İskender fırtınası!

Haberin Devamı

Türkiye’nin kitapları en çok satılan yazarlarından Elif Şafak’ın bu kitabını okumaya başladığımda, kapak tasarımı ve içeriği hakkındaki intihal (aşırma) iddiaları henüz gündeme gelmemişti.

Ben kitabı altı günde okudum ve bu süreçte ilk baskısı 200 bin adet basılan kitapla ilgili iddialar, edebiyat ve yayıncılık dünyasını sarsacak boyutlara ulaştı.

İddiaya göre Elif Şafak’ın romanında İngiliz yazar Zadie Smith’in Türkçeye de çevrilen ‘İnci Gibi Dişler’ romanından intihal vardı.

Akşam yazarı Oray Eğin de, kitabın kapağının, “Genius Within: The Inner Life of Gleen Gould” belgeselinin afişiyle benzerliğine dikkat çekti...

Ben bu iddialar hakkında yorum yapmak istemiyorum. Çünkü konunun yargıya taşınacağına ve son sözün orada söyleneceğine kesin gözüyle bakıyorum. Bu yüzden de “İskender”e yıldız vermiyorum. “Yıldız” verebilmem için, önce romanın hakkındaki iddiaların netleşmesi gerekiyor.
Gelelim kişisel değerlendirmelerime:

Öncelikle belirtmeliyim ki İskender, bugüne kadar en kolay okuduğum Elif Şafak romanı...

Gerçi kurgu yine okuru zorluyor... Çünkü zamanlar ve mekânlar arasında inanılmaz yoğun bir trafik var:

Bir bakıyorsunuz 1992’de Londra’dasınız; aniden 1946’da Fırat Nehri yakınlarındaki bir köyde buluyorsunuz kendinizi... Ama okumaya fazla ara vermezseniz, bu kurguya da alışıyor ve olayları izlemekte zorlanmıyorsunuz.

İskender; daha önce belki binlerce kitaba, filme, oyuna konu olmuş “töre cinayetleri”nden birini anlatıyor...

Tek farkı; sürpriz sonu...

Özetle; çok bilindik bir öyküyü, iyi kurgulanmış bir “sürpriz son”la bitirmeyi başarmış Elif Şafak...

İki nokta üst üstelerden sonra büyük harfle başlanılması gerektiğini bir kenara koyarsak; kitapta kayda değer yazım ve noktalama hatası yok... Bu; 443 sayfalık bir kitabın ilk baskısı için mucize gibi bir şey ve bana göre kitabın çevirmeni Omca A. Korugan’ın bu başarıdaki payı büyük...

Yazım ve noktalama hatası yok ama benim kitabı okurken aldığım zevke gölge düşüren iki “kurgu çapağı” var...

İlki, kitabın hemen başlarında...

Altı kız çocuk annesi kadın, ikiz kızlarını doğurduktan sonra Allah’a küsüyor ve bir daha asla kimseyle konuşmama kararı alıyor. Bunu öylesine kararlı bir şekilde uyguluyor ki; neden konuşmadığını bile kimseyle paylaşmıyor. Ama her nasıl oluyorsa oluyor, köyün üç yaşlı bilgesi onun Allah’a küstüğünü, bu yüzden konuşmadığını bir çırpıda anlayıveriyor ve konuşması için ikna ediyor!

İkincisi de 424’üncü sayfada:

İskender annesine yazdığı mektupta; hem mektubu elden vereceğini söylüyor hem de “Elini öpmeye geleceğim” diyor... Bir insan, elden vermeyi planladığı bir mektupta neden “Elini öpmeye geleceğim” desin ki?

Kitabın en hoşuma giden tarafı; Şafak’ın bilmediğimiz ya da unuttuğumuz çok sayıda sözcüğü kullanması... Örneğin ben;
“Mutmain’in inanmış, gönlü kanmış...

“Penah’ın sığınak, barınak...

“Kadit’in iskelet...

“Meyus’un üzgün, karamsar...

“Tirşe’nin yeşille mavi arası renk olduğunu, sözlüklere bakana dek bilmiyordum.

Ama 31’inci sayfadaki “tekeş tükeş”i, “fanzin”i, 219’uncu sayfadaki “tannaz”ı, 389’uncu sayfadaki “şekerriz”i sözlüklerde bulamadım...

Keşke yazarlar; sözlüklerde bile olmayan sözcükleri kullanırken, biz zavallı (!) okurlarının halini düşünmeyi de akıl edebilseler...

Ve son söz: İskender; gerek konusuyla, gerekse kurgusuyla ve evrenselliğiyle Türk okurdan çok, yabancılar ve uluslararası edebiyat ödülleri düşünülerek yazılmış gibi...

Ne diyelim; yolu açık olsun!

İSKENDER *****

Türü: Roman
Yazarı: Elif
Şafak
İngilizce’den
çeviren: Elif
Şafak-Omca A. Korugan
Yayımcı: Doğan
Egmont
Yayıncılık
Baskı tarihi: Ağustos, 2011
Sayfa sayısı: 443
Kitapçı fiyatı: 24 lira
İnternet fiyatı: 18.89 lira
Kişisel not: Yazarla tanışmıyorum. Aynı yayınevi, benim kitaplarımın da yayıncısı... Ama bu durum elbette kitap değerlendirmelerimi etkilemeyecek.

*****


Onun meskeni dağlar!

Sabahattin Ali’yi hepimiz “Aldırma Gönül” şiiriyle biliriz de; “Benim Meskenim Dağlardır”ın da onun eseri olduğunu bilenlerimizin sayısı oldukça azdır...

Müzikolog Prof. Dr. Filiz Ali’nin, 63 yıl önce öldürülen babası Sabahattin Ali’yi anlattığı ve ilk kez 1995’te Sel Yayıncılık’tan çıkardığı kitabı “Filiz Hiç Üzülmesin”i bu kez Yapı Kredi Yayınları’ndan okuyoruz...

Altı yıl önce de heyecanla ve büyük bir üzüntüyle okuduğum bu “saf çocuk duyguları”nı bu kez, Sabahattin Ali’in kendi çektiği fotoğrafların kalitesini de hissederek adeta yuttum.
Yapı Kredi Yayınları’nın büyük bir titizlikle, kaliteli baskıyla, harika bir ciltle ve müthiş bir dil işçiliğiyle yeniden kazandırdığı eseri mutlaka okuyun...

Sadece bugün bile hâlâ çözülememiş bir “gazeteci” cinayetini anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda aydın bir babayı ve 1900-1948 yılları arasındaki Türkiye’yi de yansıtıyor...



Filiz Hiç Üzülmesin ****

Türü: Yaşam öyküsü
Yazarı: Filiz Ali
Yayımcı: Yapı Kredi
Yayınları
Baskı tarihi: Haziran, 2011
Sayfa sayısı: 158
Kitapçı fiyatı:
18.00 lira
İnternet fiyatı: 15.30 lira
Kişisel not: Yazarla tanışmıyorum

DİĞER YENİ YAZILAR