On binlerce insan o düzmece genelgeye neden ve nasıl inandı?

Haberin Devamı

Paranoya, psikolojik bir hastalıktır.

Belirtileri ise aşırı endişe veya korkudur.

Paranoyaklar, mantıksız kuruntularla hayatı kendilerine de yakınlarına da zindan ederler...

Üzülerek söylüyorum ki; bugün bu hastalık Türkiye’de “kitlesel”leşti!

Yani; artık sadece bireysel kuruntulara kapılmıyoruz, aynı zamanda bu kuruntuları toplu olarak yaşıyor ve paylaşıyoruz!

***


Amacım size durup dururken psikolojik ahkâm kesmek değil!
Ama önceki gün öyle bir olay yaşadık ki; bu olayı tertip edenlerin de, katılanların da, konu olanların da şapkalarını önlerine koyup düşünme vakti geldi

***


Perşembe sabahı maillerime bakarken, bir okurumdan gelen mail’in başlığı ilgimi çekti:

“Bunu da mı yapacaklardı?”

Hemen ilişikteki dosyayı açtım ve Başbakan’ın imzasını taşıyan resmi bir genelgeyle karşılaştım...
Devlet Bakanlığı’na hitaben kaleme alınan bu genelgede özetle şunlar yazılıydı:

“12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak referandum nedeniyle 13 Eylül 2010 tarihine kadar, kamu kurum ve kuruluşlarında ‘HAYIR’lı işler’, ‘HAYIR’lı günler’ gibi selamlaşma kalıplarının kullanılmamasına özen gösterilecektir. Özen gösterilmeyenler hakkında yasal işlem yapılacaktır.”

***


“Genelge” olduğu söylenen sözde belgeye biraz dikkat edince, düzmece olduğunu anladım ve ciddiye bile almadım...
Ama benim ciddiye almadığım bu “genelge”, sanal âlemde kısa sürede büyük bir hızla yayıldı...

Saat 17.00’ye geldiğinde, aynı iletiyi sadece bana gönderenlerin sayısı tam 87 kişiye ulaşmıştı...

Sonuçta Başbakanlık Basın Merkezi bir açıklama yaparak, bu iletiyi yalanlama gereği hissetti...

Söz konusu genelgenin, mizah içerikli bir internet sitesi tarafından üretildiği, yazılanların kesinlikle gerçek olmadığı duyuruldu...

İşin ilginci; Başbakanlık’ın bu açıklamayı yapmasından sonra bile aynı iletiden 17 adet daha aldım...
Demek ki; tamamı en azından internet kullanabilecek kadar eğitimli olan bunca insan, bu düzmece belgeye inanmıştı...

***


Şimdi arkamıza yaslanalım ve düşünelim:
Tamam; bu saçma “genelge”yi yayınlayanlar da, inanıp başkalarına gönderenler de suçlu...

Yani birileri işletti, on binlerce insan da işletildi...
İyi de; bu “işletme”ye konu olanlar... Asıl suçluluğu onların duyması gerekmez mi?

“Biz bugüne kadar kim bilir ne saçma işler yaptık ki, insanlar bizden böyle bir saçmalığı bile bekler hale gelmiş” demeleri gerekmez mi?

***


Türkiye gerçekten “sürrealist” bir süreçten geçiyor...
Böyle bir ortamda doğruyla yanlışı, gerçekle hayali, iyiyle kötüyü, sapla samanı ayırmak gerçekten güç...

Evet; yaşadığımız bu trajikomik olayı da unutup geçeceğiz...
Ama ne olur artık oturup düşünelim:

Neden bu kadar kuruntulu olduk?

Ve bizim bu paranoyalara kapılmamızda, bizi yönetenlerin hiç mi kabahati yok?

*****


ALAÇATI

Sevgili İzmirliler, çağrınıza uydum ve işte İzmir’deyim...
Bu akşam 20.00-23.00 arasında Alaçatı’daki Dost Kitabevi’nde “rica etsem saçımı okşar mısınız”ı imzalayacağım...

Biraz Alaçatı havası almak, üç beş kelime de olsa sohbet etmek isterseniz, beklerim...

Söz açılmışken belirtmek isterim ki; bu roman hakkında okurlardan çok sayıda mektup alıyorum...

Hepsi o kadar güzel ve içten ki... Ama en komiğini Ankaralı bir okurumdan önceki gün aldım:

“Kitabınız bu sabah işyerime giderken otobüste okumaya başladım. Biraz zaman geçtikten sonra kafamı kaldırdığımda, nerde olduğumu anlayamadım. Arkama baktığımda inmem gereken yeri epeyce geçtiğimizi gördüm. Telaşla otobüsten indim, taksi bulamadığım için 35 dakika yürüdüm. İşyerime; nedeniyle beraber gecikeceğimi haber verdim. Masama oturduğumda çalışma arkadaşlarımın ilk sordukları şey, okuduğum kitap oldu.

Aynur Kara

Stajyer Mali Müşavir”

*****


GÜNÜN SORUSU

Kadıköy meydanında bir saat dolaştım ve elime sekiz değişik yerde referandumda neden “Evet” kullanmam gerektiğini anlatan sekiz adet broşür tutuşturuldu...

Neden? Bütün AKP’liler beni ikna etmeye yemin mi etti?

DİĞER YENİ YAZILAR