Fukuşima: Bugün sana, yarın bana, sonrasında hepimize

‘Yeryüzünde uyumakta olan kaplumbağayı incitme, anneannemizdir yeryüzü, ağaçlarsa saçları,

ve süsleri bu çiçekler, bunun için narin yaradılışı değiştirme!

Kırma bostanların aynalarını! Yeryüzünü ürkütme, acılara gömme.’ Mahmud Derviş

Mahmud Derviş’in şiirinin Orta Doğu satırlarını Uzak Doğu’ya taşımamın önemli bir nedeni var. Yaşama karşı sorumluluğumuz! Bu sorumluluğun başında da insana ve tüm canlılara, doğaya ve kültüre karşı borçlarımız, o dili koruma yükümlülüğümüz geliyor. Kısacası yeryüzüne olan vicdani borcumuz!

Fukuşima’daki nükleer facia 11 Mart 2011’de yaşandı. Hiç umulmadık bir sırada 3 reaktörde umulmadık bir kaza gerçekleşti. Üstelik Çernobil’in açtığı yaralar tam da unutulmak üzereyken! ‘Nükleer sever ülkeler ve nükleer lobi’nin yüzü artık iyiden iyiye gülmeye başlamışken, güvenlik timsali Japonya’da çok güvenli olarak tescil edilen bir santralde, gerçek bir cehennem yaşandı...

Ve bu kazanın etkileri bütün dünyaya yayıldı. Hazindir ki, depremle başlayan, tsunami ile devam eden bir doğa faciasında ‘öngörülemeyen kazalar silsilesi’, o güvenli Fukuşima’yı nükleer trajedinin baş sıralarına taşımaya yetecekti.

Haberin Devamı

Peki ya bizim buralar?

Dün size bahsettiğim gazeteci ve akademisyen Filiz Yavuz’un ‘Beni Akkuyular’da Merdivensiz Bıraktın’ (Can Yayınevi) kitabında bu kaza konusunda ilginç detaylar var. Ancak Yavuz, çok daha önemli bir noktaya parmak basmış; geleceğimizi, Akkuyu’yu, nicelerini ve yaşamlarımızı ilgilendiren bir nokta bu.

Yavuz, nükleer santrallerin ülkeler için siyasi bir tercih olduğunu bize hatırlatıyor ve siyasetçinin bilimsel anlamda gerçek verilere bakmadığına değiniyor. Dahası (ve en hüzün vericisi) halkın da nükleerle kurduğu bağ, siyasi bir bağ. Oysa bunun daha ötesine geçmek gerekiyor.

Nükleer karşıtı söylem ve muhalefet dili

Bu noktada nükleer karşıtı söylemleri de eleştiriyor Yavuz. Türkiye’deki hemen her muhalefet gibi, nükleer karşıtı muhalefet de muhalefet yapacağım derken aslında iktidarın elinde tuttuğu söylemin içinde hapsoluyor. Peki nedir bu? Dön dolaş aynı yerde kalmak demek! İktidarın ‘aman efendim enerjimiz bitiyor’ argümanına muhalefetin yıllardır aldığı tavır şu: ‘yetinebilir enerji’. Yani en basitinden güneş bize yeter demek! Bunun üzerine nükleer hevesliler ne yapıyor? Birtakım rakamlar ve verilerle karşımıza çıkıyor. Ve sonuçta bir arpa boyu yol gidilemez hale geliyor! Zaten nükleer sevicinin amacı da bu. Tartışmayı tam da bu seviyede, bu sınırda tutmak! ‘Benim izin verdiğim sınırlar çerçevesinde, konuş konuş heyecanlı oluyor’ şeklinde bir tavır bu.

Haberin Devamı

Sistem çok basit işliyor aslında... Türkiye’de iktidar nicedir ne yapıyor hatırlayalım: Kendi muhalefetini yaratıyor! Filiz Yavuz diyor ki: ‘ Eski başbakan, yeni cumhurbaşkanı kendisi gündemi belirler ve konuşurken attığı paslarla gaflarla-aslında muhalefetin argümanlarını da kendisi oluşturuverir. Hal böyleyken muhalefetin sınırları da ortaya çıkmış olur ve iktidar, nihayetinde muhalefetin kendisine karşı ürettiği sözlerden faydalanarak kendi tabanına sesleniverir -ah benim kardeşlerim’ diye.

Haberin Devamı

Bu yüzden nükleer enerji konusunda da muhalefetin, iktidarın yarattığı bu sınırın ötesine geçmesi gerektiğini söylüyor Yavuz. Bunun içinse şu acil noktalara temas ediyor: ‘Nükleer enerji meselesine sadece enerji ve ekonomi temelli yaklaşımlar üzerinden değil yaşam üzerinden bakmak; nükleer enerjiyi meşhur argümanlarla ve egemenlerin diliyle değil meselenin en önemli unsurları olan katılım, kaza riski ve atık sorunları üzerinden yaşamın diliyle tartışmak ve kendi özgün argümanlarını yaratmak.’

Özgün argüman, evet, lütfen!

Ben bu son cümleyi çok önemli buluyorum. Kendi özgün argümanlarını yaratmak ve kendi gündemini oluşturmak... Ve iktidarın açtığı ‘muhalefet’ kuyularına kendi rızanla düşmemek... Her alanda işin sırrı bu.

***

Mahmud Derviş’le başladığım bu yazıyı, hayatını hiçe sayarak Fukuşima’daki hayvanlarla, onları beslemek ve korumak için kalan Naoto Matsumura’yla bitirmek isterim:

‘Her şey sona erdi, her şey yıkıldı. Fukuşima işte budur.’

DİĞER YENİ YAZILAR