Kalbinizin sigortasını attırmayın!

Haberin Devamı

Son günlerde sıkça duyduğumuz gece uykuda gelen ölümleri engellemek mümkün... Bu ölümlerin müsebbibi genelde kalbin elektrik sistemindeki bir arıza. Çözümü ise çoğu kez ya ICD takılması ya da hastayı uyutmadan kasıktan girip küçük bir doku yakma operasyonu... Bu ikisinin de ilk uygulayıcısı olan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Başkanı Prof. Kâmil Adalet, “Kalbinizin sigortasını attırmayın” diyor ve 30 yaşını aşanları kontrole çağırıyor...

Yalnız küçük bir mesele var; para!.. SGK geçmişte ICD’nin veya kalp pilinin tümünü öderken, şimdi yarısını ödeme kararı almış. “Olsun yarısını da hasta ödesin!” derseniz mevzuat buna da izin vermiyor! “SGK’mı hiç kullanmam” diyorsanız faturayı söyleyelim, “15 bin TL!” Yani asgari ücretin neredeyse 20 katı... Hemen hatırlatalım, stres kalp krizinde en önemli faktörlerden biri. Bu haberden daha büyük stres kaynağı olur mu? Prof. Adalet, “ICD takılması gereken ama takılmayan yüksek riskli hastaların yüzde 40’ı bir yıl içinde ölüyor. Panik içinde bu karardan dönülmesini bekliyoruz” diyor.

Son günlerde beklenmedik ve üzücü haberler arka arkaya geldi... İki başarılı insan uykularında öldü. Hiçbir şey hissetmeden!.. Avunmak isteyenler, “İyi ölüm uykuda gelir” dediler, ama siz gelin bir de bunu yakınlarına anlatın! Biri İş Sanat’ın Sanat Yönetmeni 39 yaşındaki Füsun Meriç Soylu’ydu, diğeri ise Datateknik’in Yönetim Kurulu Başkanı 40 yaşındaki Sait Koç...

Bu haberlerin hemen ardından bu kez Beyazıt Öztürk’ün kalbine stent takıldığı söylentileri çıktı, sonra ünlü oyuncu Asuman Dabak kalp spazmı geçirip hastaneye kaldırıldı. Hâlâ da müşahade altında... Bunlar sadece duyduklarımız... Böyle alışmamıştık biz, çocukluğumuzda kalp krizi dedelere ve ninelere mahsus bir illetti sanki... Ne değişti ki 30, 40 yaşındaki insanlar bir anda ölüyor, hiçbir görünür kalp sorunu yokken! Ve buna kadınlar da dahil, ki yine menopozdan önce kadınlarda kalp krizi riskinin nispeten düşük olduğunu bilmemize rağmen...
Kalbinizin sigortasını attırmayın
Ölümcül kalp ritimlerini tedavi ediyor

Sıcaklardan mı, her geçen gün artan iş stresinden mi, sağlıksız beslenmeden mi?.. Bütün bu sorulara doğru bir yanıt bulmak için İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Başkanı Prof. Dr. Kâmil Adalet ile konuşmaya karar verdim. Medyatik olmayı sevmiyor ama kardiyolojide Türkiye’nin önde gelen hekimlerinden biri... Derdi olana sorun, size hemen sayacakları ilk üç uzmandan biri o olacaktır. Hele ki sorun bizim de konumuz olan aritmiyse, sıranın başında onun ismi yer alacaktır.

Prof. Adalet 1992 yılında İstanbul Tıp Fakültesi Kardiyoloji Analim Dalı’nda ‘Girişimsel Elektrofizyoloji Laboratuarı’, ‘Aritmi Polikliniği’, ‘Aritmi Yoğun Bakım Ünitesi’ ve ‘ICD Polikliniği’ni kurmuş ve halen sorumluluklarını yürütüyor. ‘Girişimsel Kardiyoloji’ konusunda da çalışmalarını sürdürüyor. Dikkat ettiyseniz, burada iki sözcük var; elektrik ve kardiyoloji... İşte bu uykuda ölümlerin çoğunun müsebbibi de, kalpteki elektrik meselesi... Bunu bir sigorta gibi düşünün, kalbinizin sigortası atmamalı. İşte Prof. Adalet’in kurduğu bu bölümler sigortanın atmasını engellemek için! Daha doğrusu atsa bile, kalbinizi yeniden çalıştırabilmek için... Tabii ki önceden teşhis her zamanki gibi hayat kurtarıyor. Prof. Adalet, kalbin elektrik haritasını çıkarıyor ve ölümcül kalp ritimlerini tedavi ediyor. Türkiye’de bu tedaviyi ilk kez 1991’de İstanbul Tıp Fakültesi’nde uygulayan da o...

Kalbi çalıştırmak için 3 dakikanız var!

- Hocam siz tam olarak ne yapıyorsunuz? Oradan başlayalım mı konuşmaya...

Girişimsel kardiyologlar, kalp damarlarını balonla açar ve stent yerleştirir. Bu metotlar büyük oranda koroner by-pass ihtiyacını azalttı. Daha zor vakalar cerrahiye kalır oldu. Şimdi yeni bir branş da “Girişimsel Elektrofizyoloji” dediğimiz ölümcül kalp ritmlerini tedavi eden bir dal. O da kalbin elektrik haritasını çıkarıp onu tedavi eden bir metot. Onun dışında bir de kalp pili var. Kalp çok yavaş çalıştığında kullanılan bir metot bu. Ayrıca bir de kısaca ICD dediğimiz özel cihaz olan defibrillator var. O eskiden filmlerde gördüğümüz kalp durduğunda şok yapıp hastayı zıplatan ve kalbi çalıştıran cihaz, şimdi kibrit kutusu kadar küçük ve göğüs adalesinin altına takılabilir hale geldi. Hasta doktorunu ve sigortasını yanında taşıyor bir anlamda! Günlük yaşamda, uykuda, spor yaparken kalp durursa şok yaparak hastayı hayata döndürüyor bu iki cihaz. Ben ağırlıklı olarak bu iki konuda çalışıyorum. Tabii ki balon ve stent gibi diğer girişimsel kardiyoloji bölümlerini de paralel olarak sürdürsem de en sevdiğim iki konu ablasyon (ısıtarak veya soğutarak kalp ritm bozukluklarının tedavisi) ve şok yaparak hastaları yaşama döndüren cihaz olan ICD’nin takılması...

- Son on günde iki genç insan kalp krizinden öldü, uykularında. Bunları nasıl açıklıyorsunuz hocam? Eskiden bu kadar genç yaşta kalp krizinden ölümler olmazdı. Neden böyle arttı?

Aslında artan bir şey yok. İletişim çok daha düzgün oldu. Bir de medyatik kişiler kaybedilince konu daha ön plana çıktı. Ama istatistiklere bakınca artmadı, artmasına da gerek yok. Zira zaten Türkiye’deki en sık ölüm nedeni kalp damar hastalıkları. Her sene 100 bin kişi kalp hastalığından ölüyor Türkiye’de. Sadece bizde değil, Amerika ve Avrupa’da da öyle. Kalp ve damar hastalıklarından ölümler birinci sırada. Kanser ikinci sırada ama arada açık fark var. Türkiye’deki kalp ve damar hastalıklarının üçte biri ise ani ölümlere yol açıyor. Yani kalp hastası olduğu bilinen ya da bilinmeyen bir kişi 24 saat içerisinde aniden beklenmedik bir şekilde ölüyor. Onun da yüzde 90 nedeni kalp hastalığı... Ama bunları da ikiye ayırmak lazım. 40 yaşın üstü ve 40 yaşın altı diye... Çünkü sebepler değişiyor. 40 yaş ve üstünde en sık sebep kalbi besleyen damarlarda, yani koroner arterlerde darlık olması. Aslında damarlarda darlık 20’li yaşlarda başlıyor, giderek artıyor ve kritik bir düzeye geldikten sonra, o darlığa neden olan kireç tabakası çatlıyor, kan akımı bozuluyor ve o çatlağın etrafında da bir pıhtı oluşuyor, damar iyice tıkandığı için, kan akımı duruyor, o damarın kalpte beslediği alanda doku ölümü oluyor. O doku ölümü de kalp ritmini bozuyor ve bizim “ventriküler fibrilasyon” dediğimiz şey oluyor.

- Yani?

Kalp duruyor. O zaman 3 dakikanız var. O süre içinde kalbi yeniden çalıştıramazsanız beyin ölümü de gerçekleşiyor ve ölüyorsunuz.

Ne yapalım da uykuda ölmeyelim?

- Yanınızda yatan eşiniz anlayabilir mi kalp krizi geçirdiğinizi?

Hayır. Şansınız yok maalesef. Kaldı ki hissetti, iyi bir masajla eğer ambulansla hastaneye götürülürse hasta, ancak 10-15 dakika vakit kazanabilir. O süre içinde şok yapıp yeniden kalbi çalıştırmak lazım.

- Ama anladığım kadarıyla hissedilemiyor kalp krizi geçirildiği?

Hayır. Şuur kaybediliyor.

- Hasta kendisi de hissedemiyor yani?

Eğer hasta uyanık olsa bile o anda şuuru tamamen kayboluyor. Ve maalesef ölüm oluyor.

- Böyle uykuda ölüm çok sık mıdır peki?

Sıktır.

- Ölümlerin yüzde kaçı böyledir?

O damarın tıkanmasına biz kalp krizi diyoruz. Onların yüzde 20’si böyle ani ölümle sonuçlanıyor. Çok azı hastaneye ulaşıyor. Ulaşanların da kabaca yarısı hastaneden çıkabiliyor.

- Türkiye’de her yıl 100 bin hastanın kalp hastalıklarından öldüğünü söylediniz. Çok büyük bir rakam bu. Yaş ortalaması nedir peki?

40’lı yaşlarda başlıyor, 50, 60, 70 yaşında ölüm ihtimali artıyor. Kadınlarda biraz daha az. Ama menopozdan sonra yakalıyor ve daha kötü seyrediyor.

- Neden daha kötü seyrediyor?

Kadının senelerce aldığı östrojen desteğinden artık mahrum kalması en önemli neden.

- Menopoza kadar kadını koruyan sadece östrojen hormonu mu?

Evet.

- Peki östrojen hormonu verilse kadınlara, hatta erkeklere de... Ne olur? Madem ki koruyucu...

Maalesef erkekte östrojen hormonunun öyle koruyucu bir etkisi yok. Kadına da menopozdan sonra östrojen hormonu verildiğinde kalpten korumuyor. Hiçbir etkisi yok. Dolayısıyla o hormon eksikliğini giderici tedavinin kalple ilişkisi yok. Ama kadının menopoza bağlı şikayetleri varsa tabii ki hormon orada yararlı oluyor.

- Peki hocam, kalp krizi uykuda yakalarsa 3 dakika içinde öldürüyor ama hastaneye gidilirse 10-15 dakika kazanılıyor dediniz...

Tabii eğer bu sırada kalp masajı yapılırsa, hastaneye öyle gidilirse... Çünkü kalp çalışmadığı, durduğu için organlara kan gitmiyor. Ama kalp masajı yaparak o kanı yollamaya devam ederseniz, bu size 10-15 dakika kazandırabilir. O süre sonunda o başta bahsettiğim cihazla şok yapılırsa yeniden kalp çalışır. Ama bu süre daha uzun sürerse zaten kalp çalışsa bile beyin ölümü oluyor. Yalnız çocuklar ve gençler daha dayanıklı, boğulmalarda da görüyoruz bunu, o yüzden hastaneye ölü gitseler bile 15-20 dakika kalp masajı ve bizim canlandırma dediğimiz işlemle, yani şok yapılarak kurtulanlar oluyor.

- Kalp hastalıklarında 40 yaş altı ve üstünü ayırmak gerekir demiştiniz...

40 yaşın altındaki hikâye tamamen farklı. Orada da çok nadiren enfarktüse bağlı ölüm olabilir. Yani bir atardamar, doku bozukluğu sonucu kan pıhtısıyla tıkanabilir. Bu genelde ailesinde çok büyük risk olan, yani anne ya da babası erken yaşta kalp krizi geçiren kişilerde görülür... Ama genelde 40 yaş altında kalpten ölümlerde şu olur; bir kere kalbin bir mekanik fonksiyonu var. Yani kalbin kası ve kapağı ile bir görevi var. Tüm organlara bir emme basma tulumba gibi, aynı yumruğunuz gibi düşünün kalbi, o yumruk açılıp kapanarak tüm vücuda kanı gönderir. Kalbin görevi budur. Ama bunun için bir de elektrik sistemi lazım. Elektrik sistemi de o mekanik fonksiyonu yapması için ona emirleri üreten ve ileten yapı. İşte o erken ölümlerin büyük çoğunluğunda yapısal bir kalp hastalığı yoktur. Genelde kalbin elektrik sisteminde genetik olan bozukluklar vardır. Çocuklarda, bebeklerde, gençlerde ve halı sahalarda ölüm nedenleri buna bağlıdır.

Sergen’in ‘taş gibi’ kalbi oldu!

Sohbetimizde söz dönüp dolaşıp sporculara geldi. Geçen sezon sahadaki futbolcu ölümleri sebebiyle... “Sporcularda kalp büyümesi olurmuş; kalp çok çalıştığı ve yorulduğu için, bu da ciddi bir hastalıkmış, doğru mu?” diye sordum. Değilmiş! “Birtakım anomaliler oluyor, ama bu bir hastalık değil” diye yanıtladı Prof. Kâmil Adalet. Bir örnek verdi, ki bayağı şaşırtıcı! Bundan 10 yıl kadar önce Sergen’in kalbi çok yavaşlamış, hatta nabız 30’a kadar inmiş. Başka bir hastanede doktorlar kalp pili takmaya kalkışmışlar, ama bunun anlamı Sergen’in futbolda jübilesi demek! Böyle bir yeteneği çabuk kaybetmemizi engelleyen Prof. Adalet olmuş. Sergen hastaneye gelmiş, muayene etmiş, kalp elektrik sisteminde bir sorunu olduğunu görmüş. Teşhisi koymuş; “Kalp piline gerek yok. Normal futbol hayatınıza devam edin. Arada kontrolü aksatmayın ama...” demiş ve bir ricada bulunmuş o sıralar Galatasaray’da top koşturan Sergen’e; “Lütfen Fenerbahçe’ye gol atmayın!” Sergen bakmış ki kalbi sağlam, adeta taş gibi, coşmuş, daha ilk maçta Fenerbahçe’ye golü atmış. Taş kalplilik bu olsa gerek! Neredeyse o maçı izleyen hocanın kalp ritmini bozmuş...

Eğer kalp pili takılsaydı Kemal Sunal ölmeyebilirdi

- Kalbin elektrik sistemi nedir?

Bir elektrik santrali düşünün. Buna “sinüs düğümü” diyoruz biz. Elektrik üretiyor, sonra da tellerle kalbin her köşesine elektriksel uyarı gönderiyor. Bildiğiniz anlamda elektriksel uyarı! “Kasıl” diye uyarı gittiğinde, kalp kasılıyor. O elektriksel sistemi de sigorta atması gibi düşünün. Kalpte bir bozukluk olduğunda, ki o saniyelik bir şey, kalp ritmi bozuluyor. O zaman da ani ölüm oluyor. Buna “ventriküler fibrilasyon” diyoruz. Uzun QT sendromu, kısa QT sendromu, WPW sendromu, Brugada sendromu gibi çeşitleri var. Bir anda kalbin sigortası atıyor.

- Ne oluyor da kalbin sigortası atıyor?

Kalp hücrelerinde elektrolit akımı bozulup ani ritm bozukluğuna yol açıyor. Çocuklarda ve gençlerde böyle. Bir neden daha var; bu kez kalbin adalesi çok kalınlaşıyor. Ona da “hipertrofik kardiyomiyopati” deniyor. Kalp adalesi çok kalın olduğunda kalbin elektriksel dengesi de bozuluyor. O halı sahadaki ölümlerin çoğu “kardiyomiyopati” nedeniyle oluyor. Onların bir kısmı biliyor hastalığını. Örneğin NBA’de böyle çok meşhur bir oyuncu vardı. “Spor yapamazsın” dediler, dinlemedi ve basket sahasında öldü. Futbolculardan da keza öyle ölenler var.

- Peki o zaman ne yapalım ki uykuda ölmeyelim?

40 yaşın altında, kardiyomiyopati ve elektriksel bozukluklar yüzde 5 oranında görülüyor. Onlarda korunmak mümkün değil. Çünkü sorun genetik, yani doğuştan. Bu hastaların erkenden tanınması ve ICD takılması hayat kurtarıcı olabilir. Tek çözüm bu aslında. ICD kalp durunca elektroşok uygulayarak saniyeler içersinde kalbi yeniden çalıştırıyor. Geri kalan yüzde 95’de ise ölüm koroner arter hastalığından oluyor. O zaman kalp krizi geçirmemek lazım ki aniden elektriksel sistem bozulmasın. Bunun da en kolay yolu kardiyovasküler risk faktörlerini önlemek. Yani sigara içmeyeceksiniz, tansiyon yüksekliği olduğunu belirleyeceksiniz, çünkü hastaların yarısı farkında bile değil ve uygun şekilde tedavi edeceksiniz... Kolesterolü tedavi edeceksiniz. Şeker hastalığını önlemek için hem ilaç kullanacaksınız hem de kiloluysanız zayıflayacaksınız. Böylece milyonlarca insanın hayatı kurtulur. En kolay, en ucuz ve en geniş kitleyi koruyacak olan bu. Ama ne yaparsanız yapın değiştiremeyeceğiniz üç risk faktörü var: Genetik, cinsiyet ve yaşlılık. Dolayısıyla ileri yaşlarda kalp krizi geçirme riskiniz artıyor. Eğer bu dediklerimize dikkat ederseniz genelde 70-80 yaşında kalp krizi geçirirsiniz, bunları yapmazsanız 50 yaşında...

- Bu iki genç ölümü duyduğunuzda bir doktor olarak ne düşündünüz? Biri 39, diğeri 40 yaşında...

Onlar kalp damar hastalığından ölmüştür büyük ihtimalle. Muhtemelen sözünü ettiğim risk faktörleri vardır, sinsi sinsi çocuklukta başlamıştır o damarları tıkayan plaklar oluşmaya. En erken yaşlanan organlardan biri damar. O daralma kritik bir düzeye gelmiştir. Genelde darlık yüzde 70’i geçince, o insan artık kalp krizi geçirmeye adaydır. O ikisinde de uykuda olan şey muhtemelen odur.

- Bu uykuda ölen iki kişi farkına varmamış olabilirler mi kalp hastası olmadıklarını?

Tabii... İlk belirti bazen ani ölüm oluyor.

SGK’nın kararı sıkıntı yaratacak!

- Peki bu iki kişi ne yapılsaydı kurtulurdu? Ya da böyle bir şansları var mıydı?

Bakın bütün hastalara bunu yapalım demiyoruz ama bunlar ölüm tehlikesi altında olan hastalar. Hastalık çıkmış, kalp krizi geçirmiş, “by-pass” olmuş ya da olmamış, doku kaybı olan, yüz binlerce hasta var bu durumda şu anda. Bizim de bunlar için çok etkili bir metodumuz var. 3 dakikada yetişemeyecek hastaneye. O zaman onlar arasında en risklileri bulup, bu cihazı takmak lazım. O cihaz da pahalı bir cihaz. 14-15 bin lira. SGK onu ödüyor, ama çok yeni bir kararname çıkardı. O kararnameyle biz o cihazı takamayacak hale geleceğiz.

- Nedir o kararname?

Basitçe söylüyorum, “Ben size 7 bin lira öderim, siz kaça alırsanız alın” diyor. Halbuki onu üniversitenin 12 bin liradan aşağı alma şansı yok. Dediğim gibi fiyatı 14-15 bin lira... Arada müthiş bir fiyat farkı var. O zaman o cihazı biz alamayız, alırsak kamu zararı olur, firma da bu kadar düşük fiyata vermez. Dolayısıyla tedavi ortadan kalkar. Yakında böyle bir sıkıntı başlayacak. Bu hastaların durumu çok riskli. Yüzde 40’ı o cihazı takmazsanız bir yıl içinde ölüyor. Bu kadar riskli olduğunu bildiğiniz bir insana o cihazı takmak zorundasınız. O zaman sadece özel hastaneler, parası olan hastalara takabilecek demektir.

- Zaten bir kalp hastasına bu parayı nereden bulabilirim stresini yaşatmak ölümünü hızlandırmak olmaz mı?

Öyle. Örneğin Kemal Sunal’ın uçaktaki ölüm nedeni kalp ritm bozukluğu, ani kalp durmasıdır. ICD takılsaydı belki de kurtulurdu.

- Sizce ne oldu Kemal Sunal’a?

Sonradan konuşulunca, medyatik biri de olunca, verileri hakkında bilgi sahibi olmuştum. Eğer uçakta otomatik defibratör olsa yaşardı deniyor. Şimdi uçaklara otomatik defibratörler konuldu. Kullanması basit aletler bunlar. Artık alışveriş merkezlerinde, tren istasyonlarda, havaalanlarında ve uçaklarda var. Ama o gün uçakta olsaydı bile bu alet, Kemal Sunal’ın bayıldığını anlayacaksınız, hostes koşacak, dolabı açacak, içinden bulup aleti getirecek, düğmesini açacak, vücuduna yerleştirecek, 5-10 dakika zaman geçer. Elbette yine de o kişiyi kurtarabilir. Ama ondan daha iyisi şu; Kemal Sunal’ın kalp hastası olduğu, adalesinin çok zayıf olduğu, kalp ritm bozukluğu olduğu biliniyor... Eğer daha önce vücuduna kas altına bu alet yerleştirilmiş olsaydı, belki de durmuş kalbi çalışacaktı. Dolayısıyla biz böyle riskli hastaları belirliyoruz ve bunlara ICD takılmalı diyoruz.

- Çok mudur bu hastaların sayısı?

Tabii... Bizim aritmi ünitemiz ve merkezimiz bu amaçla çalışıyor. O uykuda ölen iki kişiye dönersek, iki senaryo gerçekleşmiştir. Gerçekten hiçbir belirti vermemiştir daha önce, aniden gitmişlerdir. Ama belki de hastalık vardır, ya kendileri önemsememiştir ya da gittikleri merkez anlamamıştır. Kalp durması riski anlaşıp da önceden ICD takılmış olsaydı ölmeyeceklerdi belki de. Dolayısıyla son derece önemli ve etkili bir tedavi yöntemidir ICD.

YARIN: - Kalp krizi bazen diş ağrısı gibi bir ağrıyla bile gelebilir...
- Kimler risk altında?

DİĞER YENİ YAZILAR