir!

DİĞER YENİ YAZILAR