Anne-baba takıntı yapmazsa kıyafet çocuğun derdi olmaz!

Davranış Bilimleri Enstitüsü Başkanı Psikolog Emre Konuk:

Haberin Devamı

Psikolog Emre Konuk’a, “Okullarda giyim farklılığı, hele ki sınıf farkını ortaya koyuyorsa çocukta ne gibi etkiler yaratır?” diye sordum... O pek endişeli değildi, hem şaşırttı hem de içimi rahatlattı: “Öğrenciler sevecek bu işi. Her yeni uygulamada olduğu gibi üç-beş ay sıkıntı olabilir, ama sonra yoluna girer. Bu, çocukların ruhunda derin yaralar açacak bir şey değil! Hayatları boyunca pek çok olumsuz şey gelecek başlarına. Onlarla baş etmeyi öğrenecekler. Burada da onu yapacaklar.”

Sadece bir uyarısı var Konuk’un, o da çocuklara değil, ebeveynlere ve okul yöneticilerine: “Asıl kıyafet meselesini büyütenler, ‘En iyi benim çocuğum görünsün’ diyen ebeveynler. Bu işi körükleyen onlar. Bir de okul yönetimi... Çocuk esnektir, plastik gibi bir yaratıktır. Ne verirsen alır, uyum sağlar. Yeter ki anne-baba kıyafetin, markalı giyinmenin çok da önemli olmadığına alıştırsın çocuğu. Hem zaten siz kendi haline bırakırsanız, o ucuz ve estetik giysiler seçmeyi öğrenir.”

Tam da ‘Muhteşem Yüzyıl’ı tartışırken, en çok da Hürrem’in kıyafetlerini, başka bir kıyafet tartışması düştü gündeme... Üstelik bu bir film değil, milyonlarca çocuğu ve veliyi doğrudan ilgilendiren bir mesele... İlköğretim ve liselerde forma zorunluluğu kaldırıldı.

Aklıma hemen bir anket geldi bu tartışma üzerine... Liseli öğrenciler arasında yapılan bir araştırmaya göre, kızların yüzde 51’i, erkeklerin ise yüzde 60’ı markalı ürünler giymeyi tercih ediyordu. Acaba bu değişikliğe karşı çıkanlar haklı mıydı? Gelir eşitsizliği okullarda da mı boy gösterecekti? Zira forma zorunluluğunun tüm dünyada başlıca sebeplerinden biri, sınıf farkını en azından okullarda ortadan kaldırmaktı. Aslına bakarsanız yoksulluğun üzerini örtmek için pratik bir çözüm demek, belki de daha doğru olur. Ama tek sebep bu değil tabii... Üniformanın disiplin oluşturmadaki etkisi de bilinen bir gerçek. Okula aidiyet duygusu yaratmak ve bu şekilde öğrencinin başarısını artırmak.

Rusya, tam tersini tartışıyor

Peki denemelerden alınan sonuç ne? Tam da bugünlerde biz okullarda tek tip kıyafet zorunluluğunun kaldırılmasını tartışırken, Rusya’da tam tersi bir tartışma yaşanıyor. 1917 Devrimi sonrasında Bolşevikler tek tip üniformayı kaldırmış okullarda. Ama bakmışlar ne disiplin kalıyor, ne aidiyet, vazgeçmişler ve 1948 yılında tekrar zorunlu kıyafete dönmüşler. Sosyalizm yıkıldıktan sonra, 1992’de bir daha denenmiş serbest kıyafet. Ama bu kez de görmüşler ki dini kıyafetler nedeniyle ne aidiyet sağlanabilmiş ne de disiplin! 147 milyon nüfuslu Rusya’da, 20 milyon Müslüman yaşıyor. Okullardaki forma zorunluluğunun temelinde de din özgürlüğü meselesi yatıyor.

Devlet Başkanı Putin de tek tip üniformadan yana; “Bazı öğrenciler gösterişli bir biçimde giyinirken, bazılarının alçak gönüllü bir kıyafet giymesi hoş bir durum değil! Ayrıca insanların dini inançlarına saygı göstermemiz gerekir. Ancak biz her zaman Rusya’nın laik bir devlet olduğu gerçeğinden hareket etmeliyiz.” Bu açıklamayı Sivastopol’da Müslüman kızların okula başörtüsüyle gitmesinden sonra yapmış. Zaten tartışmanın asıl sebebi de bu...

Peki başarılı örnekler yok mu? Bu uygulamayı yıllardır sürdüren ABD... Orada zengin-yoksul ayrımı pek yaşanmıyor. Zira zaten zengin zengin okuluna, yoksul yoksul okuluna gidiyor! Yine de bu kararı vermek, eyaletlere bırakılmış.

Forma sınıf farkını örter mi?

Bizdeki tartışma da bu iki mesele üzerine odaklanıyor. Biri sınıf farklılığının okula yansıması, diğeri ise başörtüsünün fiilen serbest bırakılmasının önünün açılıp açılmayacağı... Ben öncelikle birinci kısma takılıp kaldım. Her aile marka olmasa bile çocuğuna en az birkaç kazak, birkaç pantolon alabilir mi? Kendi öğrenciliğimden biliyorum ki, forma bile örtmez sınıf farkını... Formanın üzerine giydiğiniz monttan, ayağınıza giydiğiniz ayakkabıdan da çıkar yoksulluğunuz. Kaldı ki bizim zamanımızda görüntü bu kadar önemli değildi, marka fetişizmini bilmezdik bile.

Dolayısıyla bütün bu tartışmaların politik yanını bir kenara bırakıp, çocukların ve ebeveynlerin ruh halini nasıl etkileyeceğini konuşmak için Davranış Bilimleri Enstitüsü Kurucu Başkanı Psikolog Emre Konuk ile buluştum. Konuk’a, “Okullarda giyim farklılığı hele ki sınıf farkını ortaya koyuyorsa çocukta ne gibi etkiler yaratır?” diye sordum önce... O pek endişeli değildi, hem şaşırttı hem de içimi rahatlattı; “Öğrenciler sevecek bu işi. Yoksul olan bile... Her yeni uygulamada olduğu gibi üç-beş ay sıkıntı olabilir, ama sonra yoluna girer. Bu çocukların ruhunda derin yaralar açacak bir şey değil! Hayatları boyunca pek çok olumsuz şey gelecek başlarına. Onlarla baş etmeyi öğrenecekler. Burada da onu yapacaklar. Ben ciddi bir sorun yaratacağını sanmıyorum.”

Sadece bir uyarısı var Konuk’un, o da çocuklara değil, ebeveynlere ve okul yöneticilerine; “Asıl kıyafet meselesini büyütenler, ‘En iyi benim çocuğum görünsün’ diyenler ebeveynler. Bu işi körükleyen onlar. Bir de okul yönetimi... Çocuk esnektir, plastik gibi bir yaratıktır. Ne verirsen alır, uyum sağlar. Yeter ki anne-baba kıyafetin, markalı giyinmenin çok da önemli olmadığına alıştırsın çocuğu. Hem zaten siz kendi haline bırakırsanız, o ucuz ve estetik giysiler seçmeyi öğrenir.”

Başörtüsüne gelince... O konudaki düşüncesi farklı Konuk’un, ama o yarına...



- Okullarda serbest kıyafete geçilmesi, yoksul aileler ve çocuklar üzerinde ciddi sorun yaratır mı?

Bir kere zenginin gittiği okula fakir gitmiyor, fakirin gittiği okula zengin gitmiyor. Markalar giyinecek, okula gelecek öğrenci, orada da o kadar çok parası olmayan öğrenciler olacak, ona bakacaklar, özenecekler... Böyle bir okul yok. Bütçesi kısıtlı olanlar belli okullara gidiyor, bütçesi iyi olanlar belli okullara gidiyor. Birbirlerini çok da görmüyorlar. Dolayısıyla sorun çıkmaz.

- Ama sınav kazanıp, diyelim ki Yozgat’tan İstanbul’a Galatasaray Lisesi’nde okumaya gelen yoksul öğrenciler var...

Orada bir miktar sorun olabilir. Ama çok değil. Böyle performansı çok iyi olan ama mali durumu iyi olmayan çocuk sayısı ciddi biçimde sınırlıdır. Çünkü performansı iyi olan çocuklar sabahtan akşama kadar dershaneye gidip günde 400 tane soru çözmüşlerdir. Yani dershaneye gidecek kadar belli bir mali imkana sahip ailelerin çocuklarıdır onlar da. Orta sınıftırlar en azından. Böyle olunca da okullarda kıyafetin serbest bırakılmasının ciddi bir sakınca doğuracağını sanmıyorum. Sonra, parası olmayıp da giyimi o kadar iyi olmayanın yanında, üç-beş tane çok markalı giyinen çocuk da sırıtır. Bir süre sonra giyinemezler. Dışlanırlar okul cemaatinden, dışarıda kalırlar. Kaldı ki, “Ne giyiyorlar?” diye ergen giyimine baktığınız zaman, blue jean üzerine bir tişört, bir de adi bir yağmurluk. (Askıda asılı duran kendi kahverengi montunu gösteriyor...) İşte bunun gibi bir şey. Pazardan 50 liraya alırsın. Bunun gibi giysilerle dolaşıyor gençler. Süslenip püslenip de okula gelen ne kız var ne de erkek...

Anne-baba takıntı yapmazsa kıyafet çocuğun derdi olmaz

Tabii ki her okulda olur markalı giyenen bir ergen grubu. 3-5 öğrencidirler. Gruba birisi girdiği anda hemen bakarlar, üzerindeki blue jean çakma mı, yoksa hakiki mi diye... Bu yoktur denemez. Acımasız bir şekilde kendi aralarında bir sınıflandırma vardır. Yaparlar bunu... Ama okullarda forma kalktı diye bunun ciddi bir sorun yaratacağını da düşünmüyorum. Çünkü dediğim gibi gençlerin günlük kıyafetlerine baktığınız zaman üç aşağı beş yukarı aynı... Amerika’da da zengin de var, fakir de... Okullara hepsi blue jean’le gidip geliyor. Blue jean bu, sınıfı yok ki! Şimdi herkes giyiyor.

- Dolayısıyla olumsuz bir yanı olmayacaktır diyorsunuz...

Olmayacak. Üç-beş ay sıkıntı olabilir. Her yeni şeyde olduğu gibi... Mesela, kazı kazan çıktığı zaman da, “Çocuklar kumara alışacak” diye ortalık karışmıştı. Veliler zararlı diyordu. Gazeteler, medya tartışıyordu... Biz, “Ya, bekleyin bir, üzerinden 2-3 ay geçsin, ortadan kalkacak, adı bile kalmayacak” diyorduk. Kalmadı! Bu hep böyle olur. Langırt salonları vardı, hâlâ da var... Ama eskiden öğrencilerin girmesi yasaktı. Hep kavga olurdu. Gidersen, okul idaresine ihbar edilir, disipline çıkardın. Niye? Langırt salonuna gittin, oynadın diye... Yasaklandı, kapatıldı langırt salonları. Ama sonra yine açıldı. Yoluna girdi her şey. Bu da böyle bir değişiklik. Bir kaynayacak ortalık. Medya 2-3 ağlayan çocuk çekecek, “Benim ayakkabım, kazağım yok” diyen... O öyle diyecek, bir başkası başka şey diyecek. Ama öğrenciler çok sevecek bu işi.

- Neden?

Çünkü okul çıkışı formasının eteğini beline kıvırıyor, kısaltıyor boyunu.

- Ama forma olmasa da, bu tür kurallar olacak yine. Etekler diz altı olacak, kolsuz gömlek olmayacak...

Olsun, yine de öğrenci istediği gibi giyinecek.

- Peki serbest kıyafetin faydası ne olur? Daha mı yaratıcı olur çocuk? Daha mı özgür düşünür?

Açıkçası ben bunun çok büyük faydası olacağına da inanmıyorum. Çocukların yaratıcı olmaları başka nedenlere bağlıdır; giyimle ilgili değildir. Ama şu var ki, kendine yakıştırdığı, benimsediği bir giysiyle çıkacaktır ortaya çocuk. Yeşil giymeyecektir de kahverengi giyecektir, hırka giymeyecektir de yelek giyecektir. Kendine ait bir tarzı olacaktır. Okuluna öyle gidecektir.

- Hiçbir fark yaratmayacak mı serbest kıyafete geçiş?

Ben ciddi bir fark yaratacağını zannetmiyorum. Ne çocukların ruh hallerinde, ne orada, ne burada. Çünkü üniformaya alışmış bu millet. Severek giyiyor. Eğer alışmamış olsaydı da, tam tersine forma getiriliyor olsaydı sorun olurdu. Ama insan canlısı çok kolay alışıyor. Yani çocuğun ilkokula başlayacak diyelim, “Aa hadi önlüğümüzü alalım, çantamızı da alalım, yakamızı da alalım” diyoruz. Alıyoruz, giydiriyoruz, “Ne kadar yakıştı bak” diyoruz. Bu üniformanın marketingi güzeldir Türkiye’de. Çocuğunu okula hazırlarsın. Çocuk, okula gideceğim diye sevinir. O önlük okul paketinin bir parçasıdır. Dolayısıyla çocuk zaten, “Bana bu abuk şey niye giydiriliyor?” diye bakmıyor üniformaya. Okulun olması gereken doğal bir parçası diye bakıyor. Ama yine de fakir de olsa ona kalsa üniformayı değil, serbest kıyafeti tercih edecektir. Belki gidecektir pazara, en ucuzunu alacaktır. Ama en güzelini bulmaya çalışacaktır ve kendine yakıştıracaktır. Öyledir bu işler...

- Kendi kişiliğini böylece daha mı iyi ortaya koyacaktır?

Evet. Eğer bir faydası olacaksa budur. Kendine yakışanı deneyecek ve bulacaktır.

- Peki bu çocuğu daha mı özgür ve yaratıcı düşünmeye yöneltecektir?

Bakın, bireyselleşme ve özgürleşmenin içinde on tane kalem varsa, bu giyim kuşam meselesi onların en sonundadır. İlk sıralarda zihniyet var, ailede neler oluyor bitiyor var, okulun verdiği ideoloji var, genel olarak toplumdan aldığı ideoloji var, insanlarla ilişki anlayışı var, siyaset anlayışı var. Bunlardır onu bireysel olarak farklı kılacak olan şeyler.

- Yani formayı çıkarmakla bireyselleşme, özgürleşme olmaz?

Özgürleşme o kadar kolay olsaydı dünyanın pek çok ülkesi özgür olurdu.

- Öyle bir paralellik de kuruluyor biliyorsunuz. Özellikle Amerika’ya bakılıp...

İyi ama Amerika başından beri özgürlüğü ortaya koymuş. Bunlar kolay işler değildir. Ama sembolik bir ifadedir, bir metafordur üniforma. Şimdi milyonlarca çocuğu üniformanın, yani tek bir kalıbın içinden çıkarıyoruz, onun yerine kendisinin seçeceği, kendisine uygun gördüğü, estetiğini uydurduğu, gerekirse bunu düşünerek hareket ettiği bir kulvara sokuyoruz. Bu açıdan, yani metaforik anlamı açısından olumlu. Keşke okullardaki eğitim ve yönetim anlayışı da bu doğrultuda ve bu hızda değişiyor olsa!

- Peki ama çocuk yoksulsa, yoksulluğu daha bir görünür olacak forma olmayınca... Çocuk çok etkilenmez mi bundan?

Bu, büyük ölçüde anne babaların tutumuna, çocukla ilişkisine bağlı. Evde bu konuların nasıl ele alındığına bağlı. Anne babaların çocuklarını o kulvara sokmaması lazım.

- Nasıl sokmayacaklar?

Mesela diyecek ki çocuk, “Figen’in çok güzel kazağı var.” Böyle söylediğinde, evin içinde buna çok önem verir bir havanın olmaması lazım. Çünkü o zaman anne-baba da o kulvara girmiş olacak. Zaten sıkıntı olursa, o yüzden olur. Anne-baba biraz normalize edecek bu durumu. Gidecek çocuğuna daha ucuz ama güzel bir şey alacak. Mesela 5 lira verecek, bir hırka alacak, ama kızının beğendiği bir hırka olacak o. Giydiğinde, “Ne güzel oldu” diyecek. Yani çocuğu normalleştirecek ve iyi hale getirecek bir atmosfer olması gerekiyor evde.

- İyi de bunu bizim zamanımızda yapmak kolaydı. Bu kadar çok marka yoktu. Kazağımızı bile kendimiz örer giyerdik. Ama şimdi öyle değil...

Dediğim gibi bu okulun, öğretmenlerin ve anne babaların büyük ölçüde bu işi nasıl ele alacağıyla ilgilidir. Çocuk, çünkü bu. Daha iyi giyinmeyi bilinçli ya da bilinçsizce körüklemezse okul yöneticileri ve anne babalar, tabii bir ölçüde de medya, hiçbir sorun çıkmaz. Bir uyum sağlanır. Çocuklar, gençler, aşağı yukarı aynı şeyleri giyiyorlar. Basit bir tişört, bir de blue jean pantolon... Bunlar pahalı şeyler değil. İyi giyinmiş birini görünce kendini kötü hissetse bile çocuk, bunun ciddi bir sorun doğuracağını sanmıyorum.

- O kötü hissetme ne olursa soruna dönüşmez?

Dersini çok çalışır çocuk, aferini oradan alır. İyi futbol oynar, öğretmeninden aferin alır. Altısı yedisi bir araya gelir çocukların, birlikte eğlenirler. Diğerleriyle bağları olmaz. Bir sürü uyum yolu var böyle. Bu yapılan hareket çocukların ruhunda derin yaralar açacak da, “Hay Allah şimdi ne yapacağız?” diyeceğimiz, geri dönüşü olmayan bir şey değil. Çocuklar hayatları boyunca olumsuz koşullarla baş etmeyi öğrenecekler. Bir sürü şey gelecek başlarına. Oralarda ne yapıyorlarsa, burada da onu yapacaklar...

- Yeter ki anne-baba okulda en iyi çocuğum görünsün diye bir yarışa girmesin...

Evet. Asıl mesele o. Anne-baba bu işleri körüklüyor. Onlar esas o yarışın içinde. Orada sıkıntı var. Çocuğa ne verirsen alır. Çocuk esnek, plastik bir yaratıktır. Uyum sağlar. O şeyleri verme çocuğuna. Alıştır çocuğunu. Yoksa bu yeni durum hiçbir sıkıntı doğurmayacaktır. Yeter ki anne babalar körüklemesin bu işi, normalize etsin. Okullar körüklemesin!




YARIN: İlköğretimde başörtüsü çocuğu nasıl etkiler?

DİĞER YENİ YAZILAR