Tıp her gün ilerliyor!

Haberin Devamı


O cümleyi eski Yeşilçam filmlerinden biliriz. Arkasındaki ışıklı panoya çivilenmiş üç-beş röntgene aldırmamaya çalışan doktor ecelin borusunu öttürmek üzere olduğu kahramanımıza döner ve der ki: “Metin olunuz efendim, tıp her gün ilerliyor...” Şaka maka, ortak vicdan duygusu diye bir şey sürekli azalsa da tıp gerçekten ilerliyor. Daha dün müthiş bir operasyonla yüz nakli gerçekleşen bir hastaya el atan medyanın halini (yüzsüzce demek istemiyorum ama maalesef öyle) gördüğünüz zaman bir kez daha bunu anlıyorsunuz ve başlıyorsunuz mırıldanmaya: “Ey medya! Sana müdahale edecek tıbbı kimler yaratsın!”

Ama tıbbın ilerlediği, insan ruhunun gerilediğine dair eşzamanlı gelişen bambaşka bir örnek daha var ki, bu olayı solda sıfır bırakıyor. Bu kez kendini fena halde eğitimci gören bir müdürümüz (eğitimcilikten anladığının ne olduğunu çözebilmiş değilim) suç geni taşıyan çocuklarımızı ilerleyen tıp sayesinde “önceden keşfedip imha etmemizi” öneriyor!

Bu eğitimcimiz, yani elinden binlerce çocuğun geçtiği yetkili kişi, kısaca ailelerin çocuklarını emanet ettiği zat, suçun genlerle geçtiğini söylüyor ve özellikle yoksul ailelerde büyüyen çocukların suça eğiliminin çok yüksek olduğunu saptadığına dair laflar ediyor. Kısaca bu çocuklar yok edilmeli sonucuna varmış ve bu “yuvarlamadan” çok emin.

Dikkat kesilmemiz gereken bir durum bu: Karşımızdaki bir eğitimci! Yani karşısına gelen insanı elindeki en büyük araç olan eğitimle nasıl değiştirebileceğini, dönüştürebileceğini düşünmeyi umut ettiğimiz biri. Kısaca insanların hangi koşullarda, nasıl yola çıktıkları ile değil, seçimleriyle “insan” olabileceklerini tahlil etmesini umduğumuz biri. Bu çocuklara eğitimin neler neler sunabileceğini keşfetmiş olduğuna inanabileceğimiz biri.

Bu kişi bir müdür. Diyor ki “Vatana millete zarar ziyan vermeden bu çocukları gen tahliline sokalım ve kimde suç geni varsa daha bebekken onları hakkın rahmetine kavuşturalım!” Ooo... Bence müdürüm dahasını da yapalım. Suç geniyle falan kesmez bizi bu iş. Onlardan kafa ölçülerini alalım kafa ölçülerini. Ama bu da yetmez. Kartona örnek bir burun çizip -artık Orta Asya’dan gelen bir dedenin burnu mu olur yoksa Muhteşem Süleyman’ınki gibi bir burun mu olur, bunu dikkatlice düşünmek lazım!- onu güzelce keselim ve ülkemizin resmi kurumlarına dağıtalım. Çoluk çocuk o burun örneğine yaslayıp dursun burnunu. O burna uymayanın zaten aramızda ne işi var, kim bilir neyin nesi kimin fesidir efendim! Atalım onları zındanlara müdürüm. Görsünler Hanya’yı Konya’yı.

Demek çocukları imha etmek!

Vay vay vay... Bunu söyleyen bir eğitimci!

Burada da diyecek sözümüz belli:

“Ey eğitim sistemi! Ey bu sistem içersinde kendine marazi bir biçimde yer açmış olanlar! Sizlere müdahale edecek tıbbı kimler yaratsın!”

Şimdilerde görevden uzaklaştırılan bu kişiyi çok kısa bir zaman sonra farklı bir yerde, belki biraz daha uslanmış ama çok daha iyi bir mevkide görecek olmamıza aranızda şaşıracak olan var mı? Var mı? Kangren olmuş bu atıl bürokrasinin işleyiş biçimini tedavi edecek olan nedir, bilen?

***


Müdürün akıllara ziyan önerisiyle zihnimden buharlar yükselirken Şırnak’ın Silopi ilçesinden bir öğretmenin çağrısını sizlerle paylaşayım.

Adem Çakmak diyor ki: ‘’Arkadaşlar okulumuzda kütüphane açtık hikaye, roman, ansiklopedi, SBS test kitabı gibi 1-8 ilköğretim sınıfları için her türlü dokümana ihtiyacımız var. Elinizde kitap adına ne varsa gönderip yardımcı olursanız seviniriz. Çocuklarımızın gerçekten ihtiyacı var, çorbada sizin de tuzunuz olsun.’’

Adres: Silopi İpekyolu İlköğretim Okulu Şırnak

(PTT aracılığıyla göndermeniz tercih ediliyor.)

DİĞER YENİ YAZILAR