Airbus'ları shop&miles kartıyla alalım bari!

İşporta tezgâhında DVD, VCD, CD satıyorlar ya; görevi gereği Türkiye'de yaşayan bir yabancı (İtalyan veya İspanyol olabilir, İngilizce aksanından tam çıkaramadım) tezgâhtar çocukla konuşuyor

Haberin Devamı

İşporta tezgâhında DVD, VCD, CD satıyorlar ya; görevi gereği Türkiye'de yaşayan bir yabancı (İtalyan veya İspanyol olabilir, İngilizce aksanından tam çıkaramadım) tezgâhtar çocukla konuşuyor:

- Ablacım o orijinal, o-ri-ji-nal! "this is original, no copy"... 35 milyon!

- No original no! I want copy, copy how much?

Bizimki "orijinal" diye kopya CD'yi kazıklamaya çalışıyor, yabancı da yutmamış "kopyasını ver o kaça" hesabında.

Bu bir idi!

Birkaç hafta sonra bir alışveriş merkezindeki dükkânda yine bir yabancının tezgâhtardan fiyat aldıktan sonra "No fatura how much" diye sorduğunu duydum.

İki etti!

Bu "no fatura how much", büyük olasılıkla Amerikalı.

Beni gülme tuttu.

Kola Turka reklamı gibi, kardeşim insan bu kadar mı Türkleşir.

Bizdeki baskın kültür, adamı bozuyor.

* O Amerikalı Türkiye'ye hiç gelmemiş olsun, Amerika'da bir dükkânda ona "Biz bunu size faturasız veririz, vergiyi aradan çıkaralım, daha ucuza alın" diyecek olsalar büyük olasılıkla satıcıyı ihbar eder.

Bize gelmiş, sistem dışı yaşamanın tadını almış.

Bizim hemen bütün hayatımız sistem dışı beklentilerle geçiyor. (Çünkü gün geliyor gerçekleşiyor.)

* Mesela kimse normal askerlik yapmak istemiyor, bekliyor ki "paralı" gelsin.

Hukuk kökenli köşe yazarları anlatıyor:

* "Böyle telefon dinleme olamaz, tut ki oldu -ki olmaması lazım- bantların deşifrelerin herkesin elinde olması kadar büyük skandal olamaz"

Hepimiz okuyor, ardından ne diyoruz?

* "Neremiz düzgün ki bu olsun!"

"Neremiz düzgün" Türkiyemiz'de o kadar büyük bir parantez ki içine ne isterseniz sığıyor.

Bu parantezi bu kadar geniş tutan aslında vatandaş değil, devlet.

Mesela kamu kuruluşu elektrik parasını ödemiyor. Neymiş, ikisi devletmiş.

SSK primlerini de ödemiyorlar, "sağ cepten sol cebe geçeceğine böyle dursun" diye. Bundan ala "back to back" var mı?

Sonra?

Dünyanın en pahalı elektriği, en pahalı benzini bizde oluyor; el alem bile "no fatura pliz" diye alışverişe çıkıyor. "No fatura pliz" de kurtarmadığında sıra geliyor bir kredi kartının limiti dolunca diğerine geçmeye.

"Visa" hesabını "master-card"la kapatmak gelenek oldu.

Durum böyle iken, Maliye'den sızan "Kredi kartları konusunda bir tedbirler" duyumu vatandaşın tüylerini diken diken ediyor, benden söylemesi.

* "Bir nefeslik oksijen kalmıştı, gözlerini ona diktiler" havası var.

Sokaktan gelen sesi yazıyorum:

Geç meç, sonunda bir şekilde ödüyoruz. Burada da sıkıştıracak olurlarsa, ödemeyiz. Ne yapacaklar? Hepimizi hapse mi atacaklar? O zaman ben sormaz mıyım? Bunca hırsıza, uğursuza, belalıya, ırz düşmanına af çıkıyor da sıra bize gelince mi borunuz ötüyor, demez miyim? Teröristler serbest geziyor da, şurada çocukların okul kitaplarını alırken verdiğimiz açık mı batıyor?

***

Vatandaş Ankara'dan haber bekliyor.

1. Kredi kartları konusunda ne yapılmak istendiği en kısa zamanda hepimizin anlayacağı dilde açıklanmalı. Tercihan "Her şey eskisi gibi, kendi aramızda yüksek sesle düşünüyorduk, yanlış anlaşıldı" beyanı.

2. Başbakan "Tüket ey Türkiye" mesajı vermişti, vatandaşta para yoktu ama söz dinledi, böyle tüketti. Vatandaş tüketince ekonomi canlanacak, ardından yatırım gelecekti. Asıl o yatırımları bekliyoruz.

Yine de karamsarlığa gerek yok, ülkemizin rezervleri iyi, hele şu Airbus'lan shop&miles kartıyla alacak olursak yazacak mil hepimizi uçurur.

DİĞER YENİ YAZILAR