Çarpıcı açıklamalar

Prof. Ali Nesin: Polisler kapımı çalınca ev halkı Ergenekon’dan tutuklanacağımı sandı!

Haberin Devamı

Bekir Coşkun’un “Şifre... Badem bıyık” yazısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ufff! Ayıp! Çok üzücü. Kendini üstün gören, halkı altinsan olarak gören birinin nitelemesi. Gerçekten çok üzülüyorum. Bunu okuyunca bir badem bıyıklıya sarılıp Bekir Coşkun namına özür dilemek istedim. Eğer içten olmam gerekirse, biraz düşününce, Bekir Coşkun’u kendi sınıfımdan gördüğüm için onun namına özür dilemek istediğimi anlıyorum. Ne de olsa ben de okulda, sokakta (evde değil!) böyle bir eğitim aldım. Yobazlar, takunyalılar, kara cahiller, aydınlatılması gereken bir halk vs. Bu söylemlerdi benim yakın çevremde tekrarlanan. Bunun ne kadar yanlış bir söylem olduğunu anlamamız için kaç kez dayak yememiz gerekecek! Benim çok saygı duyduğum, babamın da sekreterliğini yapmış bir hanım var. Eski komünistlerden. Hem akıllı, hem bilgili, hem vicdanlı, herşeyiyle hayran olunacak biri. Başörtüsüne özgürlük imzamdan sonra bana çok saldırıldı. Bense hep o çok saygı duyduğum hanımın görüşünü merak ettim. Uzunca bir süreden sonra bana telefon etti ve beni kutladı. “Yıllarca nasıl yanlış yapmışız, ne kadar aptalmışız, nasıl yanlışımızı görememişiz” dedi. Ne kadar rahatladığımı anlatamam.

HÜKÜMETİ ELEŞTİRMEK İSTEYEN İCRAATLARINI ELEŞTİRSİN, TÜYÜNÜ KILINI DEĞİL

Bir gerçeklik payı görmüyor musunuz bu yazıda peki?


Abartarak bir örnek vereyim ki mantığımın ne kadar doğru olduğu anlaşılsın. Diyelim Hitler Almanyası’nda yaşıyorsunuz ve faşistlerin büyük çoğunluğu sümük bıyıklı. Faşistleri sümük bıyıklı diye eleştirmek doğru mudur? Faşistlerin eleştirilecek başka bir şeyi kalmadı da bir sümük bıyıkları mı kaldı? Bunu yapmak işin özünden kaçmak, kaçak güreşmektir. Eğer hükümeti eleştirmek istiyorsanız, hükümetin icraatını eleştirin, tüyünü kılını değil.

Hocam soruyu doğru soramadım galiba... Uzun bir alıntıyla bir kez daha deneyeyim. Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Profesörü Faruk Birtek diyor ki, “Ben bu ülkeye hizmet etmek istiyorum ama benim karım başını örtmeyi reddetti. Bu sebeple benim Türkiye’de idari bir mevkide yerim olmasına imkan yok. İktidar ‘Başını Örtenler Kulübü’ haline geldi. Demokrat Parti döneminde bile hürriyetler vardı, insanların sesi çıkıyordu... Erdoğan’ın ilk senelerini çok beğendim, birçok konuda onu destekledim. Ama son dönemdeki icraatları beni korkutuyor. Bilhassa beni rahatsız eden polislerin yetkilerinin fevkalade artırılması. Açıkçası ben bu beyanatı verirken korkuyorum. Çünkü ne olacağını bilemiyorum. Polis gelip evimi basabilir, evde kendi kafasına uygun bir şey bulabilir. Ben bugün korkan bir modern oldum...” Siz bu gidişattan hiç korkmuyor musunuz?

Geçenlerde evimin kapısı çaldı. Son derece resmi giyimli iki kişi. Ev halkı Ergenekon davasından beni tutuklamaya geldiler sanmış. Korku anlaşılan topluma sirayet etmiş. Bu bir...

Öyle bir ihtimal var mı? Ergenekon’la sizi hiç bir arada göremiyorum ben!

Olmaması gerek...

BİLSEYDİM BÖYLE OLACAĞINI  REFERANDUM KONUSUNDA GÖRÜŞ BELİRTMEZDİM!

Peki gelenler kimlermiş?


Vergi memurlarıymış... Devam edeyim... İkincisi, tabii ki muhafazakârlıktan hoşlanmıyorum. AKP de muhafazakâr bir yapıya sahip ve toplum da giderek muhafazakârlaşıyor. Ama bunun bir tür moda olduğunu ve zamanla, yaşam koşulları değiştikçe değişeceğine inanıyorum. Ama beni en çok korkutan Türkiye’nin geçirmekte olduğu kutuplaşma. Kabul edilemez bir hal aldı. Ya alçaksın, ya satılıksın, ya vatan hainisin ya da tam tersine bir kahraman! Referanduma evet dediğim için denmedik şey kalmadı bana. Varsayalım ki bir hata yaptım. Olmaz mı? Olur tabii. Diyelim gerçekten referanduma evet demek yanlıştı. Bir insanın yanlış yapmaya hakkı yok mudur? Galiba matematik burada devreye giriyor. Matematik insanları sadece daha akıllı değil, aynı zamanda daha hoşgörülü de yapıyor.

Sanki referandum konusundaki kararınız yüzünden biraz şüpheye düşmüş gibisiniz... Yanılıyor muyum?

Hayır, şüphe değil de şöyle bir şey: Referandum konusunda çok düşünmedim doğrusu. Matematik Köyü’ndeydim, günde en az 4 saat ders veriyordum, derslerimi hazırlıyordum, matematik yazıları yazıyordum, yani bambaşka bir dünyadaydım. Referandum ne de olsa başörtüsü ya da türban konusu gibi felsefi ya da hayata bakışla ilgili bir konu değildi, çok daha güncel bir siyasi konuydu. Siyasetin de o kadar günceliyle çok ilgilenemiyorum doğrusu. Dolayısıyla soru bana sorulduğunda Türkiye’nin bu çok da önemli bulmadığım konuda bu kadar kutuplaştığının farkında değildim ve hemen oyumun rengini açıkladım. Bilseydim böylesine bir kutuplaşma olduğunu, bu kadar basit bir konuda görüş belirtmezdim. Bence gereksiz bir gerginlik. Oysa başörtüsü konusunda yaşanan gerginliği Türkiye’nin geçirmesi gerekiyordu, mutlaka yaşanması gerekiyordu. Başörtüsü konusunda daha önce de fikrim sorulmadan kendiliğimden görüş belirtmiştim ama pek dikkati çekmemişti. Başörtüsü önemli bir konudur, referandum ise belki onuncu dereceden önemli.

Dünkü konuşmamızda YGS’de olup bitenleri ‘aptallığın daniskası’ olarak tanımlamıştınız. Bu söz bana babanız Aziz Nesin’in “Türk milletinin yüzde 60’ı aptaldır” sözünü hatırlattı... Maalesef bu söz de kutuplaşmış Türkiye’de çok sık kullanılıyor.

Babam o aptallık oranını aslında yüzde 92,5 olarak verecekti, 1982 Anyasası’na evet diyenleri kastederek. Gönlü elvermedi, çünkü halkçıydı, yüzde 60’a indiriverdi. Ne yazık ki şimdi bu oran AKP’ye oy verenler için kullanılıyor. Eğer Türklerin yüzde 60’ı gerçekten aptalsa ve aptallar da AKP’ye oy veriyorsa, o zaman CHP yakın zamanda iktidara gelemeyecek demektir! Ayrıca hakaret ettiğin insanlardan da oy bekleyemezsin. Bu söylem ne etik olarak doğru ne de pragmatik olarak.

Ama Başbakan Erdoğan da referanduma hayır diyenleri kastederek “İşte bunlar milletin yüzde 60’ı aptaldır diyenler” mealinde bir söz söyledi...

Belki bir başbakanın söylememesi gereken bir şey ama diğer tarafta da partisine oy verenleri aptal olarak nitelendiren bir kitle var... Bu niteleme ne kadar çirkin bir şey. Doğru olsa da çirkin yanlış olsa da. Söylenmemesi gereken bir şey. Özellikle siyaset yazıları yazarak kitleleri etkilemeye çalışan biri, “Benim gibi düşünmeyen aptaldır” diyemez. Siz, böyle bir şeyin kendinize söylendiğini düşünsenize. Size aptal diye hakaret eden birinin düşüncelerini ciddiye alır mısınız, o partiye oy verir misiniz?

NE BALBAY’IN NE DE ÖZKAN’IN SİYASİ GÖRÜŞLERİNE KATILIRIM AMA ORTADA BİR HAKSIZLIK VAR

Ahmet Şık’la Nedim Şener’in tutuklanmasına ne diyorsunuz? Bunun üzerine imzalanan Aydınlar Bildirgesi’ne katılıyor musunuz?


Tutuklamaların gereksiz olduğunu sanıyorum. Gerekliyse de bir hafta, bilemedin iki hafta olur, delillerin karartılmaması amacıyla belki... Ama sadece bu değil ki haksızlık. Asıl darbe planı yapmakla suçlananlar dışarıdayken, darbeye destek olmakla suçlanan Balbay ve Özkan içeride. Ne Balbay’ın ne de Özkan’ın siyasi düşüncelerine katılırım. Ama bu başka bir şey, ortada bir haksızlık olduğunu görmek başka.

Niye peki Balbay’la Özkan’ın tutuklu olmalarına hiç karşı çıkmadınız bugüne kadar?

Ben süpermen miyim? Nerede haksızlık ben orada öyle mi! Benim de bir işim var, üstelik ciddiye aldığım, sevdiğim ve önemli bulduğum bir iş. Ama birileri bir kampanya filan düzenleseydi, sıkıştırıp hadi yürüyelim deseydi, katılırdım tabii ki!

MİLİTER GRUP YOK OLACAK ÇARŞAFLIYLA YARI ÇIPLAK BARIŞ İÇİNDE YAŞAYACAK!

Bu kutuplaşma nasıl biter?


Bunun yanıtı çok basit: kutuplardan biri yok olunca biter!

Hangi kutup yok olacak peki?

Militer grup yok olacak. Muhafazakâr grup bir şeyi muhafaza etme gereğini duymayacak. Türkiye demokrasiye kavuşacak. Bugünkü sancılar geçiş döneminin sancıları. Hepimiz demokrasiye, değişik fikirlere, hatta saç baş yolduran fikirlere alışacağız. Çarşaflıyla yarı çıplak barış içinde yaşayacak. Zamanla da çarşaflı kalmayacak herkes yarı çıplak olacak!

Başörtülüler ne olacak peki?

Şaka yapıyorum tabii. Her düşünceden ve inançtan insan kalacak. Ama aşırı uçtakiler birer ilginçlik olarak var olacaklar.

Türkiye sizce nereye doğru gidiyor?

Ben çok umutluyum doğrusu. Olağanüstü gençler geliyor Matematik Köyü’ne. Öyle bir iki değil, yüzlerce muhteşem genç geliyor. Türkiye çok enerjik bir ülke. Akıllı gençler de bu enerjiden yararlanıyor. Herhalde aydın denilen zümre arasında benim kadar gençlerle haşır neşir olanı kolay kolay bulunmaz. Gençleri tanıyan, onlarla birlikte yaşayan biri mutlaka iyimser olacaktır, çünkü gençlerde iş var. Moruklarda iş yok!

-BİTTİ-

DİĞER YENİ YAZILAR