Haberin Devamı
Eminim ki beni sevmeyenler, bugüne kadar ayaklarına bastıklarım ya da her an basabileceklerim, yukarıdaki başlığı okuyunca istifa ettiğimi sanıp umutlandılar...
Ama boşuna sevinmesinler!
Evet; bugün bir istifa mektubu yayınlayacağım ama bu mektup bana değil, İnönü Stadı'nda işlenen cinayetten sonra "futbol izleyiciliğinden istifa eden" Suat Ünlü adındaki okuruma ait...
İşte o mektup:
"Mustafa Bey. 16 yaşındaki bir genç, daha hayatının baharında öldürüldü. Hem de incir çekirdeğini doldurmayacak, sudan bahanelerle. Ben Galatasaray taraftarıyım. Bu cinayetten sonra, yeterli önlemler alınıncaya kadar hiçbir futbol maçını televizyonda bile izlemeyeceğim, futbol tartışma ve haber programlarını seyretmeyeceğim. İstifa ediyorum."
Bu kararı desteklersiniz, desteklemezsiniz; ama sorarım size:
Suat Bey'i takdir etmemek mümkün mü?
Gözlerinin önünde işlenen cinayete seyirci kalmak ona acı vermiş ve "Ben ne yapabilirim" diye düşündüğünde çareyi, gırtlağına kadar pisliğe batan futbolumuzu protesto etmekte bulmuş...
"Çözüm"ü polisten, kulüp yönetimlerden, siyasilerden bekleyenler; gördüğünüz gibi, çözüm var:
Çözüm, sizsiniz!
Nee! Öğretmen misin? O zaman, çek cezanı!
Size bir soru: Türkiye'de kaç öğretmen var? Boşuna yorulmayın, ben söyleyeyim; Tam 600 bin.
İşte bugün, onların günü.
Dün, CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, "AKP iktidarı döneminde öğretmenlerin durumu"yla ilgili bir açıklaması geçti elime...
Bakın son iki yılda, öğretmenlerimizin başına neler gelmiş:
* Aldıkları ücret reel olarak ortalama yüzde 20 gerilemiş,
* Ders ücretleri zamanında ödenmez hale gelmiş.
* İş güvencesini kaybetmeye başlamışlar. Düşük ücretle ve sözleşmeli olarak çalıştırılıyorlarmış.
* Bir çoğu sorgusuz sualsiz görevinden alınmış ya da sürgün edilmiş. Lehlerine olan mahkeme kararları uygulanmamış.
* Öğretmenevleri, öğretmen dinlenme merkezleri satışa çıkarılıyormuş,
* En büyük Öğretmen sendikası EĞİTİM-SEN kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış.
Ben de bir öğretmen çocuğu ve öğretmen kardeşiyim.
Sayın Gazalcı'nın sıraladıklarına bakıyorum da; söyleyecek söz bulamıyorum...
Sevgili öğretmenler; gününüz kutlu olsun!
Vallahi billahi virüssüzüm!
Türk Telekom, bir süredir "kolay, hızlı, kaliteli ve ucuz" internet bağlantısı yapmak isteyen kullanıcılar için ADSL adlı yeni bir hizmet veriyor. Bu ay içinde yapılan yeni bir düzenlemeyle ADSL ücretleri, aylık 29 milyon liraya kadar varan rakamlara çekildi.
Böylece "ev kullanıcıları" için lüks sayılabilecek ADSL oldukça makûl hale geldi.
Bu sistem ile klasik internet bağlantısına göre 5 kat daha hızlı bir internet erişimine sahip olunabiliyor.
Türk Telekom da, ADSL abonelerinin yaygınlaşması için tüm gücüyle uğraşıyor. Bunun için trilyonlarca lira harcayarak, tanıtım ve reklam kampanyaları düzenliyor.
Ancak...
Abone sayısının artmaya başlamasıyla, bu sistemi kullananlardan gelen şikâyetler de çoğaldı.
Şikâyetlerin ortak noktası aynı:
"Türk Telekom bu hizmeti bize satana kadar büyük çaba harcadı; ama karşılaştığımız sorunlarda yeterince yardımcı olmuyor."
Diyelim ki ADSL ile internete bağlanamıyorsunuz. Sorununuzu anlatmak için, size verilen "teknik destek hattı" numarasını aradınız. Karşınızdaki teknisyen, size aşağıdaki iki yanıttan birisini veriyor:
- Bilgisayarınızı kapatıp tekrar açarak bir kez daha deneyin...
Ya da:
- Bilgisayarınıza virüs girmiş, yapabileceğimiz bir şey yok...
Siz, bilgisayarınızda virüs olmadığını belirtip, buna rağmen bağlantıda sorun yaşadığınızı söylüyorsunuz. Bu kez "arızayı araştırdıktan sonra sizi aramak için" telefon numarası istiyorlar.
Ama kesinlikle cep telefonu numarası kabul etmiyorlar.
Böylece evinizde saatlerce, belki günlerce oturup beklemek zorunda kalıyorsunuz...
Türk Telekom un sevgili yöneticileri:
Bir ürünü ya da hizmeti satmak kadar "destek hizmeti" vermek de önemlidir.
Gelin, şu "ADSL Teknik Destek Hattı"nı bir gözden geçirin...
Yazdıklarıma itirazınız varsa da bildirin!
