Namus borcunu ödemeyen devlet!

Haberin Devamı


1942’de Kırşehir’de doğdu.

Araştırmacı, gazeteci ve yazardı.

Annesi Nadire Hanım, babası Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey’di.

İlk ve ortaokulu Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi’nde okudu.

Çok aktif bir öğrenciydi.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni 1965’te bitirdi.

Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet Gazetesi‘nde yayımlanan “Türk Sosyalizmi” başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü’nü aldı.

1963’te öğrenci derneği başkanı oldu. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi‘nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta’nın asistanı olarak çalıştı.

***


Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı “Ordu uyanık olmalı” sözleriyle, “orduya hakaret etmek” ve “sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak” suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı.

Mamak Askeri Cezaevi’nde bir yıl tutuklu olarak kaldı.

Bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkûm edildi. Ama karar Yargıtay tarafından bozuldu.

Askerliğini yedek subay olarak yapması gerektiği halde, bu hakkı elinden alındı. Vatani görevini 1972-1974 yılları arasında Ağrı‘nın Patnos ilçesinde, resmi tanımıyla “sakıncalı piyade eri” olarak yaptı.

Askerlikten dönünce bir süre Yeni Ortam Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptı.

1975’ten itibaren Cumhuriyet’te ‘Gözlem’ başlıklı köşede düzenli olarak yazmaya başladı.

1975’te 12 Mart dönemini anlattığı Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayımladı.

1977’de Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçe kitapları yayımlandı.

Sakıncalı Piyade tiyatroya uyarlandı. Oyun Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından 700 kez sahnelendi. 1981’de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı Silah Kaçakçılığı ve Terör yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca’nın Papa’yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı.

***


1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığı’na sunulan, ancak Kenan Evren’in imzalayanları “vatan hainliği” ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar Dilekçesi’nin hazırlanmasına katıldı.

1987’de gazetecilik hayatının dönüm noktası olan kitabı yazdı: Rabıta...

1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı.

1 Şubat-3 Mayıs 1992 arasında Milliyet Gazetesi’nde yazdı.

Cumhuriyet Gazetesi’ndeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992’de gazetesine döndü.

7 Ocak 1993 tarihinde MOSSAD ve Barzani isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani, CIA ve MOSSAD arasındaki bağlantılara değindi. O yazıda sorduğu soruya hâlâ yanıt bulunamadı:

“Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, anti-emperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?”

***


8 Ocak 1993 tarihli Ültimatom başlıklı yazısında ise yakında yayınlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazdı.

Aynı günlerde polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırıyordu.

24 Ocak 1993’te Ankara’da Karlı Sokak’taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikasta kurban gitti.

Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanlar ne hikmetse hiçbir delil bulamadı. Patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken deliller ise süpürgeyle süpürülerek ortadan kaldırıldı.

Suikastı, İslami Hareket Örgütü, İBDA-C, İslami Cihat gibi örgütler üstlendi.

Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, “cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu”nu belirterek, namus sözü verdiler.

Ancak suikastçı(lar) ve arkalarındaki güç(ler) henüz ortaya çıkarılamadı.

Devlet, verdiği “namus sözü”nü 19 yıldır tutmadı!

Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile evliydi ve Özgür’le Özge‘nin babasıydı.

Yaşasaydı, 70 yaşında olacaktı.

***


Adı; Uğur Mumcu’ydu...

*****


TAHMİN!

“İmam hatip okulları ne işe yarar? Bunlar imam olmuyorlar. Yargıç, savcı, kaymakam oluyorlar. Yapılan bir araştırma, kaymakam yetiştiren bölümlerdeki öğrencilerin yüzde 41’inin ilahiyat kökenli olduğunu gösterdi. 2000 yılına doğru baktığımızda vali ilahiyat fakültesi mezunu, emniyet müdürü İslam enstitüsü mezunu, kaymakam imam hatip mezunu olacak.”

Bu sözler; 1993‘te öldürülen Uğur Mumcu‘ya ait...

Dediklerinin hepsi oldu...

Üstelik imam hatip liseleri için katsayı uygulamasının geçerli olduğu bir dönemde...

Şimdi katsayı da kaldırıldı.

Bir on yıl sonrasını siz tahmin edebilir misiniz?

*****


Günün Sorusu

Soru Odatv sanığı Nedim Şener’den, dünkü duruşmaya izleyici olarak gelen eşine:

“Kızımız Vecide’nin karnesi nasıl?”

Bir soru da benden size:

Sırf muhalif oldukları için yıllardır cezaevinde tutulan babaların, annelerin, oğulların, kızların yerine bir dakikalığına olsun kendinizi koyabilir misiniz?

DİĞER YENİ YAZILAR