Uzun boylularda kanser daha fazla görülür!

Haberin Devamı

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof. Ahmet Aydın

Süt boyu uzatır! Özellikle de UHT’li, kutu süt... Çünkü içinde büyüme hormonuna benzer bir madde var. Bu sütü içince sizi daha da büyütüyor. Ama unutmamak gerekir ki hızlı büyüme olunca, kanser de hızlı gelebilir! Zaten kanser de en çok uzun boylularda görülür!

- Hocam siz okul sütü projesine karşısınız. Peki öyleyse çocuklara ne verilmeli?

Ben başından beri kutu süte karşı çıkıyorum. Sütü hayvandan sağıp da içiyorsanız, ona bir şey demem. Ama bu pratikte söz konusu olmadığı için süt ısıl işlemden geçiyor. Geçince de, süt süt olmaktan çıkıyor, başka bir şey oluyor. Onun için sütü tekrar mayalamanız, yoğurt yapmanız lazım. Ama niye hep süt diye ısrar ediyorlar? Çünkü yoğurt yapabilmeniz için kaliteli bir süte ihtiyacınız var. Oysa öteki türlü suyu süt tozuyla karıştırıp, beyaz su olarak satabilirsiniz herkese.
Uzun boylularda kanser daha fazla görülür
- Kutu sütler süt tozundan mı yapılıyor?

Geçen yıllarda Ankara Damızlık Süt Sığırı Yetiştirici Birliği Başkanı Cengizhan Yorulmaz, Dünya Süt Günü’nde herkesi ürpertecek açıklamalar yaptı. Yorulmaz, “Türkiye’ye ‘mama’ adı altında binlerce ton süt tozu giriyor. Çocuklarımıza taze süt diye süt tozu içiriyoruz. Raflardaki sütün yüzde 80’inde süt tozu kullanılıyor. Uzun ömürlü sütler, yoğurtlar, peynirler ve dondurmaların çoğu süt tozundan yapılıyor!” dedi. Durum bu kadar vahim. Türkiye’de sütçülük 2007’nin sonunda krize girdi. Krizin nedeni dünyadaki süt tozlarında çıkan melamin adlı madde. Özellikle Çin’deki süt tozlarında, kansere sebep olabilen melamin çıkmasından sonra Avrupa Birliği’nde süt tozu tüketimi durduruldu. Bunun üzerine Avrupa’da süt tozu stokları arttı ve bunlar bir yolla Türkiye’ye getirildi. Süt ithalatı yapmak yasak ama süt tozu ithal etmek yasak değil. Yine Cengizhan Yorulmaz’dan aktarayım: “Türkiye’ye süt tozu giriyor. Hem de ciddi anlamda. Bakanlık, Dahili İşleme Rejimi adı altında 17 bin ton süt tozu girdiğini söylüyor. Bu miktarı Gümrük Birliği Anlaşması’ndan dolayı zorunlu olarak alıyoruz. Yani 17 bin ton süt tozu resmi olarak alındı. 57 bin ton da resmi olarak ‘hayvan maması’ adı altında alındı. Ben Türkiye’de hiçbir üretici bilmiyorum ki mamayla buzağı beslesin. Ya da 57 bin ton kedi köpek mamasının Türkiye’de işi ne? Ama üzerinde ‘mama’ yazısı olduğunda ithalatta bir sınırlama yok. İşte mama adı altında süt tozu getiriyorlar. Sonra bundan süt yapıp bize satıyorlar. Taze süt diye süt tozu içiriyorlar. Çevrenizdeki insanlara da sorun, kimse marketlerden aldığı sütte, yoğurtta, peynirde eski damak tadını bulamıyor. Toplum yoğurt yemekten tiksinir hale geldi. Yoğurt tüketimi ciddi anlamda düştü. Çünkü katkı çok.”

- Peki ya sokak sütleri? Onlar hiç tehlike taşımıyor diyebilir miyiz?

Kesinlikle hayır! Bazı süt satıcıları sütün içine çamaşır sodası koyarak sütün kesilmesini engelliyor. Çamaşır sodası da tıpkı UHT gibi prebiyotikleri, yani yararlı mikropları öldürüyor ve hastalık yapan mikropların üremesine yol açıyor. O nedenle biz ‘Güveniyorsanız sokak sütçüsünden de süt alabilirsiniz’ diyoruz.

- Öyleyse gönül rahatlığıyla çocuklara süt yerine ayran dağıtılsın da diyemiyeceğiz?

Hayır. Ayran iyi bir şey. Ama hangi ayran dağıtılacak, orada bir sorun var. Çünkü ekşiyebilen, doğal bir ayran olması lazım.

Herkes suçu sigaraya atıyor ama...

- Bir de siz sütün boyu uzattığını, ama bunun iyi bir şey olmadığını söylüyorsunuz...

Evet, süt boyu uzatır. Özelikle de UHT’li süt. Çünkü içinde vücudumuzdaki ‘İGF-1’ dediğimiz büyüme hormonuna benzeyen bir madde var. Büyüme iyi bir şeydir ama sınırlanmalıdır. Eğer sindirim sistemimiz düzgün çalışıyorsa, bu hormonların çoğu daha kana geçmeden tahrip olurlar. Fakat süt ısıl işlemden geçtiyse, homojenize olduysa, küçülen yağ parçacıkları ‘İGF-1’in etrafını sarar, böylece onu mide sıvılarından koruduğu için kana direk olarak geçmesine yol açar. Bu büyüme hormonu kanımızda zaten var, bu sütleri içince bu hormonu fazladan almış oluyorsunuz. Unutmamalı ki, hızlı büyüme olunca kanser de hızla gelebilir! Bu şekilde boy uzatmak ne kadar sağlıklı onu düşünmek gerekir. Zaten kanser de en çok uzun boylularda görülür.

- Kanserin bu kadar artmasının sebeplerinden biri de çok fazla süt içmek o zaman?

Tabii... Ama en büyük sebep tarım ilaçları ve deterjanlardan, şampuanlardan aldığımız kimyasallar. Son yıllarda herkes suçu sigaraya atıyor. Oysa sigara tüketiminde son yıllarda muazzam azalma olmasına rağmen, kanserde muazzam artış var. Tabii ki sigara kansere sebep olabilir ama bütün suçu ona yüklemek son derece yanlış! Bir yığın sigara içmeyen insan da kansere yakalanıyor. Herkes hasta! Ve gittikçe yaş olarak da erken evrelere geliyor. Kanserde konuşulacak bir yığın şey var. Ama şunu unutmayın; kanserin en sevdiği şey şekerdir. Şeker dışında hiçbir şey kullanamaz kanser dokusu. Bu yüzden rafine şekeri hemen çıkartmamız lazım beslenmemizden!

Kanserin en sevdiği şey şekerdir!

- Prof. Kenan Demirkol yaptığımız söyleşide, “Çocukluk çağı kan kanserinin en önemli nedenlerinden biri sebze meyvedeki tarım ilacı kalıntısı. Ama yıkamakla tarım ilacı kalıntısının yüzde 40’ı geçiyor, yüzde 60’ı tahta fırçasıyla da fırçalasanız gitmiyor” demişti...

Çok doğru, geçenlerde katıldığım bir TV programı için yapılmış bir araştırmada pazarda satılan sebze meyvenin yüzde 70’inde, meşhur bir markette satılanların ise yüzde 40’ında toksik madde çıktı. Bütün bunları söylediğimiz zaman, millet felaket tellalı muamelesi yapıyor bize. Sirkeli suyla yıkayalım, tamam ama üstteki tarım ilacı kalıntısı gidiyor. İçindeki ne yaparsanız yapın kalıyor.

- Çoğu insan tarım ilacı kalıntısının sebze piştiğinde gittiğini sanıyor...

Hep söylüyoruz, anlatıyoruz ama maalesef öyle biliyorlar. Bakın bizim çocukluğumuzda buzdolabı falan yoktu, peynir, zeytin tel dolabın içine konurdu. Tabii oraya böcek, fare gelirdi. DDT sıktırılırdı o peynirlerin, zeytinlerin üzerine. Ne derlerdi biliyor musunuz? “DDT böceklere zarar verir, insanlara hiçbir zarar vermez!” DDT’yi bulan adam da NOBEL almıştı. Sonra 1960’lı yıllarda DDT’nin Avrupa’da böcekler için bile kullanılması yasaklandı. Türkiye’de ise ancak 1970’li, 80’li yıllarda yasaklandı.

- Hâlâ DDT kullanıldığı söyleniyor...

Artık çok büyük ölçüde yok. Ama şu var; biz DDT’nin nesilden nesile geçtiğini biliyoruz, görüyoruz. Birçok bebeğin annesinin sütünün içinde DDT çıkıyor mesela. Yıllar sonra bile...

Tel dolaptaki peynire, zeytine bile DDT sıkılırdı!

Söz tarım ilacının zararlarına gelince, yakın tarihten çok çarpıcı ve üzücü bir örnek veriyor Prof. Ahmet Aydın: “Bundan 60 yıl önce de DDT’nin insan sağlığına hiçbir zararı olmadığını buyurdular. ‘Böcekleri öldürür, insana hiçbir zararı yok’ dediler. Anadolu’da köylülerin üzerine DDT sıktılar, bit, pire ölsün diye... Çocukluğumda insanlar tel dolaptaki peyniri, zeytini bile DDT ile ilaçlandılar ki böcek, fare dadanmasın diye... Biz bunları yedik! Sonra öğrendik ki en tehlikeli kanserojenlerden biri... O DDT’ler kaç kanser hastasının katili oldu kim bilir? Bir faydası olmadığı gibi erkekte iktidarsızlığa, hafıza kayıplarına ve kas tahribatına yol açan kolesterol ilaçları için de aynı fetvayı vermişlerdi... Sonra gördük ki, bu ilaca onay veren heyetteki 12 kişiden 8’i ilaç firmalarının danışmanıymış!”

İşte böyle bir danışıklı dövüş yaşanıyor sağlıkta, üstelik insan hayatını hiçe sayan... UHT’li süt, tarım ilacı kalıntısı gibi konuları tartışırken bu örnekleri dikkate almak gerek... Hele ki sağlıklı nesiller yaratmak istenirken!

Türkan Şoray ve Cüneyt Arkın’ın yüzleri neden güzel?

- Hocam, 7’den 70’e Taş Devri Diyeti kitabınızda günümüzde gençlerin yüzlerinin daraldığını, fiziklerinin bozulduğunu söylüyorsunuz. Sonra da Türkan Şoray ve Cüneyt Arkın’ın yüzlerinin neden güzel olduğunu anlatıyorsunuz. Oysa bana yeni nesil daha da güzelleşiyor gibi geliyor...

Fark etmişsinizdir, yeni neslin yüzü genellikle eskilere oranla daha dar ve uzun. Yüzler daraldıkça insanlar da çirkinleşiyor. Yeni nesilde daha çok diş şekil bozukluğu, daha çok geniz eti, bademcik ve sinüs iltihabı oluyor. Daha fazla burun kemiği eğriliği var.

- Yüz şekli nasıl oluyor da bu tür hastalıklarla ilişkili olabiliyor?

Bu konuyu dünya literatüründe en iyi inceleyen kişi olan Dr. Weston Price, çok sayıda karşılaştırmalı fotoğrafla bunu kanıtlamış. Geleneksel ve doğal gıdalar yerine doğal olmayan, rafine gıdalarla beslenen topluluklarda yüz yapısı bozuluyor. Çünkü doğal olmayan gıdalar yenmesi kemiğin tam kapasiteyle büyümesini engelliyor. Doğal gıdalarla, yani et, yoğurt, sebze, meyve ve kuruyemişlerle beslenenlerde ise diş ve kafatası yapısı mükemmel gelişiyor. Kalitesiz, işlenmiş gıdalarla beslenmek bütün kemiklerde olumsuz etki yaratsa da bu durumdan en çok üstçene kemiği etkileniyor. Üstçene kemiği burundaki havayollarının yüzde 85’ini, burun sinüslerinin de tamamını oluşturuyor. Üstçene kemiği yeteri kadar gelişmemiş kişilerde geniz eti oluyor, burun yolu daraldığından bu kişiler ağızdan nefes alıyorlar. Ağızdan nefes alma ise, baş ağrısı, hipertansiyon, altını ıslatma, kronik kulak ve sinüs enfeksiyonları, uyku bozuklukları, uyku sırasında nefes durması, horlama ve cinsel iktidarsızlık gibi pek çok komplikasyona yol açıyor.

Tatlıses gibi bir ses için doğal beslenmek gerekir

- Siz güzel sesli şarkıcıların da azaldığını söylüyorsunuz...

Evet, ağız kubbesinin yuvarlaklığı azalıp, daraldıkça akustikliği de bozuluyor. Güzel sesli şarkıcılar arasında yüzü dar olan yok gibidir. Muazzez Abacı, İbrahim Tatlıses, Zeki Müren, Bülent Ersoy, Pavorotti ve Elvis Presley gibi...

NOT: Eğer, daha fazla bilgi istiyorsanız ve “Tereyağlı, biberli, etli kapuska prostat kanserine karşı nasıl koruyor?” ya da “Çocuğunuza neden sosis yedirmemelisiniz?” gibi soruların yanıtlarını merak ediyorsanız, Prof. Ahmet Aydın’ın “7’den 70’e Taş Devri” kitabını mutlaka okuyun. Aydın, sadece hastalıklara karşı korunma kalkanı olsun diye yazmamış bu kitabı. Aynı zamanda hastalık baş gösterse bile doğru bir diyetle ve olabildiğince ilaç kullanmadan, kanser, kısırlık, astım, hipertansiyon, migren, Alzheimer gibi hastalıkların nasıl tedavi edileceğini bilimsel olarak ortaya koyuyor. Bu yüzden pek çok doktorun da başucu kitabı... Göreceksiniz, elinize alır almaz sizin de başucu kitabınız olacak!

DİĞER YENİ YAZILAR