10 sene önceki kaza ve sonrası

Haberin Devamı

“Annemi kaybettiğimiz, babamın da yaralandığı o trafik kazasının üzerinden 10 buçuk yıl geçti ama bizdeki etkileri hâlâ geçmedi.”

Böyle başlıyor okur mektubu...

“Ölen benim annem, ölen benim babam, cebimden çıkan avukat paraları, tazminat paraları benim param. Suçlu ise oraya bir uyarı levhası bile koymayan ama yaptığı açıklama ile işin içinden sıyrılan Karayolları. Bir mucur bakın nelere sebep oldu. Asfaltlama çalışması yapılan mucurlu yol üzerinde ikaz işareti olmaması sebebiyle başımıza gelmeyen kalmadı” diye devam ediyor...

***


Tarih 13 Temmuz 2003...

Balıkesir - Edremit karayolunda bir trafik kazası oldu.

Yolda asfalt çalışması vardı ve sürücü, yol üzerinde serbest durumda bulunan mucur sebebiyle direksiyon hâkimiyetini kaybetti. Otomobil karşı yönden gelen araçla çarpıştı.

Sürücü yaralandı, yanındaki eşi hayatını kaybetti.

Aile, yolun o kısmında uyarı levhası bulunmadığını, dolayısı ile kazadan Karayolları Genel Müdürlüğü’nün (KGM) sorumlu olduğunu söyledi.

O dönem çalıştığım gazetede kazayı, ailenin yaşadığı dramı ve genel olarak yaz aylarında daha da yoğun olan tatil yörelerindeki yollarda asfalt çalışması yapılmasının yanlış olduğunu konu alan bir yazı yazdım.

Karayolları’ndan teknik bir yazılı açıklama geldi. Özetle, “Gerekli uyarı işaretleri vardı, sorumluluğumuz yok” diyen KGM’nin bu görüşüne de sonraki yazımda yer verdim.

Aile, gerekli ikaz levhalarının olay yerine kazadan (ve benim kaza ile ilgili yazımdan) sonra yerleştirildiğini iddia etti.

***


O kazada annesini kaybeden, babası yaralanan okurumdan önceki gün bir mektup geldi. Tam 10 buçuk yıl sonra...

Bizlerin arşive terk edip unuttuğu olayın ardından yaşadıklarını anlattığı bir mektup...

- Mucur sebebiyle yaşanan kazada annemin ölmesi yetmemişti. Üstüne devlet annemin ölümüne sebebiyet verdiği iddiasıyla babam hakkında kamu davası açtı. Ne de olsa 8’de 8 suçluydu babam. Arabası kayarak karşı şeride girmişti ya!

Bunu da hatalı sollama diye kayıtlara geçmişler ve kaza sonrasında babam beyin travması geçirirken ona imzalatmışlar.

- Bu suçlamalara karşı babamı savunması için tuttuğumuz avukat başka davaları takip ederken birden konuyu unutmuş ve davaları takip etmemiş! Ne tanıklar dinlenmiş, ne deliller sunulmuş, ve de babam polis zoruyla dinlenmek üzere mahkemeye çağrılmış.

- Yüzde 100 haklıyken birden babam hakkında paraya çevrilemeyen 4 yıl hapis cezası geldi. Yani sakat adam 4 sene hapiste yatacaktı.

- Biz avukat beyin görevini yaptığını, davayı takip ettiğini zannedip, babamın ruhsal ve fiziksel tedavisi için korkunç bir uğraş verirken bunlar olmuş, haberimiz yok.

- Durumdan haberimiz olunca avukata, görevini yerine getirmediği için dava açtık, haklı bulunduk ama zaman aşımı sebebiyle kendisi bir ceza almadı!

- Neticesinde babamı kurtarması için yeni bir avukat tuttuk. Bu avukat babamın suçsuzluğunu ispat etme yoluna gitmemeyi tercih ederek “Evet suçludur ama eşini kaybetmiştir, derin vicdan azabı içindedir” şeklinde bir savunma yaparak o yıllarda çıkan bir yeni kanun maddesinden yararlanarak babamı hapis cezasından kurtardı.

- Mutluyduk en azından hapse girmeyecekti babam. Ama bitmedi...

- Bize çarpıp ölüme sebep olan diğer sürücü, kazada sadece yaralanmasına rağmen bizden 12 bin TL manevi tazminat aldı. Rapora göre babam 8/8 suçluydu ya!

- Annemin öldüğü o kazadan 4 sene sonra babam da beyin kanamasından vefat etti. O kazanın beyninde bıraktığı hasarlar onarılamadığı için.

***


“Evde eski dosyalarımı karıştırırken, annem ve babamın geçirdiği kaza üzerine köşenizde yazdığınız yazıları buldum. Olaydan sonra başımıza gelenleri de size yazmak ihtiyacı hissettim. Nasıl bir ülkede yaşadığımızı bir daha vurgulamak için...” diyor okur mektubunda.

KEŞKE...

Vatandaş olarak devlete tam manasıyla güven duyabilsek.

DİĞER YENİ YAZILAR