Ankara bir düşler kenti

Haberin Devamı

“Ankara bir düşler kentidir.

Kentin kendisi insanları düşler dünyasına taşıdığından değil:

İnsan Ankara’da düş kurmadan yaşayamaz da ondan.”

Ali Cengizkan’ın “Karanfiller ve İnsanın Huyu” şiirinin sunuş kısmı böyle başlıyor.

Bu şehre dair yazılmış (ve muhtemelen bundan sonra da yazılabilecek) en isabetli satırlar olmalı bunlar.

***


“Düş kurmadan yaşanamayacak” bu ‘yeşertilmiş bozkır’da 30 yılını devirmiş bir insanım.

Aile üyeleri ve yakın dostların dışında; düşlerimi olabildiğince gerçeğe dönüştüren ve böylelikle bu kenti benim için yaşanabilir yapan bir avuç mekân ve o mekânları ‘özel’ kılan bir o kadarcık insan var Ankara’da.

***


Ayşe Başçavuşoğlu (Tevfik Fikret Lisesi)

80’lerin hemen başında geldiğim Ankara’da, yepyeni, bambaşka bir hayata gözümü açtığımda, ‘sınıf öğretmenim’di Ayşe Hoca.

O günlerin ‘baraka’ okulunu, bugünkü çağdaş haline taşıyan...

Bunu yaparken de, Tevfik Fikret’in ‘en seçkin ve gözde’ olma özelliğini sadece korumak değil daha da perçinleyen bir ‘dirayet’ ve ‘istikrar’ abidesi.

Tevfik Fikretli nesiller yaratma ülküsünü hayata geçiren, ‘Okullar Genel Müdiresi’ Madame Başçavuşoğlu.

***


Nüket - Banu Küçükel kardeşler (Güven Hastanesi)

Anne ve babaları Aysun - Ahmet Küçükel‘den devraldıkları bayrağı, onları kabirlerinde gururlandıracak şekilde taşıyan iki genç kadın.

Siyasetçisinden bürokratına, sanatçısından sporcusuna, Ankara’da sağlık sorunu yaşayan hemen herkesin ilk tercihi olan hastanenin sahipleri.

Arayıp “Neredesiniz?” diye soranlara verilen “Güven’deyiz” yanıtını, kelime anlamı itibariyle de ‘gerçek’ kılan kadroyu yöneten abla - kardeş.

***


Bilen - Mehmet Tekmen çifti (Kalbur)

Denizsiz Ankara’yı, deniz ürünleri mutfağı konusunda İstanbul ve İzmir ile yarıştıran iki adresten biri...

Sapa bir yerde, 40 küsur kişilik kapasitesi ve adı ‘aksi’ ya da ‘huysuz’a çıkmış mekân sahibi ile tam bir yaşayan efsane.

Memlekette, her pazartesi bir müzeler kapalı, bir de Kalbur.

***


Selçuk Solmaz (Fer Bal)

Tunalı Hilmi Caddesi’ni kesen küçük bir sokaktaki küçücük bir dükkandan, namı bütün Türkiye’ye yayılan Melis Arı Çiftliği‘nin mimarı.

Kendisi pek söylemez ama laf aramızda, Başbakan Tayyip Erdoğan ve yakın çevresinin de şifa dağıtıcılarından biri Selçuk Solmaz.

Adı ‘bal’ olan sahte, şekerli sıvıların rafları doldurduğu arıcılık sektöründe az sayıdaki ‘gerçek bal’cıdan biri.

Organik bala; polen, arı sütü ve propolis katarak yarattığı özel ‘iksir’ ile müşterilerine ‘sağlık’ satan bir ‘beyefendi’.

***


Mahmure - Süreyya Üzmez çifti (Trilye)

Denizsiz Ankara’yı, deniz ürünleri mutfağı konusunda İstanbul ve İzmir ile yarıştıran iki adresten diğeri.

Yemekler ile birlikte; özeni, titizliği, enerjisi ve heyecanını da masaya getiren bir restoran sahibi Süreyya Üzmez.

Yıllar önce bir akşam, yediğim lüferin ağzından çekip aldığı olta iğnesini gecenin anısına bana hediye ettiğinde anlamıştım ‘başka’ bir yerde olduğumu.

Dünya gurmeleri arasında kendine yer edinmiş, Ankara’ya gelen dünya liderlerini ağırlayan, yazdığı kitaplar ve gazetelerin Ankara eklerindeki köşe yazılarıyla aynı zamanda ‘meslektaş’ olan bir ‘şef” Süreyya Üzmez.

***


Rahmi Çöğendez (RC Art Galeri / Sanat Sokağı)

Resim sanatının Başkent’teki lokomotifi.

Nevi şahsına münhasır bir sanat aşığı.

Bilkent Center’da yarattığı Sanat Sokağı ile “Ankara’yı, sanatın da başkenti yapmayı hayal ediyorum” diyen bir ‘üstad’.

Düzenlediği müzayedeler ile Ankaralı’nın ezberini bozan, ufkunu açan bir simsar.

Kulağıma gelenlere göre, bu ayın 18’inde organize edeceği açık artırmada satışa çıkacak eserler, bugüne kadarkilerin de ötesine geçecekmiş.

***


Halil Yurtkuran ile Kamil Uzel (CafÈ Des CafÈs)

‘Kafe’ kültürünü dünyaya ihraç eden Fransızların dilinde “Kafelerin Kafesi” anlamına geliyor ismi.

Yıllardır koruduğu kalite standartı ve artık ‘müdavim’ mertebesindeki müşteri kitlesiyle, Ankara için gerçekten de ismiyle müsemma bir mekân.

Tunalı’nın mütemmim cüzü.

Bir gün bir sorun olsa, birileri kapatmaya kalksa, Çankaya eşrafının kapısında oturma eylemi yaparak sahip çıkabileceği bir mekan.

*****


KEŞKE...

Emeğe saygı göstermemenin, aslında bir tür hırsızlık olduğunun ayırdına varabilsek.

DİĞER YENİ YAZILAR