Suçlarımız ve Cezalarımız

‘Rusya’dan turist kafilesi yolda!’

(Türkiye’nin önde gelen televizyonlarının bayram rehavetinin araladığı kapıdan nihavent makamında yaptığı yayın)

***

Türkiye’de ana akım medyayı izlemek gerçekten insanı zinde tutuyor. Yukardaki haberi gördüğünüzde hemen şunu düşünüyorsunuz: Demek ki Rusya’yla ilişkilerimiz yeniden ‘sıcaklaşıyor’. Kısacası düştüğümüz darboğazdan kurtuluyoruz. Peki, tüm bunlara yol açacak neler yaşandı? Rus uçağı kim tarafından niçin düşürüldü, sonrasında onca sarf edilen cümle ne içindi, bugüne nasıl gelindi, ne türde tavizler verildi, vb.

Ancak çoğumuzun teslim ettiği ve benim de bildiğim gibi ana akım medyamız bu konuda sağır sultanın replikleriyle hareket etmeyi tercih ediyor; dolayısıyla neden sonuç ilişkisiyle bir yerlere varmamız neredeyse mümkün değil.

Belki bu yüzden tam da bu noktada, Rusya konusunda kafa karışıklıklarını atmış, hemen her şeyi belli bir biçimde oturtmuş medyamıza, buradan geçmiş bayramlarını kutlamaktan başka diyecek bir söz bulamıyorum.

Ama yine de kendilerine minnettarım! Bu haber bende bir ampul yaktı! Haberi gördükten sonra işte tam zamanı dedim. Artık ünlü Rus yazarı Dostoyevski’nin yüzyıllara meydan okuyan Suç ve Ceza’sını okuma mevsimi! Öyle ya, turist dostlarımızla düşen Rus uçağını konuşacak değiliz! Hiç değilse kitabın anti-kahramanı Raskolnikov’u konuşuruz. Raskolnikov açmıyorsa, kitabın geçtiği St. Petersburg’u konuşuruz. O da mı açmadı, o zaman kitabın geçtiği 19. yüzyıldan bahsederiz. Geçmiş, hele de bizi hiç ilgilendirmiyorsa, konuşulabilecek en güzel konudur!

Haberin Devamı

***

Kitabı, bugüne kadar okuyamamış ve zamansızlıktan ötürü okuyamayacaklar için (özellikle bugünden itibaren hız kazanacak Rus turizmimizi yakından takip eden turizmcilerimiz için) çok kısaca özetlemek gerekirse: Suç ve Ceza’nın temel izleği, anti-kahramanımız, hukuk öğrencisi Raskolnikov’un tefeci bir kadın ile kız kardeşini öldürmesi ve bunun ardından yaşananlar üzerine kurulmuştur. Bu aslında sıradan bir katilin konusu değil, iç çatışmalarıyla yaşamı sınayan (yaşamla sınanan da diyebiliriz) yoksul bir insanın zaman içerisinde masumiyetini yitirerek yaşama ve bizzat sorguladıklarına yenik düşmesinin öyküsüdür.

Haberin Devamı

Raskolnikov’un en temel çelişkileri arasında dünyayla kendi arasında gerilim yaratan adalet, yoksulluk, güç vb. hususlar başı çeker. Arayışı, onun hikayesidir ama arayışının vardığı son, hiç kuşku yok ki, ne onun ne de biz okurların umduğu sondur. Tecelli eden, baştan itibaren sorguladıklarının onu kıskıvrak yakalaması ve cezalandırmasıdır. Kısacası eleştirdiği sistemin bir parçası haline gelmiştir Raskolnikov.

Derler ki Dostoyevski bu romanı Rusya toplumunda gözlemlediği değişimlerden ötürü yazmıştır. Bunların başında maddiyatçılığın yükselişi, eski düzenin yerle bir oluşu, bencil politikaların insanları darmaduman edişi gelir... Raskolnikov’un suçu ve sonrasında başına gelenler, büyük ustanın tüm bunlardan duyduğu acı ve endişenin sözcüklere dökülmüş halidir. Yapıt, yaşamın anlamını sorgular; yeryüzündeki kötülük, vahşet ve acımasızlığın peşine düşer ve sevgiyi, suçu, vicdanı, insanın insanla olan gerçek ilişkisini mercek altına alır. Elbette insanın içinde debelendiği cendereden kurtulma yollarını da.

Haberin Devamı

Kitabı benzersiz ve sınırsız kılansa, hiç kuşku yok ki, 21. yüzyılda bile anti-kahramanı Raskolnikov’un hemen hepimizin genlerini taşıyor oluşudur.

DİĞER YENİ YAZILAR