Sukut Diyarının Gümüş Kadınları 9

Isparta’nın Yalvaç ilçesinde 2012 yılında kendisine silah zoruyla tecavüz eden kişiyi öldürdüğü gerekçesiyle yargılanıp müebbet hapis cezasına çarptırılan Nevin Yıldırım için:

Faik Bey, sabah kahvaltısını ediyor. Peynir biraz az geliyor, zeytinler fazla. Yadigâr bir kere de bir şeyi doğru yap be kadın! Derken küçük torununun sesini duyuyor içerden. Üçüncü çay bardağını kafasına dikerken içeri sesleniyor.

‘Yadigâââr, onu buraya getirsene!’

Küçük oğlanın kızı Didar bu. Didar bir yana dünya bir yana Faik Bey için. Ne zamandır bekledikleri kız torun o! Didar da haspa, biliyor bunu. Nazlı geliyor, nazlı yanaşıyor, nazlı yaşıyor, Faik Bey’i resmen, canlı canlı eritiyor karşında.

‘Kız ben seni yerim, yerim!’

Kıkır kıkır gülüyor Didar. Koca adamın koca elleriyle minik, hatta ojeli ve yüzüklü parmaklarıyla fısır fısır konuşuyor. O koca adamın dizlerinde, Faik Bey’in ‘Bize Didar gerek, dünya gerekmez’ sözleri arasında iyice şımarıyor. Lüle lüle saçları bebekle çocuk tombalaklığı arasındaki yanaklarından aşağı narin hatlarla inerken dedesinin yüzüne bakıyor ve ona sımsıkı sarılıyor Didar.

Haberin Devamı

Faik Bey, gazetesini falan bırakıp Didar’a kaptırıyor kendini. Ta ki Yadigâr Hanım’ın sesi ilçeyi kestirmeden, kuşbakışı gören yeni pimapenli mutfağın camlarında yankılanana kadar.

‘Faik geç kalıyorsun!’

Faik Bey son yıllarda iyice genişlemiş, yüksek tansiyonun hayli allaştırdığı suratını buruşturuyor o zaman. Didar’ın gül yüzüne bakıp, ‘Bana bak, yaramazlık yok, akşam gelince ben de geleceğim ona göre; o zaman oynayacağız’ diyor.

‘Ben yokken sen ne yapacaksın bugün bakalım?’ diye soruyor bilmiş Didar, sözcükleri özellikle döndürüyormuş gibi ağzında, Faik Bey’i iyice tuş etmek isteyen kız torun nidasıyla.

‘Oho... Bir sürü davaya bakacağım...’ diyor Faik Bey, önümüzdeki seneki emekliliğini özlemle anan bir ses tonuyla.

‘Dava ne ki?’ diye soruyor Didar güzelim yüzünü saran bal gözleriyle.

‘Mesela sen babaannenle kavga ediyorsun, sonra ben geliyorum, kim haklı kim haksız ona karar veriyorum’ diyor Faik Bey. Ve Didar’ın şaşkın bakışları arasında kırk yıllık karısının elindeki keratayı alıp ayakkabılarını giyiyor. Artık güne hazır!

Haberin Devamı

Evin eşiğinden çıkarken pofuduk, duygusal ve hafif maço dede, kapının önünde bekleyen makam arabasına biner binmez, bir anda, sert şef garson, havada bela koklayan külyutmaz okul muavini, ukala polis şefi kılıklı (evet hepsini andıran) burnu havada bir hakim bozuntusuna dönüşüyor. ‘Gidelim’ diyor onca yıllık şoförüne sert bir sesle. Ve o sert Hakim Faik sesi, ilk önce ilçenin dar ve geniş yollarından hışımla geçiyor. Sonra Adliye’nin önüne ilişiyor, asansör arızalı olduğu için merdivenleri çıkıyor, koridorlara siniyor, odaları tek tek geziyor. Hakim Faik Bey, Hakim Faik Bey oldu olalı, arka koltuğun hakkının adamakıllı verilmesi de bu demek oluyor. Adamakıllı bir gün daha!

‘Adamakıllı’ bir gün Hakim Faik Bey için ne demek peki? O andan itibaren günün ‘adam’ akıllı işlemesi demek elbette. Savcılar, polisler, davalar, davacılar, mübaşirler, hepsi bu ‘adamakıllı’ ruhla, yaşama bir çeşni gibi ekledikleri davalardan, sütten çıkmış ak kaşık gibi çıkacaklar demek. (Adaletle çıkmaları gerekmiyor demek, bir bakıma!) Sonra, akşamüstü, yanan tek tek ışıklarla, ev ayinlerine geri dönerken, çarşıdan aldıkları bir tane, eve geldiklerinde bin tane olan maskeleriyle bir sonraki güne sağlık ve afiyetle hazırlanacaklar demek.

Haberin Devamı

‘Adamakıllı’ dile yerleşmiş, zararsız gibi duran bir sözcükken, yaşamın içinde soluk alıp vermeye başladığında ‘şişedeki gibi durmayan’ o iktidar dili demek. Hakim Faik Bey, Savcı Faik Bey, bilmem kim Faik Bey dili demek.

***

Gelelim Nevin Yıldırım’ın davasına: Adliye’nin güvenliğini tehdit ettikleri gerekçesiyle Yıldırım’a destek veren kadınlar karar duruşmasına alınmadı. Hakim şöyle dedi: ‘Hiçbir izleyici istemiyorum.’

(Emekli olduktan sonra bir güney kasabasında sakin bir hayat yaşayan, çarşıya çıkıp esnafı ve Yadigâr Hanım’ı bezdirmediği zamanlardaki Faik Bey’in kulakları çınlasın!)

Dahası, bu kadınlar, başsavcının direktifiyle polis tarafından tartaklandılar. Bir nevi, başsavcı, polis ve hakimin ‘adamakıllı’ karar duruşması oldu bu. Tecavüzcülerin, kadın katillerinin aklandığı ülkemizdeki adaletin ‘adamakıllı’ işleyişi velhasıl.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR