"Güle güle Ağam sen zenginlerin en iyisiydin!"

Yanımdaki yaşlı amca "Zenginlerin en iyisiydi. Kimseye borç takmadı, alacağı bile vardır onun" derken ağlıyordu. Bir yandan tabutu görmeye çalışırken! Herkes o mahşeri kalabalıkta tabutu görmek istiyordu. Çoğumuz göremedik

Haberin Devamı

Bundan 11 yıl öncesindeyim cuma gününden bu yana... Günaydın'da toy bir muhabirken kesişti ilk kez yolum onunla... Bir basın toplantısına yollamıştı şefim. Sakıp Sabancı'nın basın toplantılarından biriydi... Rutin bir toplantı... Heyecanlıydım... Fotoğraflarını çektim, haberi yaptım... O heyecanla nasıl çekmişsem çekmişim! Şansa müthiş iyi çıkmış fotoğrafı. Bir telefon geldi birkaç gün sonra... Sakıp Sabancı'nın sekreterinden... Fotoğrafı çok beğenmişler, Sakıp Bey mümkünse bir tane istermiş. Kanım ısınmıştı zaten, hemen bir tanesini tab ettirdim... Kocaman ebatlarda, bir de güzel çerçevelettim. Tuttum Fındıklı'daki Akbank binasının yolunu... Utana sıkıla sekreterinden bir ricada bulundum. Mümkünse ben verebilir miydim? Mümkündü, şaşırmıştım. Koskoca Sakıp Ağa, "Buyursun" demiş.

"Al kızım bunu evine götür" dedi
Buyurdum! Tıpkı ekranlardaki gibiydi, rolsüz, samimi, babayani... Önce sıcak bir teşekkür etti, ben fırsat bu fırsat "Bir iki soru sorabilir miyim?" dedim. Hiç yüksünmedi, yanıtladı. Sanki hissetmişti yeni yetme olduğumu, destek vermek istercesine cömert cömert konuşuyordu. 94 Krizi öncesi, en civcivli günlerdi... "Öleceksek bir kez ölelim. Gerekirse enflasyon yüzde 1000 olsun, ama bu iş bitsin!" diyordu.

Ben mesajın büyüklüğünü tam çözememiş, hâlâ başka sorular sormaya çalışıyordum. Durdu, şöyle bir baktı yüzüme her zamanki tebessümüyle!.. Omuzumu sıvazlayıp, "Al sen bunu evine götür kızım" dedi babacanca. Alıp götürdüm! Tabii eve değil, Günaydın Gazetesi'nin ekonomi servisine! Millet duydu, coştu. "Al evine götür" dediği mesaj gazeteye manşet oldu. Uçuyordum! Ama bir sonraki gün benim haberin her gazete, her TV kanalında manşet ya da tartışma konusu olduğunu görünce bulutların üstüne çıktım. Sakıp Sabancı, benim gibi toy bir muhabire öyle bir destek çıkmıştı ki, işte o an anladım.

Ağam hakkını helal et
Tüm bunlar cuma gününden beri hep aklımda. O hınca hınç dolu Fatih Camii'nin avlusunda, Sakıp Ağa'nın cenazesindeki birinin elindeki yazıyı görünce, anladım ki onun destek çıktığı insan sayısı saymakla bitmiyor. "Herkes ekmeğini yedi, ağam hakkını helal et" yazıyordu beyaz kartonun üzerinde... O sadece onbinlerce kişiye fabrikalarında iş ve aş sağlamadı, hayatın her türlü sillesini yemiş insanlara kendince destek verdi. Ruhunda vardı, belki çocukluğunda üç yıl hasta yatmaktan, belki hayatta tattığı acılardan, herkese yardım etmek istedi.

Ardından "Türk'e zengini sevdirdi" dediler. Eksik! O sadece sempatikliği, halkın dilinden konuşması, çocuksu tavırları ya da dobralığıyla sevdirmedi zengini... Her an, her şartta birilerine küçük ya da büyük bir iyilik yapmak için çabalamasıyla sevdirdi... Dürüst, iyiliksever, candan, yatırım yapmayı bilen ve 'beni siz var ettiniz' dercesine 'halkına borçlu olduğunu' her iki cümlesinden birinde tekrarlayan özellikleriyle sevdirdi...

İzdihamdan tabutu bile göremedik
İşte o yüzden Fatih Camii böyle kalabalık görmemişti. İşte o yüzden yaşlısı-genci, açığı-kapalısı, zengini-yoksulu, ünlüsü-ünsüzü herkes koşmuştu cenazesine... İşte o yüzden, yanımdaki yaşlı amca "Zenginlerin en iyisiydi. Kimseye borç takmadı, alacağı bile vardır onun" derken ağlıyordu. İşte o yüzden ihtiyarlıktan küçülmüş bir teyze "Allah Türkiye'ye daha nice Sakıp Sabancılar yetiştirmeyi nasip eylesin!" diyordu tabutu görmeye çalışırken! Herkes o mahşeri kalabalıkta tabutu görmek istiyordu. Çoğumuz göremedik. O, tabutun ardında müthiş bir zenginlik bıraktı. Sadece Sabancı Topluluğu'nu değil, hoşgörüyü, sevgiyi, saygıyı, çoğumuzun unutmaya yüz tuttuğu dayanışmayı...

DİĞER YENİ YAZILAR