Sukut Diyarının Gümüş Kadınları - 3

Şemse Allak ve recm cezasıyla yaşamlarını yitirmiş tüm kadınlar için

Geçmiş sonsuz defa tekrarlanabilir Mardinli Şemse, bilir misin? En azından Kuantum Yasası böyle der. Dahasını da der, der de şimdilik boş ver.

Sen kendininkini yeniden kotar. Nasıl mı? Öykünün sonundan başlayarak elbette. Al sana bir ipucu: ‘Sanırım mezarıma bir gül demeti götüreceğim’ diye başlar Marquez’in bir öyküsü. Sen de seninkine mevsimin en güzellerini götür. Kırmızı gül diyorsan, o da olur elbette ama sen sümbülleri de düşün. Kadınların seni gömdüğü Kimsesizler Mezarlığı’ndaki toprağına onları usulca, rengârenk bırakırken, ölürken Diyarbakır’ın kızı olmuş haline şöyle yukardan bir bak. Mor, pembe, beyaz. Uzat ellerini eski haline. Moru, pembeyi, beyazı bırak yerine; kendini al. Mezarından dirilt kendini dalgalanarak ve sonu hazırlayan geçmişin sarmaya başlasın geri, kulak asmayarak tüm o karanlık yaşanmışlıklara.

Dersen ki aşk o geçmişte en güzeliydi; aşkı al, tamam, karnındaki çocuğun sesini de al yanına, peki. Dersen ki kadınlar, Diyarbakır’daki kadınlar, hastanede hep yanımdaydılar benim, al, onların ilkyaz kokusunu da al yanına. Dersen ki ben komadayken, iyi kalpliler, havalı yatağımı, bezlerimi de göndermeye niyetliydiler İstanbul’dan; al, onların kalplerini de al yanına; hem iyi kalp ağır değildir ki zaten. Kısacası Şemse, yükte hafif pahada ağır olanlar kalsın yanında. Seni taşlayanların ağdalı hayalini, tonla zulmü, asırlık sevgisizliği, yıllanmış hoşgörüsüzlüğü ise toprakta bırak. Solucanlar halledecektir, nasılsa.

Haberin Devamı

Geçmiş sonsuz defa tekrarlanabilir Şemse. Bu yalan olmasa gerek. Dediklerine göre her tekrarlanabilecek geçmişi, yeniden, yeni sözcüklerle diriltmek elimizde. Yeniden başa sarmak ve hemen her seferinde kırılmış çiçek saplarını onarmak. Bitip tükenmeden onarmak, üstelik kıyasıya bir enerjiyle.

35 yaşında hangi yolun hangi yarısını geçtiğini bile anlayamadan yitirdiğin yaşamını yeniden dirilt Şemse. N’olur. Bu, bilesin ki hemen hepimize iyi gelecek. Aşkı, ölüm ve kahır için değil, yaşamak ve coşku için özleyenlerin arasına yağmur suları gibi bereketle karış. Sevdan için göze aldığın dehlizlerde seni taşlayanların kahır yüklü taş kalplerini, bırak sahipleri düşünsün artık. Sen, yeni yaşamını kuşan hele.

Haberin Devamı

Sonra geniş geniş, kollarını açarak salın yaşamın içerisinde kızım. Mermer kurnalardan sıcak sular dökün üstüne. Saçlarının toprak kokusuna soluk alıp vermenin afyonu karışsın. Misk, beyaz sabun, yaşam... Kuru sonra, bitip tükenmeyen ikindi güneşlerinde. Kırma beni, bu yol yorgunu halimle Diyarbakır’da, sana ve parkına bakarken, işlemeli, parlak, güneşle kol kola turuncu bir elbise giy, çık gel. Dişlerinde hınzırlıklar, usulca, muzipçe fısılda:

‘Hayat güzel mi Müge Abla?’

Ve biliyor ol sorunun cevabını.

Biliyor ol kızım.

DİĞER YENİ YAZILAR