Telgrafhane

Hayata kaldığımız yerden devam etmeli; istedikleri o tuzağa düşüp karamsarlığa, bedbinliğe ve mutsuzluğa yenilmemeliyiz. ‘Kim yaptırdıysa ocağı kuruya, elleri kırıla, sonuna kadar barış’ diye yazmış bir arkadaşım. Öyle olacak... Hırsızı, talancısı, katili, onlar kendilerini biliyor. Ocakları kuruyacak... Bize gelince: yaşamdan, demokrasiden ve yaşam umuduyla direnmekten vazgeçen namert olsun.

Bugünkü yazımı Melih Cevdet Anday’ın ‘Telgrafhane’ şiirine ayırdım. Yapmamız gerekenleri yeniden hatırlamak için son derece önemli bir şiir olduğunu düşünüyorum ve medyadaki arkadaşlarımızı artık yalakalıktan ve düştükleri içler acısı zavallı halden vazgeçip gerçek görevlerini yapmaya davet ediyorum. Sırf ‘denge’ sağlanacak diye açık oturumlara ‘faşist’ kontenjanından insanları davet etmekten sakınarak bu işe başlayabilirler, örneğin.

Gelelim şiire:

Uyumayacaksın

Memleketinin hali

Seni seslerle uyandıracak

Oturup yazacaksın

Çünkü sen artık o sen değilsin

Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin

Durmadan sesler alacak

Haberin Devamı

Sesler vereceksin

Uyuyamayacaksın

Düzelmeden memleketin hali

Düzelmeden dünyanın hali

Gözüne uyku giremez ki...

Uyumayacaksın

Bir sis çanı gibi gecenin içinde

Ta gün ışıyıncaya kadar

Vakur metin sade

Çalacaksın.

DİĞER YENİ YAZILAR