Kızlarımıza güçlü bir şekilde ‘hayır’ demeyi öğretmeliyiz!

Haberin Devamı

İstanbul Bilim Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Tarık Yılmaz: Kızlarımıza güçlü bir şekilde ‘hayır’ demeyi öğretmeliyiz!

Çünkü daha güçlü bir şekilde ‘hayır’ diyenler daha az tecavüze uğruyor. Psikolojik olarak her şeye ‘evet’ diyen, her şeye boyun eğen bir kadının şiddete maruz kalma ihtimali artıyor. Ama buradan yanlış bir sonuç çıkartılmasın; eğer karşısında hastalıklı bir erkek varsa, kadın ne yaparsa yapsın sonucu değiştiremez!

-Hocam şiddete uğrayan kadınlara yardımcı olabilecek ipuçları verebilir misiniz? Mesela Konya’da dört gün boyunca sevgilisinden tekme tokat dayak yiyen ve şimdi komada olan Meral ne yapsaydı sevgilisi için caydırıcı olurdu?

Bu olaydan yola çıkarak ve genelleyerek çok fazla bir yere varamayız. Ama birkaç tavsiyede bulunabilirim. Birincisi, mümkünse kadınlar öfke problemi olan erkeklerle evlenmesinler. Eğer nişanlısı ya da sevgilisi başkalarıyla iletişimde hemen kavga ediyorsa, saldırganlaşıyorsa ondan ya uzak dursunlar ya da o problemin hallolduğundan emin oluncaya kadar yanına adım atmasınlar.

-Hallolabilir mi?

Yardım alınırsa hallolur. Öfke kontrol edilebilir bir duygudur, öğrenilebilir. Kadınlar erkeğin öfke problemi olup olmadığını öğrensinler dedik. Yalnız burada kadınlar bazen şöyle bir hataya düşüyor; “Dışarıda sinirlidir, bağırır kavga eder... Ama bana karşı o kadar iyi ki!.. “ Çok dikkat etsinler, bu durum bir süre sonra kendilerine de döner... Sonra kız çocuklarımızı yetiştirirken çok önemli bir noktaya dikkat etmeliyiz. Onlara ‘hayır’ demeyi ve sınır koymayı öğretmeliyiz. Çünkü tecavüze maruz kalan kadınlarla ilgili yapılan araştırmalarda görüldü ki, kadın daha güçlü bir şekilde ‘hayır’ diyebiliyorsa, karşısındaki insana sınır koyabiliyorsa tecavüze uğrama eğilimi azalıyor.

-Bunu bilmiyordum. Çok üzücü...

Dolayısıyla bir yandan kız çocuklarımızı yetiştirirken onların ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için uğraşırken, bir yandan da psikolojik olarak her şeye ‘evet’ diyen, her şeye boyun eğen bireyler olmamaları için çaba göstermeliyiz. Çünkü aksi halde onların şiddete maruz kalma ihtimalini artırmış oluyoruz. Ama buradan yanlış bir sonuç çıkartılmasın; bu sadece şiddet gösteren erkeklerin ancak belli bir bölümünü engeller. Eğer erkek hastalıklı biriyse, bir kişilik bozukluğu varsa, çok yoğun öğrenilmiş öfke davranışı varsa, kadının davranışından bağımsız bir şekilde bunu uygular.

Öfke problemi olan erkeklerle evlenmeyin

-Yani kadın ne yaparsa yapsın, ne kadar güçlü bir şekilde ‘hayır’ derse desin etkili olmaz, öyle mi?

Evet. Bir de şunu unutmamak lazım, eğer bir erkek şiddet uyguladıysa ve arkasından bu konuda bir psikolojik destek almadıysa, kadının ailesi arkasında değilse, bir şekilde o konunun üstü örtülüyorsa, kadın bilsin ki bir süre sonra muhakkak bir şiddet daha uygulanacak ve her defasında dozu artacak. “Bir seferlik yaptı, bir daha yapmayacağım dedi, özür diledi”, hiçbir şeyin garantisi değildir. İlişkinin özünde, o kişinin meselelere bakışında, problemle baş etme becerilerinde değişim olmadığı sürece o kişi şiddeti artıracaktır. Ayrıca madde kullanımı şiddete zemin hazırlar, şiddet uygulanmasını kolaylaştırır. Bir kişi alkol kullanıyorsa ve alkol etkisi altında agresifse, ertesi gün sakinse bu hiçbir şeyin göstergesi değildir. Alkole devam ettiği sürece bir dahaki sefere daha güçlü bir şekilde şiddet gelecektir.

- Alkol kullanmasına rağmen hiç şiddet eğilimi olmayan insanlar da var...

Tabii ki alkol tek sebep değildir... Demek istediğim, kadınlar eğer şiddete maruz kaldılarsa, ki genellikle başlangıçta daha düşük dozlarda başlar, hemen bütün imkanlarıyla önlem almaya çalışsınlar. Mesela genelde önce bir ittirmeyle veya bir tokatla başlar şiddet. Veya “Şimdi döveceğim seni” gibi tehditlerle... Ama bu buzdağının görünen ucudur, bu durumu çok ciddiye alıp üzerine gitmek lazım. Çünkü bu bundan sonra gelecek şiddetlerin en önemli göstergesidir. Erkek eğer kadınla ilişkisinde değil de başka biriyle bir şiddet olayı yaşarsa bunun da çok üzerine gitmek lazım. Çünkü o şiddet bir süre sonra muhakkak eşine de yönelecektir. O şiddet çocuklarına model olacaktır.

Şiddet gören kadın illüzyona kapılıyor

- Dünkü konuşmamızda “Şiddet uygulayan kişi kendisini çok güçlü hisseder. Kokain kullanmakla gelen iktidar hissiyle şiddet uygulayan kişideki iktidar hissi birbirine çok benzer. Dolayısıyla şiddet uygulayan kişi de bağımlı olur şiddete” demiştiniz. Peki ya kadın? Yıllarca süren şiddete nasıl tahammül edebiliyor? Onda da benzer etkiler mi söz konusu oluyor?

Ben şiddet gören insanın tekrarlanıyor olmasına rağmen o sistemin içerisinde kalmasının birkaç sebebi olduğunu düşünüyorum. Birincisi, gerçekten reel olarak onun dışındaki alternatiflerin daha kötü olması. Sokakta kalmak, küçük bir yerde dul bir kadın olarak yaşamak, ailesi tarafından sokağa atılmak ve ömür boyu horlanmak veya daha ağır bir şiddete maruz kalmak gibi... Yani kadın şiddet gördüğü sistemin dışına çıktığında daha büyük bir eziyet olacağını hissediyorsa şiddetin dışına çıkamıyor.

-Peki kocasına, sevgilisine duyduğu sevgi yüzünden de gidemiyor olabilir mi? Öyle bir adam sevilir mi diyeceksiniz ama...

Kadında şöyle bir illüzyon oluyor, kadın şiddetle alâkalı olarak suçun bir kısmını kendisinde görüyor. Yani “Ben biraz fazla söylendim” ya da “Ben onu kıskandırdığım için böyle oldu” diyerek hatanın bir kısmını kendisinde bulduğu için ve erkek sonrasında yalvar yakar olduğu için geri dönüyor ve ilişki devam edebiliyor. Kadın kendisini suçladığı noktada ilişkinin dışına pek çıkamıyor. Zaten erkek de şiddet sonrasında ikna etmek için kadını orada tutuyor. Ve kadın da “Evet, problemli bir insan ama eğer ben başka türlü davranırsam onu bir şekilde düzeltebilirim” diyor... Bu, alkol veya madde bağımlılığı olan kişilerin birlikte yaşadığı insanlarda da çok sık görülen bir fenomendir. “Ben eğer yeterince çaba gösterirsem bu kişiyi düzeltebilirim. Yeter ki ben doğruları yapayım.” Öyle bir durumda da kadın şiddet gördüğü ortam içerisinde kalabiliyor ama tekrar şiddete uğruyor.

-Şiddet kadın üzerinde nasıl bir etki yaratıyor hocam?

Bir kadın eşi tarafından dövüldüğü zaman, birkaç morluk oldu diyelim, bunlar geçer. Ama dövülme anı, dövülmenin fotoğrafları, gözünün önündeki imajlar, şiddete maruz kalırken yaşadığı çaresizlik, yalnızlık, aşağılanmışlık hissi, ondan sonrasında neyin geleceğini bilemediği ağır bir korku, kaygı hali, bütün bunlar kadının hafızasında farklı şekilde depolanır ve travmatik stres dediğimiz bir durumu tetikler. Yani kadın ondan sonraki dönemde belli şartlar altında çok daha kolay korkan, huzursuz, uyku bozuklukları yaşayan, kabuslar gören, insan ilişkilerinde gergin, sürekli irkilen biri haline gelir. Çünkü kişinin psikolojik bütünlüğüne ciddi bir saldırıdır şiddet. Eğer bu durum en az 6 ay şiddetli bir şekilde devam ederse, kişinin baş etmesinin çok zor olduğu birtakım sıkıntılar yaratır. Depresyon başlar, travma sonrası stres bozukluğu dediğimiz, her an kötü, olumsuz bir şey olacak beklentisi içine girer kadın.

Şiddet gören her 5 kadından biri intihara kalkışıyor

-Bir araştırmaya göre, kadınların yüzde 29.1’i erkeğin sözlerine cevap verdiği için şiddet görüyormuş. Yüzde 27’si lüzumsuz para harcadığı için, yüzde 23’ü çocuklarını ihmal ettiği için, yüzde 16’sı ise cinsel ilişki istemediği için... Sizin baktığınız vakalar arasında en büyük neden ne?

Sosyokültürel olarak kadının ekonomik bağımsızlığı ne kadar azalırsa şiddet o kadar artıyor. Yani kadının gücüyle şiddet arasında bir orantı var. Ama bu ‘Güçlü kadın şiddete maruz kalmıyor’ demek değil. Yani sosyoekonomik seviyesi zayıf kadınların şiddete uğrama ihtimali yüksek ama güçlü olmak tamamen şiddeti önleyici bir durum değil. Onun için sosyolojik olarak kadını güçlendirmemiz lazım. Psikolojik olarak da kadının hafif şiddeti çok önemli bir problemin göstergesi olarak görmesini sağlamamız lazım. Bu çok mühim bir nokta. Karşısındaki insanda psikolojik sorunlar varsa kadın bunları görebilmeli. Bir başka nokta daha var; kadınlar gelin gidecekleri aile içinde şiddet olup olmadığına da bakmalı.

Eğitimli kadınlar da şiddete maruz kalıyor

-Eğer şiddet varsa?

Varsa ve aile evlilik üzerinde etkili bir yapıya sahipse, o da çok büyük bir alarmdır. Evlenmeden önceki çok hafif bir şiddet eğilimi de çok önemli bir şiddet probleminin göstergesidir. Şiddete maruz kalan kadınlara baktığımızda, evlenmeden önce eğer yeterince zaman bırakılmışsa, yani 3 ay değil de 1,5-2 yıl kadar birlikte zaman geçirilmişse, oralarda mutlaka işaretler olur. Ben bugüne kadar sonradan şiddet uygulayıp da o 1,5-2 yıllık dönemde herhangi bir ipucu vermeyen kimse görmedim.

-Mesela?

O kişiye çok iyi davranmıştır ama dışarıda şiddet eğilimi olan bir insandır.

-Şiddet uygulayan erkeklere baktığımızda görüyoruz ki çoğu işsiz. Kadınlar ise çalışıyor... Hayat acımasız erkek de acımasız diyebilir miyiz? Erkek, hayatın acımasızlığını şiddetle mi aşmaya çalışıyor acaba?

Şiddet bir davranış. Davranış da çeşitli bağlamlarda değerlendirilmesi gereken bir şey. Mesela erkek işsiz, kadın çalışıyor, erkeğin şiddete eğilimi var... Bunun birkaç sebebi olabilir. Erkeğin işsiz kalması muhtemelen bir kişilik bozukluğunun sebebi olabilir. Yani erkek daha önce otoriteye karşı, sürekli olarak öfkeli davranışlarda bulunduğu için işsiz kalmış olabilir. İkinci sebep; erkeğin aile içinde hep model olarak güçlü olan taraf olma zorunluluğunu hissetmesi olabilir. Yani ‘Bir erkek ailesini yönetiyorsa erkektir, reistir’ kavramıyla da açıklanabilir bu davranış... O zaman işsizlikten dolayı gücü azalmış erkek, o gücünü şiddet göstererek tamamlayabilir. Ama bu eğitimli ve iyi noktalarda çalışan erkek şiddet uygulamıyor anlamına gelmez. Oran olarak daha azdır ama onlar arasında da şiddet eğilimi olabilir. Yalnız orada kadının iletişim biçimi, aradaki ilişki biçimi, sorunları mümkün olduğunca çabuk halletmeye çalışmak, destek almak çok daha etkili oluyor. Çünkü ilişkide bir sorun olduğunda, o sorun bir süre sonra büyüdüğünde, aslında çok fazla şiddet eğilimi olmayan bir kimse de belli zorlanmalar altında kontrolünü kaçırabiliyor. Yani bazı kimseler var ki onlar çok zor, çok nadir durumlarda kontrollerini kaçırabiliyor. Oralarda da problem o noktaya gelmeden onunla baş etmek lazım. Kısacası şiddet bir davranış biçimi ve kimler tarafından, hangi şartlarda, nasıl yaşandığına göre uygun çözümler getirilmesi gerekiyor.

-Sonuç olarak kadının kendisini şiddet anında savunması çok da mümkün değil anladığım kadarıyla...

Evet. Genel bir reçete yok. Ama kadının şunun bilincinde olması lazım; küçük bir şiddet uygulanmış olması, ondan sonra gelecek daha büyük şiddetlerin habercisidir. İkincisi; şiddet uygulandığında kendilerini maruz kaldıkları şiddetten sorumlu tutarak, “Eğer ben farklı davranırsam şiddet ortaya çıkmaz” illüzyonuna, yanılgısına kapılmamaları çok önemli. Kendilerine yanlış geliyor olsa da şiddetin hiçbir sebebi olamaz. Mesela erkek küsebilir, kızabilir, çekip gidebilir, konuşmayabilir... Bunlar anlaşılır sebeplerdir. Çünkü aynı durumda insanlar bunları yapabiliyorsa o da yapabilir... Diyelim ki erkek tartışma sırasında eşine bir şey söyledi, o da kabul etmedi. O anda eğer çekip gitme ya da kendi köşesine çekilip susma imkanı varsa, ama bu alternatifleri kullanmayıp şiddet uyguluyorsa, sebep ne olursa olsun problem şiddeti uygulayan insandadır. Şiddeti önlemek ise ancak şiddeti uygulayan insanın değişimiyle sağlanabilir. Kadın da kendi açısından bir değişim yaşayabilir. Ama şiddet uygulayan kişi eğer herhangi bir şekilde gerçekten özünde bir değişime hazır değilse o şiddet önlenemez ve aksine artacak demektir. Ne kadar erken önlem alırsanız, ne kadar erken tepki gösterirseniz kendinizi o şiddetten o kadar çok korursunuz.

‘Tuzluk nerede?’ diye kadına saldıran erkek çok hastadır

-Şiddet uygulayan erkeği engelleyecek bir söz, bir davranış yok mu peki?

“Şöyle yapın” dediğimizde o bir durum için doğrudur ama başka bir durum için tehlike yaratabilir. Onun için genellemeler risklidir. Bazı kimselerde alttan almak iyidir ama bazı kimseler de alttan aldıkça daha çok üzerine giderler. O anda güvende olmak çok önemli... Bir de öfkeli durumda tartışmayı devam ettirmemeye çalışmak ve konuyu herkesin sakin olduğu zamanda konuşmak çok önemli. Çünkü insanlar öfkeliyken hiçbir problemi halledemezler. Öfke, insanın en hatalı düşünmesine zemin hazırlayan, en yanlış düşüncelerin pekiştiği ve aynı zamanda insanın kendisinden en çok emin olduğu bir durumdur. Zaten öfkede yanıltıcı olan da budur. Yani kişi hem çok hatalı düşünür hem de kendinden çok emindir. Kendinden emin olduğu için de aksiyona geçme eğilimi vardır. Onun için öfkeliyken hiçbir konuyu konuşmamak, problemleri sakin bir ortamda konuşmak çok önemlidir.

-Ama öyle örnekler var ki... Adam dört gün boyunca sevgilisine işkence ediyor. Demek ki sürekli artan bir öfke var içinde...

Dört gün boyunca şiddet uygulayan kişi psikiyatrik olarak çok hastadır. Hasta bir insanı ise kadın ne yaparsa yapsın önleyemez. Burada çok hasta bir insanla ortalama yaşantıda karşımıza çıkan durumu birbirinden ayırmamız lazım.

-Hangi şiddet hastalıklı bir durumu ortaya koyar peki?

Eğer şiddet çok yoğun olarak ortaya çıkıyorsa, çok küçük sebeplerle, çok orantısız şiddet geliyorsa bu hastalıklı bir durumdur. Mesela, “Tuzluğu niye unuttun?” diye sofrada kadına saldırı varsa o kişi çok hastadır.

-Sözel şiddet de hastalık belirtisi midir? Bağırmak, çağırmak mesela...

O da kişinin psikolojik olarak rahatsız olduğunu gösterir. Kişide sistemli olarak, çok güçlü bir şekilde gelen öfke atakları varsa, ruh sağlığı yerinde değildir. Şiddetin bir bölümü psikiyatrik hastalıklarla alâkalıdır. Kişide kişilik bozuklukları olabilir. Bu anti sosyal kişilik bozukluğu, borderline, yani sınır kişilik bozukluğu olabilir... Bu kişilerin dürtü kontrolü çok zayıftır, baskı altında şiddete başvururlar. Kendilerine veya başkalarına zarar verme eğilimleri vardır. Ayrıca ağır narsistik kişilik bozuklukları olanlarda da şiddet eğilimi vardır...

-Sizin bir araştırmanızda, “Şiddet gören her 5 kadından birinin intihara kalkıştığını” okumuştum. Demek ki şiddet sadece erkeğin kadını öldürmesiyle sonuçlanmıyor, kadın da o anda kendini o kadar çaresiz hissediyor ki ölümü göze alabiliyor?

Kesinlikle... Kadın o kadar çaresiz, o kadar korkunç bir durumda oluyor ki ölümü bile göze alabiliyor. Ya şiddet sırasında veya sonrasında, “Artık yaşamak istemiyorum, tekrar bu ortamda bulunmak istemiyorum” diye düşünüyor ve intihar girişiminde bulunuyor. Bir de şunu özellikle belirtmek gerekiyor; diyelim ki intihar olmadı, başta dediğim gibi şiddetin ayrıca kadın üzerinde çok ağır travma etkisi var. Biz hep kadınların bıçaklanması gibi şiddetin en ağır şekli üzerine odaklanırsak farkında olmadan daha hafif ve orta dereceli şiddeti daha kabul edilebilir görürüz. Onun için her türlü şiddete sıfır tolerans seferberliğini başlatmamız lazım.

‘Bir kadın şiddete göz yumuyorsa, erkeği terk etmiyorsa,
bilsin ki şiddet muhakkak yine uygulanacak. Üstelik her seferinde dozu daha da artacak Şiddet önce bir ittirme veya bir tokatla, yani küçük dozlarla başlar. Veya ‘Şimdi döveceğim seni’ gibi tehditlerle... Ama bu buzdağının görünen ucudur

Bu durumu çok ciddiye alıp üzerine gitmek lazım. Çünkü bu küçük dozlar bundan sonra gelecek daha büyük şiddetlerin en önemli göstergesidir...’

DİĞER YENİ YAZILAR