Monet Zamanı

Haberin Devamı

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Ocak ayına kadar Monet’nin yapıtlarını ağırlıyor: Monet’nin Bahçesi. İzlenimci akımın öncü ressamlarından biri olan Claude Monet, yaşamının önemli bir bölümünü geçirdiği bahçesinin tuale yansıyan renkleriyle bizleri bekliyor. İstanbul’da yaşıyorsanız ya da yolunuz bu kente düştüyse mavi ve sarı zambaklı, morsalkımlı, süsenli, salkımsöğütlü, nilüferli bu yolculuğa, hiç durmayın çıkın derim!

Emirgan’ın denizle buluştuğu o güzelim müze bahçesinin içerisinden geçip Monet’nin dünyasına dalmak birçok şeyi farklı kılabilir. Özellikle onun nilüferlerine bakmanızı öneririm. O tablolarda sanatçının Uzakdoğu felsefesini haklı çıkarır tutumunu fark edebilirsiniz. Besbelli nilüferler, onların suya vuran yansımaları Monet’nin zihninde yaşamlarımızdaki asıl gerçekliğin de tanımı olmuş. Zıtlıkların güzelliğiyle tablolarda yer bulan renk almaşıklığı, desenlerin küçük ve büyüklükleri, bütünsellikleri ve ayrıntıdaki halleriyle evrenin küçük bir örneği gibi. Her şey orada! Anlaşılır olanı ve olmayanıyla, tanımlanabilir ve tanımlanamazlığıyla, her şey! Kısaca yaşamın ta kendisi gibi...
Monet Zamanı
Nilüferler

Monet, bu nilüferleri Avrupa savaş cehennemine düştüğü zaman resmetmeye başladı. Bu büyük savrulmanın elbette farkındaydı. Seine Vadisi’ndeki kutsal sığınağının, yani Giverny’deki o güzelim bahçesinin de her an bombalanabileceğini biliyordu. Tüm bunlara rağmen evinde kaldı ve resim yapmaya devam etti. Her yeri sarmış olan ölüm kokusuna rağmen o yaşamın resmini, nilüferlerini çizmeye devam etti. Kobalt, lacivert, mor, parlak kırmızı, toprak rengi, turuncu ve yeşilin her tonuyla anlattı onları... Ve sarıyla, ve hatta beyazla. Suyun ayna halini evrenin kendisi sayarak, ısrarla tasarladı ve resmetti. Nilüferli gölete düşen gölgeleri, o gölgelerle belirginleşen salkımsöğütün yapraklarını, o düşeyliği, dolayısıyla dünyayı, dünyalılığı anlatmak istercesine boyaların gizemine, renk dünyasına daldı.

Sergiyi gezerken Monet’nin aslında gerçekçi bir ressam olduğunu anlıyorsunuz. Ancak seyreden gözü büyüleyen bambaşka bir husus var. O da sanatçının doğaya duyduğu derin aşkı, onun rengi ve ahengiyle değil, kendi renk anlayışı ve ruhundaki ahenkle aksettirmiş olması. Dolayısıyla neredeyse aynı sahnelerin tablolarına bakarken sadece doğanın içinde değil, bir rüyanın içinde de geziniyor olduğunuz kanısına kapılabilirsiniz. Ya da bir insan ruhunun girdaplarında, o girdapların arasında kendine yer bulan hüzün, küçük mutluluklar, an içerisindeki farkındalıklar, esinler, savrulmalar arasında... Kim bilir! Bu yüzden tablolardan birinde kendinize rastlarsanız sakın şaşırmayın!

Monet, izlenimlerimizi farklılaştırmak için motiflerini çeşitlendirmeye ya da sahneleri değiştirmeye gerek duymamış büyük bir ressam. Onun her fırça darbesi aynı sahneler için farklı bir ifade yaratmaya yetiyor. Bu ise çok iyi bir buluşma demek! Claude Monet’nin İstanbul’daki konukluğunda Giverny Bahçesi’ndeki evinin, bahçe manzaralarının, nilüferlerin ve Japon köprüsünün tablolarını bulabilirsiniz. Bunların yanı sıra, ünlü ‘Argenteuil Yakınlarındaki Yürüyüş’ tablosunu, Renoir imzalı Monet ve eşi Camille’in portrelerini de... Monet’in Bahçesi sergisi Pazartesi hariç her gün 20:00’ye kadar ziyaret edilebilir.

DİĞER YENİ YAZILAR