En Uzun Gece

Haberin Devamı

1-Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.

Bir simit parası istedi benden.

11-12 yaşında ya var ya yoktu. Kağıt toplayan, şu erken büyüyen çocuklardandı.

21 Aralık’a 1-2 gün kalmıştı. Maya Takvimi’ne göre kıyamet kopacak ve İzmir’in Şirince köyüne gidenlerle, Fransa’nın bilmem ne köyünde kalanlar kurtulacak ve arşa ereceklerdi.

Köye gidenlerin isimlerine baktım. Otellere döktükleri paralara, sığındıkları konaklarda gece başına harcadıklarına. Bu satırları okudukları zaman ‘sana ne, paramı istediğim gibi harcarım kardeşim’ diye mırıldandıklarını duyar gibi oldum. ‘Bu dünyada özgürlük var, seçim benim, para benim’ deyişlerini duyar gibi oldum, evet.

Bir de karşımda duran çocuğa baktım.

Maya Takvimi’nin kıyametten kastettiğinin dünyadaki adaletsizlik olduğunu, bu yüzden kıyametin zaten çoktan beridir kopmuş olduğunu bir kez daha teslim ettim.

2-Birileri sürekli konuşur birileri sürekli bakar, kıyamet ondan kopar

Yağmur deli gibi yağıyordu. Zar zor kendimizi şehir hatları vapuruna attık. Nicedir Karaköy’deki iskeleye uzay gemisi gibi yanaşıyordu gemiler, pek eğlenceliydi. Kapakları onlar gibi açılıp, onlar gibi kapanıyordu. Işınlanır gibi içeri giriyordunuz. İçerisi sıcak ve alımlıydı. Herkes şemsiyelerini açıp önüne yaydı. Birazdan çay servisi de başlayacaktı. Derken o da ne! Ekranlar! Her yere bir ekran kondurmuşlardı. Orada birileri sürekli ama sürekli konuşuyordu. Ses yüksek, ekrandaki icraat cümleleri müthişti. Ekran sayısı o kadar çoktu ki kaçmanız mümkün değildi. Kendi kendinize kalmanız mümkün değildi! Kendi kendinize düşünmeniz mümkün değildi! Varolmak mümkün değildi... ‘1984’ diye iç geçirdim.

Uyandığımda uzay gemisi Kadıköy’e yanaşıyordu.

Kıyamet beynimize işlemişti de haberimiz yoktu.

3-Biri sürekli işkence eder, ben haklıyım der; kıyamet ondan ürer.

Gülten Kışanak Diyarbakır Cezaevi’nde koğuştan alınıp işkence gördüğü yeri ve günleri anlatıyor, 12 Eylül darbesinin en meşhur işkencecilerinden olan bir kişinin köpeğinden bahsediyor. ‘Köpeği çok kıymetliydi. Ona özel bakılır, et getirilirdi. Köpeği çıkartıp beni oraya koydular. Günde iki üç kez gelip kendisi beni dövüyordu. O günden sonra koğuşta Türküm diyeceksiniz, marş ezberleyeceksiniz baskısı başladı. İki ay kadar sürdü. Koğuştaki arkadaşların bir kısmı bunu kabul etti. Kabul etmeyenleri de benim yanıma getirdiler. Küçücük odada 6 ay kadar 6-7 kişi işkence çektik. Koğuşa geçirdikten sonra da aynı uygulamaya devam ettiler. 2 ay yalnız kaldığım dönem korkunçtu. Günün 24 saati işkence görüp tuvalete dahi çıkartılmadığımız o pisliğin içinde oturduğumuz zamanlardı.’

‘Bugünü konuşmadan geçmişi konuşmamalıyız’ diyen Kışanak, Diyarbakır Cezaevi’yle yüzleşmenin önemini vurgularken ‘Uludere’de anaların yaşadığı benimkinden daha mı az?’ diye soruyor.

4-Şimdi ve gelecek geçmişin aynısı olur çıkar; kıyamet ondan kopar

Okul deneylerinde bir el fenerinin içinden süzülen ışık, yivli lastik bir topu gelişigüzel döndüren pofuduk bir çocuk elinin üstüne düşen mevsim olabilir. Aynı o el, topu fenerden uzak bir noktaya çekip döndürmeye kalktığında, mevsimlerden kış gelmiş, yivli topsa uzun gecelerin içinde demektir. 21 Aralık! Sonra yaz gelir, sonra bahar. Genç bu, yaşayarak, deneyerek, masallar dinleyerek ve en çok da bu masalları sorgulayarak öğrenecektir.

Bu masallardan farklı anlamlar çıkarabilenler, onlara her anlatılana razı olmayan çocuklardır. Bu razı olmayışın karşılığı ise biber gazı ve cop değildir. ODTÜ’de yaşananlar buna örnektir. ‘Hayır’ diyebilen bir gençliği cezalandırmaksa, kıyamettir, kıyamet. (Gençler her şeye evet derlerse asıl bundan korkmalıyız!)

En iyisi bu masallarda ve geçmişlere anlatılanlara bir kez daha bakmalı, yanlışları çekip almalı, gideni gittiğiyle bırakmalı, yaraları sarmalı, tekrar tekrar düşünmeli. Düşünmeli ki yeni yıllar bir önceki yıllar gibi olmasın. Aynılığın kıyameti içerisinde kimse yanmasın. Yanandan nemalanmasın.

Bu nemalardan vazifeler çıkarmasın, küfrü, iftirayı en kral söz saymasın. Şimdinin gücü şimdide ve yaşanmakta olanın kudretinde kalsın.

Galiba bir Mayalı olsaydım da böyle düşünürdüm... 22 Aralık’ta görüşmek üzere.

DİĞER YENİ YAZILAR