Sözcükleri katletme ekranı

‘Saatler geçmez gece kötü bir ışıkla aydınlatıldığında.’

Pelin Batu, Kayıp Şeyler Divanı’nda ‘Bekleme Odası’ adlı şiirinden

***

Işıl ışıl ekranlarımızda ‘çokseslilik’ adına faşizmi, zaman zaman üstü kapalı, zaman zamansa alenen üreten sohbetler gırla gidiyor. Bu tip insanların açık oturumlara çağrılmasında gözetilen ‘denge’nin ise ne dengesi olduğunu hepimiz biliyoruz. Denge sözcüğünün kendi elleriyle ipini çekmek isteyeceği durumlar bunlar...

Denge denilince, sözcüklerin anlamını yerle bir edip, havada uçuşmasına yol açan o kadar çok tanık olduğumuz durum söz konusu ki zaman zaman susmanın en faydalı eylem olduğunu düşünenlerdenim. Hani susarsak, sözcükler belki kendi küllerinden yeniden doğar ve ortadaki bu anlam kargaşası biraz sakinleşir diye bir umut işte benimkisi. Yersiz yurtsuz bir umut...

Çokseslilik

Bu albenili ekranlara baktıkça yeniden ve yeniden üzerinde düşünülmesi gereken en elzem sözcüklerden birinin ‘çokseslilik’ olduğuna inanıyorum. Özellikle de ekranlara insanları çağıran ekiplerden ‘çokseslilik’ ile ‘kakofoni’ arasındaki farkı yeniden düşünmelerini rica ediyorum. Işıklı ekrana davet ettiğiniz bu ‘insanların yarattığı mizansenler’ sadece kakofoni üretiyor, bilesiniz! Bir nevi iktidarın istediği şey yani. Kafalar karışsın, sözcükler havada uçuşsun, anlamlar yerle bir olsun, geriye kala kala faşizm yüklü hamasi sözcükler kalsın... Ve sonra bu hazin tabloya ‘özgür Türkiye tartışıyor’ densin.

Haberin Devamı

Burada söylemek durumundayım: İnanın ne bu ülke bu kadar ucuzdur, ne özgürlük ne de çokseslilik...

Sezar ah Sezar!

Ama Sezar’ın hakkını Sezar’a vermeliyim... Milletin zihni bu kadar bulanıkken, pırıl pırıl magazin programlarının içinde uçuşan sözcüklere hayranım, hayran! Örneğin adına moda programları denen, ‘yahu bayram değil seyran değil bu neyin kamera şakası?’ diyeceğiniz o ‘parlak’ programlara.

Ya şu ‘cicili bicili’ evlenme, evlendirme programlarına ne dersiniz? İnanın ‘absürt’ sözcüklerle diyalog yazma konusunda sıkıntı çeken bütün yazar arkadaşlarıma öneriyorum o programları. Boşluktan anlam nasıl yaratılır ya da fezada kaybolan bir iç çamaşır hissiyatıyla nasıl reyting alınır sorusuna inanılmaz cevaplar var orada. Sözcüklerin istifa ettiği yerdeki o yavruağzı tüllerle bezenmiş fildişi kulede yalancıktan üretilen o zaaf sözcükleri yok mu... Ah onlar. AH!

Haberin Devamı

***

Belki tam da bu yüzden, ışıltılı ekranlarımız bu ‘yoğun ve derin’ duygu trafiğinin sözcükleriyle haşır neşirken, ABD’nin kendi vatandaşlarına ‘Türkiye’de kalabalık yerlerde bulunmayın’ mesajına verilecek yurdum insanı cevabında gezinen sözcükleri de tahmin edebiliyorum: ‘acı patlıcanı kırağı çalmaz’.

Tamam tamam, sustum.

DİĞER YENİ YAZILAR