Çifte standartlarımıza kılıf olarak atasözleri

"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.

Bugün bana, yarın sana.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

İnsan beşer, kuldur şaşar.

Güvendiğim dağlara kar yağdı.

Hatasız kul olmaz.

Ne ekersen onu biçersin.

Yarası olan gocunur.

Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.

Dost, kara günde belli olur.

Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

Bilen bilir, bilmeyen aslı var sanır.

Zenginin malı züğürdün çenesini yorar.

Yerin kulağı vardır.

Herkes ne ederse kendine eder.

Ummadığın taş, baş yarar.

Her kuşun eti yenmez.

Son pişmanlık fayda etmez.

Rüzgâr eken fırtına biçer.

Ayranım ekşi diyen olmaz.

Dil kılıçtan keskindir.

Kurunun yanında yaş da yanar.

Dost acı söyler.

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.

İnsan karşısındakini kendi gibi bilirmiş.

Hak yerini bulur.

***

Arşiv orada duruyor... Farklı konular için kim bilir kaç kez yazdım.

Yıllardır, dilimde tüy bitti; “Yapmayın, yapmayalım” diye diye...

Artık ‘alışkanlık’ boyutunu aştı, neredeyse ‘genetik kod’a dönüşme noktasına geldi diye...

Ülkenin en büyük problemi, insanımızın ‘çifte standart’ hastalığı diye.

Haberin Devamı

Konuya bakışımıza göre; işimize geleni görüp/duyma, işimize gelmeyeni ise yok sayma alışkanlığımızdan söz ediyorum.

Atasözlerine atıf yaparak konuşma huyumuz da, bahsettiğim bu kötü alışkanlığın en çarpıcı boyutlarından biri.

Söz aynı söz...

Kullanan aynı kişi...

Ama aynı atasözü, aynı kişinin ağzından; dün ‘itham’, bugün ‘savunma’ aracı.

Ya da tam tersi.

Dün aynı söz ile kendini savunan biri, bugün çıkıp o sözü kullanarak başkalarını suçlayabiliyor.

Yukarıdaki atasözlerinin içinden gündeme denk düşenleri de yine bu hastalıklı anlayışımız ile seçeceğiz, biliyorum. İşimize gelenleri, işimize geldiği gibi.

‘Çifte standart’ bu toplumun standart donanımı hâline geldi çünkü."

***

Bu yazıyı geçen yıl bugün yazmışım.

Üzerinden geçen 365 günde çok şey değişti ülkede.

Birçokları için roller değişti, pozisyonlar değişti, dost - düşman dengeleri değişti.

Ama bu yazıda bahsi geçen 'bize özgü gerçeklik' maalesef yerinde kaldı ve duruyor. Hatta daha da katılaşmış, daha da keskinleşmiş şekilde sürüyor, 'damdan düşmeden hâlden anlamama' geleneği.

Haberin Devamı

Bu konuda, başka hiçbir alanda olmadığı kadar istikrarlıyız (!) toplum olarak.

Böyle gelmiş böyle gidiyor işte.

Ve korkarım böyle de gidecek.

DİĞER YENİ YAZILAR