Vah benim güzel ülkem!

Haberin Devamı

Yönetmen Nuri Bilge Ceylan, Cannes Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü alırken, “Ödülümü yalnız ve güzel ülkeme adıyorum” demişti ya...

Ben bugün sadece, “Vah benim güzel ülkem” diyebiliyorum!

Hangi acıdan söz edeceğimi, hangisinin yüreğimin tam ortasına bıraktığı kor ateşi anlatacağımı şaşırmış haldeyim çünkü...

***


PKK’lı saldırganların İETT otobüsüne attıkları molotof kokteylle cayır cayır yanan Serap Eser’in can verdiğini öğrendik dün sabah...

Henüz 17 yaşındaydı Serap...

Tek derdi vardı:

Üniversite sınavını kazanmak...

Artık ailesinin tek derdi var:

Serap’sızlık!

“Analar ağlamasın” diyor ya “Kürt açılımı”nı anlatırken “En Büyük Devlet Büyüğü...”

Serap’ın arkasından sadece annesi değil, tüm Türkiye ağlıyor...

Ve herkesin kafasında aynı soru:

“Ya benim de başıma gelirse... Ya benim oğlum, kızım da böylesine alçakça bir saldırının hedefi olursa... Ben ne yaparım?”

Korumalar eşliğinde dolaşıp, büyük ticari yatırımlara kafa yoran “şanslı siyasetçi çocukları” değil elbette; ama...

Onların dışında kalan bütün çocuklar, terörün hedefi...

Bırakın otobüse binmeyi, çarşıda pazarda dolaşmayı, işe gitmeyi... Evimizde otururken bile hedefiz!

Öylesine gözü karardı birilerinin ve öylesine canavarlaştılar ki; kana doymuyorlar!

Bu nedenle; Türkiye’deki “dönüşüm”ün ilk işaretidir Serap Eser cinayeti!

Hayatın bundan sonra daha da zorlaşacağının göstergesidir...

Vah, vah, vah!

***


Tam yazının yukarıdaki bölümünü bitirmiştim ki; “beklediğim zor günler”in bir işareti daha geldi... “Kara haber”in adresi bu kez Tokat’tı...

Azılı katiller bu kez Reşadiye’de bir devriye aracını taradı; yedi askerimizi şehit edip, üçünü yaraladı!

Vah, vah, vah!

***


Her şey açık seçik ortada: Verilen onca taviz hiçbir işe yaramadı...

Teröristleri “kahraman” gibi karşılamak, onların ayaklarına kadar gidip, sınır kapılarına mahkemeler kurdurmak işe yaramadı...

Bunu yapanların aldıkları yanıt, açık bir “kalkışma” oldu!

Peki; tüm bunlar olurken “devlet” ne yaptı?

Hiç... Kocaman bir hiç!

En Büyük Devlet Büyüğü, “ABD’nin, Afganistan ve İran’daki sorunlarını çözmek için” ABD’yi ziyaret ediyor... Kendi ülkesinde olup bitenler için yapabildiği tek şey, “Üzgünüz” demek!

En Büyük İçişleri Büyüğü’ne göre ise; tüm bu acı olaylar “açılım”ın hızını asla kesmeyecek...

Vah, vah, vah!

***


Sözü ağızda dolaştırıp durmanın anlamı yok:

Teröristlerle “müzakare”yi, mücadeleye tercih etmenin faturasıdır bugün ödediğimiz...

Üstelik; bugün, yarın ve sonraki günlerde, kim bilir daha kaç acı fatura ödeyeceğimizi, “piyango”nun kime çıkacağını da bilmiyoruz!

Bu acıları dindirmekle görevli olanlar; beceriksiz, âciz ve şaşkın...

Biliyorum; gün gelecek onlar da beceriksizliklerinin, âcizliklerinin ve şaşkınlıklarının faturasını seçim sandığında ağır biçimde ödeyecekler...

Doğruluğu kanıtlanamayan belgelerle orduyu ve yurtseverleri sindirmenin...

Öte yandan... İçeriği belli olmayan “açılımlar”la teröristleri yüreklendirmenin hesabını verecekler elbette!

Ama...

Keşke; ülkeyi götürdükleri uçurumu görebilselerdi...

Keşke; “Akan kanı durduramıyoruz” diyerek özür dileyebilselerdi...

Keşke; onurlu bir tavırla çekip gitmeyi bilselerdi...

Gelin görün ki... Onların kültüründe böyle bir tavır yok. Ülkeden daha çok; kendileri için bütün hesap kitapları!

***


Başım ağrıyor, yüreğim sızlıyor, dilim damağım kupkuru...

Hep canlı tutmaya çalıştığım “umut”, tanığı olduğumuz “akıl tutulması” karşısında kaçıp gitti çoktan...

Katilleri lanetlemekten...

O katillere “kardeş” diyenleri ayıplamaktan...

Bunları muhatap alıp “çözüm üreteceklerini” sananlara acımaktan başka bir şey gelmiyor elimden.

Vah, vah, vah!

***


Vah sana... Güzel ülkem!


***



GÜNÜN SORUSU

Sorum Ahmet Türk başta olmak üzere bütün DTP’lilere: Dün hayatını kaybeden Serap sizin kızınız olsaydı, yine sessiz kalır mıydınız.

DİĞER YENİ YAZILAR