‘Anahtarı aldık, şimdi millete devretmeliyiz’

“Devlet ele geçirilmesi gereken bir mekanizma değil, milletin hakim olduğu mekanizma haline getirilmeli. Sistem tartışmasında merkeze bunu koymak lazım. Egemenlerin elinden milleti yönetme anahtarı alındı ama biz bunu bütünüyle millete devretme durumundayız. Eski vesayetçiler tam anahtarı devrederken tekrar kapma niyetindeler”

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle akşam yemeğinde buluştu. Kurtulmuş, özellikle gündeme oturan ‘başkanlık sistemi’yle ilgili sorular üzerine özetle şunları söyledi:
‘Anahtarı aldık, şimdi millete devretmeliyiz’
Devlet-millet uyuşmazlığı
“Türkiye’de devletin bir yapılanması var. Bu devlet yapılanmasının da metne dökülmüş şekli bir anayasa var. Bu devlet yapılanması da hep o millet-devlet uyuşmazlığı dediğimiz devletin başka telden, milletin başka telden çaldığı bir yapılanma var ve devlet ideolojik temelli olarak yapılandığı için, bu ideolojik devlet yapılanması aslında anayasa metinlerine de Türkiye’nin siyasal sistemine de yansıyor. Dolayısıyla siyasal gruplar için devlet ‘ele geçirilmesi gereken bir mekanizma’ haline dönüşüyor. Dolayısıyla burada esas başkanlık sistemi ve diğer sistem değişikliği tartışmalarını yaparken bence merkeze bunu koymak lazım.”
Dört alanda reform
“Milletin, devletin ele geçirilmesi gereken bir mekanizma değil, milletin emrine verilmesi gereken, milletin bütünüyle hakim olması gereken mekanizma haline getirilmesi gerekiyor ki, bunun için de Türk siyasal sisteminin yapısı içinde 4 alanın kuvvetlendirilmesi mecburiyeti var. Bunlardan birisi parlamentonun güçlendirilmesi, ikincisi milletvekillerinin hem yetki hem temsiliyet bakımından güçlendirilmesi, üçüncüsü yürütmenin güçlendirilmesi, dördüncüsü ise idari mekanizmanın güçlendirilmesi, toplumun güçlendirilmesi meselesi. Bunların hepsi ile ilgili yapılması gereken bir takım reformlar var. Parlamentonun ve milletvekillerinin güçlendirilmesi için Türkiye’de siyasi partiler yasasının seçim sisteminin ve meclis içtüzüğünün mutlaka değiştirilmesi mecburiyeti var. Bunu yapmadığınız takdirde zayıf bir parlamento ve zayıf bir milletvekili, yani yetkisi gücü az olan milletvekilleri tablosu karşımıza çıkıyor. Yürütmenin güçlendirilmesi meselesi... İşte başkanlık sistemini burada tartışabiliriz. Güçlü, hızlı karar alabilen, uygulayan bir başkanlık mekanizmasına dönmek mecburiyetindedir. Buraya doğru Türkiye yol alıyor.”
Kadrolar seçimle gelecek
“Tabii ki sadece bunun olması da tek başına yetmez, kamu reformunu da kendi bünyesinde gerektiriyor. Örneğin ‘ganaim sistemi’ yine son zamanlarda tartıştığımız, Amerikan sistemini de oluşturan, o da Osmanlı’dan alınma bir şey. Yani işbaşına gelen adam kendi üst yöneticileriyle birlikte işbaşına gelecek, millet oy vermeyip işbaşından uzaklaştığı zaman da gidecek. Devletin üst kadrolarının seçilenlerle beraber gelip, seçilenlerle gitmesi, yani bir kamu reformunun yapılması mecburiyeti var.”
‘Anahtar devredilmeli’
“Türkiye’de 64 yıllık çok partili siyasi hayatımızda özellikle son 12-13 yılda vesayetlerde ciddi mücadele verildi ama bu sürecin tamamlanma mecburiyeti var. Ben şu metaforu kullanıyorum; egemenlerin elinden milleti yönetme anahtarı alındı ama biz bunu bütünüyle millete devretme durumundayız. Bu anahtar henüz elimizde duruyor. 2015 seçimlerinden sonra millete devretmemiz lazım. Bu anlamda da kenarda da eski vesayetçiler bekliyorlar ‘aman fırsat bize düşse’ diye tam anahtarı devrederken tekrar kapma niyetindeler. Dolayısıyla şu andaki mevcut sistemin temel problemini ideolojik yapı olduğu için ve bütün güç ekonomik ve siyasi güç devlet mekanizması üzerinden devşirildiği için bu söylediğimiz alanlarda tahkim edilmiş bir siyasal yapıya sahip olmadığımız için imtiyazlar da devletin elinde toparlandı. Herkes o devlet aygıtını ele geçirmeye çalışıyor.”
‘70’li yıllara dönebilir’
“Çok adım atıldı ama bunların bütünüyle bir sistem değişikliği haline getirilmediği takdirde korkarım ki, Türkiye birikmiş olan bu sorunları üzerinden Allah korusun 70’li yıllara dönebilir. Bunun önlenebilmesinin yolu, cesur, kararlı bir Anayasal reform sürecidir. Parlamento ve milletvekillerinin güçlendirildiği ve bunun üzerine oturan bir Başkanlık Sistemi en uygundur.”
‘Anahtarı aldık, şimdi millete devretmeliyiz’

Haberin Devamı

‘Kişiler üzerinden sistem tartışılmaz’

Haberin Devamı

“Halk tarafından 100 bin 80 bin oyla gelmiş bir milletvekilinin yazışma yetkisi yok. Güçlü milletvekili, güçlü parlamento, bunların sağlanması. Yerel yönetimlerdeki reformların gerçekleştirilmesi. Kamu yönetimindeki reformun sağlanması... Evet tek başına bir iktidar var ama çoğu zaman birini alıyorsunuz, yerine başkasını koyuyorsunuz hemen mahkeme çalışmak istemediğiniz bir adamı iade ediyor. Bu anlamda kararları çok daha güçlü ve hızlı bir şekilde alabilecek bir idari mekanizmanın kurulması. Bunu şahıslardan uzak düşünmek lazım. Bugün Ak Parti iktidarda, Erdoğan cumhurbaşkanı. Bu, şahıslarla partiler üzerinden Türkiye’nin bu anlamda hakikaten yönetimde birliği sağlayabilecek bir model. Maalesef hep şablon üzerinden, Amerikan modeli mi Fransız modeli mi? Niye biz Türkiye modeli üzerinden, kendi ihtiyaçlarımız üzerinden bir şey tartışmıyoruz. Erdoğan’ın Türkiye’de sosyolojik anlamda çevreden değil, merkezinden gelen bir adam olsaydı ve bugün başkanlık sistemini dile getiriyor olsaydı, başkanlık sistemi etrafında yapılan eleştirilerin önemli bir kısmı yapılmayacaktı belki de. Dolayısıyla buradaki çevreden gelen birisi, merkezi otoritenin en üst makamını ele geçirmiş, oraya millet tarafından seçilmiş olmasına rağmen, diyor ki burada yeni bir şeye ihtiyaç var. Cumhurbaşkanımızdan dinlemiş biri olarak, şundan emin olarak konuşuyorum. Cumhurbaşkanı bunu Erdoğan’ın siyasi ikbaliyle ilgili bir konu olarak asla görmüyor. Kişiler üzerinden bir sistem tartışması yapılamaz.”

Haberin Devamı

Beyannamede yer alacak
“Bir kere bu cumhurbaşkanının bir talebi değil, Türk siyasetinde varolan bir taleptir, ihtiyaçtır. Yeni de söylenmiyor 30 mart öncesinde de, 10 ağustos öncesinde de defaatle dile getirilmiş bir konudur. Henüz hükümetin gündemine gelmedi, parti zaten seçim beyannamesini hazırlıyor. Seçime giren bir parti sadece başkanlık sistemini getireceğiz ya da anayasal reformu yapacağızdan ibaret bir seçim beyannamesinde bulunmaz. Ak Parti’nin seçim beyannamesi hazırlanacak, onun içerisinde de bunun olacağı aşikardır.

Haberin Devamı

Nevruz’da silahlara veda mesajı mı?
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, çözüm sürecinde atılacak adımlar ve HDP’nin barajı aşamaması halinde ortaya çıkacak tabloyla ilgili sorulara şu yanıtı verdi:
“Teknik olarak neler yapılacak, onları prensip olarak söylemeyeyim. Önümüzde Nevruz meselesi var. Nevruz’dan evvel tekrar bu konuyla ilgili, hem hükümet açısından bir takım adımların atılacağını, hem de bunun karşılığında da bir kez daha en azından çok kuvvetli şekilde silahlı mücadele döneminin geride kaldığının deklare edilmesini ümit ediyorum. Çok sıkışık bir süreç. Bu süreç, yine aynı şey. Zor bir dönem geçirmiş olmamıza rağmen, büyük oranda az ama çok daha zor bir dönem önümüzde. Ümit ediyorum seçim öncesinde bu olumlu havayı artıracak, kuvvetlendirecek adımların karşılıklı atılacağını hep beraber göreceğiz. (HDP’nin barajı aşamamasıyla ilgili) şahsi kanaatimi söyleyebilirim. HDP’nin Türkiye’de parlamentoda olmasının hem çözüm sürecinin devamı bakımından hem Türkiye siyasetinin demokratikleştirilmesi ve kuvvetlenmesi bakımından bir imkan ve bir avantaj olduğu kanaatindeyim. Seçim barajı meselesi, aslında HDP açısından da zor gibi görünen bir süreçtir. Ama büyük de bir imkanı sağlamaktadır. Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde gördük. Cumhurbaşkanılğı seçiminde aldığı oylarla aslında hem HDP seçmeni, hem de Türkiye’de seçmenin önemli bir kısmı mesaj verdi. Dedi ki dilinizi, barış dilini kullanırsanız, silahtan ne kadar uzaklaşırsanız, baruttan, terörden ne kadar uzaklaşırsanız biz de size destek veririz mesajını aslında halk bir şekilde vermiş oldu. Bu yüzde 10 barajının HDP’yi daha çok Türkiye partisi haline getireceği, Türkiye partisi olma sürecinde biraz daha zorlayacağı kanaatindeyim. Ve bu anlamda ümit ederim ki, HDP parlamentoda olur, siyasetin içerisinde olarak devam eder, parlamentonun içerisinde olarak devam eder.”
‘Çözüm devam eder’
“Olmazsa, şunu söyleyeyim. Çözüm süreci herhangi bir partinin tekelinde olan bir süreç değildir. Yani çözüm sürecinin birinci derecede muhatabı, 77 milyon yurttaşımızın tamamıdır. Evet, siyasal temsil anlamında bir zorluk ortaya çıkar. Ama nihayetinde çözüm süreci sadece HDP’yle yürütülen bir süreç değil. Bu süreç devam eder. Buna başta bölge halkı olmak üzere bu işi biran evvel bitirin talimatını siyasete veriyor. Bu talimat doğrultusunda parlamentonun dışında kalsa bile HDP’nin bu talimata uygun hareket edeceğini zannediyorum. Parlamentonun dışında kalmasını istemem ama parlamentonun dışında kalsa bile, bu talimata uygun hareket edeceğini düşünüyorum.”

‘Yarın başka paralel olur’
“Sivil toplumun güçlendirilmesi de bu sürecin parçası olmalı. Hâlâ devletin, kamu anlayışının güçlü olduğunu görüyoruz. Türkiye daha iyi idare edilebilir hale gelmesinin sağlanması gerekiyor. Aksi takdirde imtiyazlar hala devletin elinde, hala güç devlet mekanizmasının elinde olduğu sürece çok açık söylüyorum, birilerinin devleti ele geçirme mücadelesi bu devlette hiç bitmez. Son yaptığımız paralel tartışması bunun bir parçası, bugün bir paralel olur, yarın başka bir paralel; devleti ele geçirme mücadelesi verir. Bugün bir siyasi parti, yarın başka bir siyasi organizasyon, ‘devleti ele geçirme’... Devlet ele geçirilecek bir alan olmaktan çıkarılmalıdır.”

DİĞER YENİ YAZILAR