Çare

Haberin Devamı

Sokrates’i Vatan’ın sayfalarına davet ettiğim yazımdaki hüzne işaret eden mektuplar geldi sizden. Bir okurum ‘yoksa bu ülkeden bu kadar umutsuz musunuz?’ diye yazmış.

Hayır.

Kesinlikle umutsuz değilim.

Tam tersi.

O yazıyı, oyunun gerçek anlamını es geçen ve bu yüzden oyunu savaş gibi gören bir toplum olsak da bunun bir yerde noktalanması gerektiğine inandığım için yazdım. Yeşil sahalardaki oyunu savaş gibi yaşarsak, gerçek yaşamın ne olduğunu asla idrak edemeyiz düşüncesiyle. Oyunun gerçek denklemini çözmek demek yaşamın da gerçek denklemini çözmek anlamına gelebilir, ki buna gerçekten inanıyorum. O zaman Türkiye’nin özellikle son dönem siyasetine damga vuran ‘bütün iğneler ve çuvaldızlar tamamen başkalarına aittir’ şeklindeki ergenlik mantığına taş çıkaran hâlini de aşma şansımız olur.

Belirtmem gerekiyor ki bu ülkede şimdiki zamanda da güzel şeyler oluyor. Örneğin salı günü İzmir’de Konak Belediyesi’nin yazar konuklarından biri olarak ‘Yazarlar İzmir İçin Okuyor’ etkinliğinde İzmirli edebiyatseverlerle buluştum. Daha öncesinde İnci Aral, Ahmet Ümit, Yekta Kopan, Buket Uzuner, Ayşe Kulin, Nermin Bezmen, Nazlı Eray, Hakan Günday, Tuna Kiremitçi ve Gülten Dayıoğlu’nu konuk eden bir projeydi bu. Konak Belediyesi ve Kalem Kültür Derneği’nin işbirliğiyle geçtiğimiz yıl başlayan ve her ay bir yazarı ağırlayan, önümüzdeki sene de devam etmesi planlanan ve İzmirlilerin ilgiyle takip ettiği başarılı bir etkinlik...

İşe hile katmadan...

Siyasetin gündelik tuzaklarına düşmemeye çalışarak, projenin ‘mimarı’, yazar ve gazeteci genç meslektaşım Gülşah Elikbank’ın moderatörlüğünde bir linç öyküsünü anlattığım Civan adlı kitabımı bahane ederek edebiyatseverlerle edebiyatı, yazının çok katmanlılığını, sözcüklerin kıymetini konuştuk. Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ın da bizzat gelip katıldığı bu buluşma, ülkemizdeki belediyelerin kültür yaşamına sağlayacakları katkılarla nerelere ulaşabileceğinin de önemli bir kanıtıydı. Tartan’ın İzmir kültür yaşamını nasıl renklendirdiğini, Konak’ı bir kültür diyarına dönüştürdüğünü öteden beri takip eden biri olarak bu tür faaliyetlerin varlığını ve devamlılığını çok önemsiyorum. Neden derseniz, şu aralar siyasetin hırgürüne ve tek yanlılığına değil sanat, kültür ve felsefenin açtığı pencerelere umulandan çok daha fazla ihtiyacımız var. Olup bitenlerin ötesini keşfetmeye, insani olanı algılamaya, yaşamın derinliğiyle buluşmaya ve sıradanlaştırılmaya yüz tutmuş yaşamlarımızın aslında hiç de öyle olmadığını fark edebilmeye... Bunları bize sağlayacak olan, sözünü ettiğim köprüler. Bu köprülerin oluşturulmasında ise belediyeler gibi kurumlar işin ‘kilit’ noktalarını oluşturuyor. İşin ‘püf ‘noktası ise Konak Belediyesi’nde tanık olduğumuz gibi sanatı sevmekten ve bıkıp usanmadan onu insanlara sevdirmeye çalışmak. Kadroların böyle kişilerden oluşması demek birçok açmazın umulandan çok daha hızlı çözülebileceğinin de kanıtı. Belediyenin kültür sanat danışmanı şair arkadaşımız Namık Kuyumcu’nun emeklerini de burada anmak isterim. Uluslararası boyuttaki kültürel birçok buluşmaya ev sahipliği eden Konak Belediyesi’nin en büyük şanslarından birisi de hiç kuşku yok ki o ve çalışkan ekibi.

Türkiye zaman zaman kaynama noktasını geçen bir kazan dolusu su olsa da inatla, inanarak ve işini severek yapan insanların ülkesi olarak buharlaşmadan yoluna devam edecek.

Etmeli.

Başka çaremiz yok. Bazen iğneyle bazen de çuvaldızla o derin, dibi görünmeyen kuyular, işe hile katmadan kazılacak.

DİĞER YENİ YAZILAR