Padişaha kul (!) tokadı!

Haberin Devamı

O kadar güveniyordunuz ki kendinize, şımarmıştınız!

O kadar şımarmıştınız ki “Ceketimizi koysak seçtiririz” demeye başlamıştınız.

O kadar emindiniz ki seçim zaferinden, bazı kullarınız (!) padişah bile ilan etmişti sizi.

O kadar benimsemiştiniz ki padişahlığı; bugüne kadar ipine sarıldığınız demokrasiyi aklınıza bile getirmez olmuştunuz.

O kadar unutmuştunuz ki demokrasiyi; sizin gibi düşünmeyen herkese dünyayı zindan etmeye, baskı kurmaya başlamıştınız.

O kadar baskı kurmuştunuz ki; propagandanızı yapmayan gazeteler için boykot çağrısında bulunmuş, tehdit ve şantajdan medet ummuş, devletin tüm kaynaklarını babanızın malı gibi kullanmıştınız seçim kampanyalarınızda.

O kadar kullanmıştınız ki; stat dolusu taraftarınıza nakit para dağıtmış, devletin valilerini parti elemanı gibi çalıştırmıştınız.

O kadar çalıştırmıştınız ki; bir vali, partinizin pankartlarını vilayet binasının deposunda saklamış, bir diğeri ildeki tüm memurları mitinginize katılmaya zorlamıştı. Seçim rüşvetini bile şirazesinden çıkartmıştınız.

O kadar çıkartmıştınız ki; Tunceli’nin elektriği, suyu bile olmayan köylerine beyaz eşya dağıttırmış, Yüksek Seçim Kurulu’nun uyarılarına aldırmamış, yasaları ayaklar altına almıştınız.

O kadar almıştınız ki; “açılış töreni” adı altında 60’a yakın miting düzenlemiş, Başbakanlık uçağını parti uçağına dönüştürmüştünüz. Bu harcamaların hesabını vermiyordunuz.

O kadar vermiyordunuz ki; kendi seçtiğiniz televizyonlara çıkmıyor, gazetecilerin sorularını umursamıyordunuz.

O kadar umursamıyordunuz ki; tüm dünyayı derinden sarsan ekonomik krizi bile görmüyordunuz.

O kadar görmüyordunuz ki; önce krizin “krizi iş adamlarının yarattığını” anlatıyordunuz.

O kadar anlatıyordunuz ki; size inanan insanlar, gerçeği ancak işsiz kaldıktan sonra görebiliyordu. Siz ise sürekli iyimserdiniz.

O kadar iyimserdiniz ki; işsizliğin ve yoksulluğun rekor kırmasından bile çekinmiyordunuz.

O kadar çekinmiyordunuz ki; böylesine bir kriz döneminde aylarca Başbakanlık binasına bile uğramıyor, meydan meydan dolaşıyor, önünüze gelenle kavga ediyordunuz.

O kadar kavga ediyordunuz ki; oy verecek parti bulmakta sıkıntı çeken insanları bile sonunda partinizden soğuttunuz.

O kadar soğuttunuz ki; dün akşamki seçim tokadını yediniz.

O kadar güçlü bir tokat yediniz ki; artık bu saatten sonra yeniden eski günlerinize döner misiniz...

İşte o biraz zor!

*****

SKANDAL

AKP’nin oy kaybettiğinin ortaya çıkmasından sonra ne hikmetse Yüksek Seçim Kurulu’nun bilgisayar sistemi çöktü!

Yetmedi; oyların sayıldığı saatlerde, İstanbul’da ve Ankara’da birçok ilçede elektrikler kesildi!

“Sandıklar çalındı” iddiaları yine ayyuka çıktı!

Daha da ilginci; Kılıçdaroğlu ile Topbaş arasındaki yarışın kafa kafaya sürdüğü saatlerde, bazı kanallar AKP’nin adayını 15 puan öndeymiş gibi gösterdi...

***

Düne kadar “milletin tercihlerine saygı duyulması gerektiği”nden dem vuranların, bu yollara başvurmak zorunda kaldıklarını görmenin keyfi de başka oluyormuş!

*****

GÜNÜN SORUSU

AKP’lilere bakarsanız seçimi kaybetmediler... Ama kazanmadılar da...

CHP, MHP, DTP, hatta Saadet Partisi de aynı durumda...

İyi de bu seçimlerin kazananı-kaybedeni kim?

*****

Deniz Baykal’ın artık bir alternatifi var: Kılıçdaroğlu!.

Bunca tehdit, seçim rüşveti, propaganda için havaya savrulan milyonlarca lira işe yaramadı ve AKP büyük oranda oy kaybetti.

Ya CHP?

O bu seçimden “başarıyla” çıktı mı?

Elbette...

Ama başarı, ağırlıklı olarak İstanbul’dan, İstanbul’daki Kemal Kılıçdaroğlu rüzgârından kaynaklandı.

Bu rüzgâr, İstanbul’da mevcutlara ek olarak yaklaşık 10 ilçeyi daha CHP’li belediyeye kavuşturdu.

Kılıçdaroğlu, CHP’nin İstanbul’daki oylarını yüzde 40’lara çıkardı.

Bu yazının yazıldığı saatlerde seçim sonuçları henüz netleşmemişti ama Kılıçdaroğlu belediye başkanı olamasa bile, yıllardır Baykal’a alternatif arayan CHP’lilerin umudu oldu!

Bundan sonraki yolu, CHP Genel Başkanlığı ve başbakanlıktır...

Tabii; klasik bir “Baykal oyunu”na kurban gidip, partiden atılmazsa!

DİĞER YENİ YAZILAR