Gazete Vatan Logo

Monşerlerden Başbakan'a ağır yanıt

'Alay etme, öğren!'

Erdoğan’ın emekli diplomatlar ve dış politika uzmanlarına ‘monşer’ sözüyle yüklenmesine emekli diplomatlar tepki gösterdi.

ANKARA - 72 emekli diplomat yayınladıkları bildiriyle Başbakan Erdoğan’ın eski dışişleri mensuplarını alaycı sözlerle eleştirmesini kınadı. “Dış politika dersi” diye nitelenebilecek ifadelere de yer verilen açıklamada “Dış Politika öyle ’Benden öncekiler hiçbir şey yapmadı. Bizimle onurlu dönem başladı’ gibi geçmişteki kazanımları yok sayarak, gelişigüzel yaklaşımlar sergilemek demek değildir. Dış Politika uzun soluklu ciddi bir iştir” denildi:

ONE MINUTE(S): Başbakan Erdoğan, son zamanlarda konuşmalarına yabancı dillerden ibareler serpiştirmeyi adet haline getirdi. Davos’ta “one minute(s)”le İngilizce ibarelerle başladı. Derken ’monşer’ sözcüğünü son zamanlarda pek sever oldu. ’Mon cher’deyimi Fransızca ’azizim, dostum’ anlamına gelen bir tekerleme. Buna bugünkü Türkçemizde ise argoda, ’hanım evladı’ anlamı yüklenmiş. Askerlik ve polislik mesleklerinin yanında en çok hayati tehlikeyle karşılaşılan devlet memurluğu, her unvandaki Dışişleri memurluğudur. Dünyanın en tehlikeli bölgelerinde, kriz alanlarında geçici ya da sürekli görev yapan, ülkemizi temsil eden, insani yardım sağlayan, siyasi temaslar yürüten temsilcilerimizle onlara idari, teknik ve haberleşme desteği sağlayan her rütbe ve düzeydeki genç-yaşlı Dışişleri mensuplarımızın hangileri bu alaycı yaklaşımı hak etmektedirler?

SEÇKİNCİ DEĞİLİZ: Bizim çok eskilerden gelen diplomasi geleneğimiz hem ’hiçbir tehlikeden kaçınmamayı’, hem de uluslararası topluluklar içinde başkalarından altta kalmayarak başını dik tutmayı öngörür. Ömer Seyfettin’in ’Pembe İncili Kaftan’ öyküsündeki Türk Elçisinin davranışı bugün de diplomatlarımızın sahip olmakla iftihar ettikleri bu birikimin hikayelerinden birisidir. Diplomatlarımız arasında seçkincilik de yoktur. Tahsil hayatını burslu okuyan birçok diplomatımız Bakanlık içinde en yüksek mevkilere yükselebilmişlerdir. Bunların arasında Dışişleri Müsteşarları da bulunmaktadır.

OSMANLILIK HEVESİ: Monşer terimini Cumhuriyet dönemi Dışişleri mensupları hiç kullanmadı. Osmanlı dönemi memurlarının bazılarının bu ifadeyi kullandıklarını eski hikaye ve roman türü belgelerden gözlemliyoruz. İnsan ’Acaba Sayın Başbakan, hükümetinin izlediği dış politika ekseni gibi dilde de bir yeni Osmanlılık hevesine mi kapıldı?’ demekten kendisini alamıyor...

CUMHURİYET DİPLOMATLARI: Cumhuriyetimizin dış politikadaki büyük kazanımları, Cumhuriyet nesli Türk diplomatları sayesinde gerçekleştirilmiştir. Türk diplomatları Atatürk’ün dış politikamız için öngördüğü ’yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesinin sadık uygulayıcıları olmuşlar ve Devletimizin temel ilkelerine bağlı kalmışlardır.

İLTİMASLA GELMEDİK: Türkiye Cumhuriyeti diplomatları çok zor sınavlarla mesleğe kabul edilir. Meslek içi eğitimleri de özenle sürdürülür. Önemli terfileri de yine sınavla gerçekleşir. Bu sınavlarda iltimas etkili olmamıştır. Bu nedenle tüm dünya diplomatları arasında Türk diplomatları özel bir takdirle anılırlar.

TARİHİ BAŞARILAR: Bu başarıları, ülkemizin etrafında bir güvenlik ve işbirliği kuşağının sağlanmasına yönelik Balkan ve Sadabad Paktlarının kurulmasından başlayıp; Montreux Anlaşması’nın imzalanmasında, Hatay sorununun çözümlenmesinde, 2’nci Dünya Savaşı’nın dışında kalarak ülkenin yeni bir savaş felaketinden kurtarılmasında, NATO üyeliğimizin gerçekleştirilmesinde, Ortak Pazar/AB üyeliğmiz için son 50 yıldır sürdürülmekte olan görüşmelerde, Kıbrıs sorununun ulusal çıkarlarımız doğrultusunda sonuçlanması için Londra ve Zürih Anlaşmaları’yla başlatılıp BM çerçevesinde devam ettirilen görüşmelerin çeşitli aşamalarında tescil edilmiştir.

CİDDİ BİR İŞ: Dış Politika öyle ’Benden öncekiler hiçbir şey yapmadı. Bizimle onurlu dönem başladı’ gibisinden geçmişteki kazanımları yok sayarak, gelişigüzel yaklaşımlar sergilemek demek değildir. Dış Politika uzun soluklu ciddi bir iştir. Bilgi, birikim, öngörü, soğukkanlı analiz yeteneği gerektiren ciddi bir uğraşıdır. Hükmünü, soğukkanlı bir yaklaşımla, bir satranç oyunun incelikleri ve stratejik derinliği ile geçmişi dikkate alan ve aynı zamanda geleceği hesaplayan bir perspektiften verir.

ŞEHİTLER VERDİK: Dış Politikada dinamizm ve cesaret şarttır. Nitekim, İkinci Dünya Savaşı sırasında Türk diplomatları canları pahasına Yahudileri Nazi temerküz kamplarından kurtarmıştır. Diplomatlarımızın eşleri ve çocukları da aynı şekilde tehlikeyle iç içe yaşamışlardır. Adadaki Yahudileri kurtaran Rodos Başkonsolosumuz Selahattin Ülkümen bu uğraşı sırasında Nazi uçaklarının bombardımanı altında eşini kaybetmiştir. Madrid Büyükelçisi Zeki Kuneralp’ın eşi Necla Kuneralp, Lizbon Maslahatgüzarı Yurtsev Mıhçıoğlu’nun eşi Cahide Mıhçıoğlu, Lizbon İdari Ataşesi Erkut Akbay’ın eşi Nadide Akbay, Tahran Büyükelçiliği Sekreteri Şadiye Yönder’in eşi Işık Yönder, La Haye Büyükelçisi Özdemir Benler’in oğlu Ahmet Benler ve Atina İdari Ataşesi Galip Özmen’in kızı Neslihan Özmen Ermeni teröristler tarafından katledilerek şehit edilmişlerdir. Başbakanın sadece bizlerin değil ailelerimizin de meslek içi yaşadığı zorluklardan haberdar olmadığı anlaşılmaktadır..

HAYALPERESTLİK: Türk diplomatları sadece ’masa başında’ iş yapmaz, Kıbrıs, Irak, İran, Lübnan, Afganistan, Bosna ve Somali gibi savaş alanı olan ülkelerde canları pahasına görevlerini cesaret ve soğukkanlılıkla yürütmüşlerdir. Ancak Dış Politikada cesaret ve dinamizm, maceraperestlik demek değildir. Tarihi iyi bildiğini iddia edenler, ’Kudüs’te toplu namaz kılmak’ gibi maceraperest ve hayalperest ucuz vaatlerin geçmişte ülkemizi hangi badirelere götürdüğünü daima akıllarında tutmalıdır. Böyle bedava kahramanlıkların ceremesinin, masum insanlarımıza canlarıyla ödettirilmesi de ayrı bir üzüntü konusudur.

İZAH EDEMİYORUZ: Şimdiye kadar Türk diplomatlarını sadece Ermeni terörünün ve diğer terör eylemlerinin hedef aldığını zannediyorduk. Son bir yıldır her fırsatta kendi ülkesinin diplomatlarına karşı sözlü saldırı başlatan Başbakanımızın bu tutumunu izahta büyük güçlük çekiyoruz.

BEDELİ AĞIR OLUR: Dış politika, öyle günü kurtarmaya yönelik, kendisiyle çelişki içinde ’perakende’ açılımlarla, üç-beş yabancı sözcüğü yerli yersiz kullanmakla, diplomatlara karşı küçük düşürücü ifadelerle yürütülmez. Bunun bedeli ağır olur. İşin acı tarafı, bu bedeli de sadece bu hesapsız, kitapsız, yüzeysel tutumları benimseyenler değil, tüm ulusumuz öder. Bu konuda duyduğumuz üzüntüyü merhum bir Büyükelçimizden esinlenmiş olan bir kısa tekerlemeyle bitirmek istiyoruz. İnsaf kalmadı beni-ademde / İşlerine gelince şehit / Gelmeyince monşer sayıldık / Şu bivefa alemde.

İŞTE 72 DİPLOMAT

Açıklamayı imzalayan emekli diplomatların isimleri şöyle:

Emekli Büyükelçiler:

Ahmet Banguoğlu, Ali Hikmet Alp, Altan Güven, Aydın Tosun, Aydın İdil, Baki İlkin, Bilal Şimşir, Burak Gürsel, Burhan Ant, Candan Azer, Deniz Üzmen, Duray Polat, Erdal Tümer, Erdoğan Aytun, Erdoğan Sanalan, Ergün Pelit, Erdil Akay, Erdinç Erdün, Erhan Öğüt, Erhan Yiğitbaşıoğlu, Emin Gündüz, Faruk Loğoğlu, Fazlı Keşmir, Halil Dağ, Hatay Savaşçı, Hüseyin Çelem, İlhan Yiğitbaşıoğlu, Korkmaz Haktanır, Kurtuluş Taşkent, Mehmet Kazım Görkay, Mengü Büyükdavras, Mithat Balkan, Murat Bilhan, Murat Sungar, Mümin Alanat, Nazım Belger, Nazım Dumlu, Necati Utkan, Nurettin Karaköylü, Nuri Yıldırım, Nüzhet Kandemir, Osman Korutürk, Ömer Şahinkaya, Ömür Orhun, Önder Özar, Pulat Tacar, Rıza Erkmenoğlu, Rıza Türmen, Sadi Çalışlar, Senbir Tümay, Sevinç Dalyanoğlu, Süha Noyan, Taner Baytok, Tansu Okandan, Tugay Uluçevik, Turhan Fırat, Türkekul Kurttekin, Uğur Ergun, Uluç Özülker, Ümit Pamir, Ünal Ünsal, Varol Özkoçak ve Verşan Şentürker

Emekli Başkonsoloslar:

Aksel Ülker, Asım Temizgil, Ayşe Öğüt, Betin Yiğit, Daver Darende, Gönül Dalyanoğlu, Hüner Tuncer, Ülkü Başsoy ve Yurdanur Çetirge.

Haberin Devamı