'ABD’nin cami avlusuna bıraktığı bebek gibi'

Faik Bulut: Kürt açılımı ABD’nin cami avlusuna bıraktığı bebek gibi

Haberin Devamı

Bİzİm millet ırkçılık nedir bilmez, böyle biliriz değil mi? İşte size ezber bozacak bir anı, hem de ne PKK ne de terörün esamesinin okunmadığı bir zamandan; 1969’dan... Erzurum’da çaldığı bir kapının üzerine iliştirilmiş bir notla düşünmeye başlar Faik Bulut, Kars’a evine gidene kadar... Yazı kısadır, kısadır ama jilet kadar keskin; “Kürtler ve itler giremez!” “İyi ama eğer biz Kürtsek, bu Türkler ne?” diye sorar kendine... Sonra Ankara’da üniversiteye başladığında “Ey Kürtler, ey Türkler bu ülkede tüm halklar kardeştir, sizi sosyalizm kurtaracak” bildirisiyle kendisini Dev-Genç, ardından da Devrimci Doğu Kültür Ocakları içinde bulur...

Bunca yıl sonraysa, Kürt meselesinde gelinen noktayı şöyle değerlendiriyor Bulut: “AKP’nin genlerinde biz Kürtler’in anladığı anlamda bir açılım planı yoktu zaten. Niyet de yoktu, bakmayın. Amerika tarafından cami avlusuna bir bebek bırakılmış, ’Öksüzdür, buna sahip çıkarsın’ denilmiştir Erdoğan’a... Peki o ne yaptı? Kürt meselesini AKP’leştirerek çözmeye çalıştı. Kürt açılımını Erdoğan’a Amerika ihale etti. Erdoğan da tıpkı yap-satçı müteahhit gibi diyor ki ’Demirden çalacağım... Çimentodan çalacağım...’ ’Dil hakkı vermeyeceğim, yerel yönetim vermeyeceğim, operasyonlar düzenleyeceğim.’ Peki bunlar olmadan niye açılım yapıyorsun?”



*****


*Kürt açılımı için ne diyorsunuz?

Kürt açılımını Erdoğan’a Amerika ihale etti. Erdoğan da tıpkı yap-satçı müteahhit gibi diyor ki, “Demirden çalacağım... Çimentodan çalacağım...” Yani ne diyor? “Dil hakkı vermeyeceğim, yerel yönetim vermeyeceğim, operasyon düzenleyeceğim...” Peki bunlar olmadıktan sonra niye açılım yapıyorsun? AKP’nin genlerinde biz Kürtler’in anladığı anlamda bir açılım planı yoktu zaten. Niyet de yoktu, bakmayın.


*Niye?

Ortada bir ihale vardı. Amerika tarafından cami avlusuna bir bebek bırakılmış, “Öksüzdür, buna sahip çıkarsın” denilmiştir Erdoğan’a. O da sahip çıkarken ne yapıyor? Kürt meselesini AKP’lileştirerek ve kendisine rakip olabilecek yasal Kürt siyasal hareketlerini tasfiye ederek çözmeye çalışıyor. AKP sadece DTP’yi değil, Hak-Par gibi kamuoyunda şiddete asla bulaşmamış bir partiyi bile muhatap almadı. Halbuki bu işin öznesi Kürt’tür. Öznesini dışlayarak hiçbir sorunu çözemezsiniz. O bakımdan AKP’nin genlerinde demokrasi de yoktur, bizim anladığımız anlamda çözüm de yoktur, ki en tehlikesizi Alevi meselesinin çözümüydü. En azından bölücülük tarafı yoktu. Ama AKP Alevi meselesini bile Sünnileştirerek çözmeye kalktı, ki gördüğünüz gibi orada da bir sürü olay çıktı.



*Peki silahlı mücadele sertleşir mi?

Silahlı mücadele kendi yolunda devam ediyor. Çözüm olmadığı müddetçe de devam edecektir, kesintilerle, aralıklarla. Fakat ben gazeteci kimliğimle PKK’ye yakın insanlarla görüşüyorum, onlar “Evet çatışıyoruz, ama bizim bir gözümüz hâlâ barışta. Yani kendi içimizde uzlaşmada, anlaşmada” diyor. Barışta ısrarlılar, ama AKP son politikalarıyla, özellikle Başbakan’ın Konya konuşmasıyla Kürt meselesini tümüyle bir terör meselesi haline getirdi. Başbakan’ın genel Kürt siyasal kitlesini terörün destekçisi olarak hedef göstermesini ben topyekün yeniden bir savaşa dönüş çağrısı gibi algıladım. Bence Çiller, Güreş dönemine dönüyoruz Kürt meselesinde...


*Ama son dönemde BDP içinden yapılan açıklamalar da çok ağır değil mi? Bu nasıl barış istemek?

Bakın biz Kandil’i konuşmayalım, biz Kandil’in ancak perspektifini konuşabiliriz. Kandil, bu Kürt açılımını başından beri tasfiye hareketi olarak düşünüyordu ama buna rağmen kendince insiyatifler kullandı, adım attı. Öcalan devreye girdi, biliyorsunuz bir barış grubu geldi. Fakat Öcalan, AKP’ye açtığı kapı ve verdiği önemin karşılığını bulamadı. Bulamayınca yavaş yavaş geri adım attı. Yani 31 Mayıs’a kadar kapıyı açık bıraktı, bir parmak da olsa... Uyardı, uyardı ama kimse bunu kale almadı. Burada önemli olan, bu AKP’ye ihale edilmiş bir meseleydi. AKP’nin başından sonuna kendi yerli üretimi olan, Kürt’e, Türk’e, kamuoyuna sorarak planladığı bir şey değildi. Obama geldi, parlamentoda konuştu, Ermenistan ile Kürt meselesine değindi ve orada AKP’yi Kürt meselesine teşvik eden konuşmalar yaptı. Özel konuşmalarda ne oldu, ne bitti bilmiyoruz. Ama cami avlusuna Kürt meselesini getirdi, Erdoğan’a dedi ki “Sen buna sahip çık.” AKP’nin bırakın dört başı mağmur, durmuş oturmuş bir programı yoktu Kürt meselesinde. Sadece “Kürt açılımı” dedi, ondan sonra geri adımlar attı. Bu işin bir yanı. İkincisi; AKP başından beri bir kırmızı çizgi koydu, “Ana dilde eğitim asla düşünmeyin, olmaz. Yerel yönetimler olmaz.... Operasyonlar durmaz, terörü bitireceğiz” gibi... Buna karşılık Kürtler de aşağı yukarı şu sonuca vardılar; “Bu kırmızı çizgilerle barış olmaz. Ama yine de biz barışa hazırız, uzlaşmaya hazırız.” Burada DTP’ye belki şöyle bir eleştiri yöneltilebilir. DTP’nin de başından sonuna kadar durmuş oturmuş bir stratejisi yoktu, bunu görmek lazım. Ama AKP’nin de yoktu...


*****


Biz Kürt meselesini barışla çözmek isteyen son kuşağız

*AKP Kürt meselesini çözebilecek mi sizce?

Bir kere AKP’nin siyasal ve ideolojik kodları bu meseleyi çözmeye müsait değildir. İkincisi, Kürtlerin muhatap alınmaktan öte aktif katılımı sağlanmadan bu mesele çözülemez. Üçüncüsü de, bu mesele yerli ve yerinde çözümlerle olur. Başkalarına ihale edilmekle olmaz. Yani kardeşleşme temelinde çözülebilir. Son nokta da belki, Türkiye çok karanlık bir döneme girdi. Kürtler eğer hâlâ Türkiye’den kopmayı düşünmüyorlarsa, burada dinin de geleneksel olarak etkisi var ama esas olarak Türkiye’deki Kürtlerin sol meşrepten gelmesi çok önemlidir... Ve son bir cümle burada, biz Kürt meselesini barış yoluyla çözmek isteyen son kuşağız. Eğer bu kuşak da aradan çekilirse bir daha Türkiye’de ruhen ve fiziken bu meseleyi çözmede ortak paydayı bulamayız. Kardeşliğin son köprüleri biziz. Çünkü gençlerde ruhen kopuş var. Kürt gençleri kendilerini aşağılanmış hissediyor. Apo’ya ya da PKK’ye her küfredildiğinde kendilerine küfredildiğini düşünüyor. Çünkü onlara göre, Apo tüm Kürtler adına orada. Diyarbakır’da maça giden lümpen gençten daha politik insanlara kadar Kürt mahalesinde duygu budur.


-BİTTİ-

DİĞER YENİ YAZILAR