Biz olsak direnirdik çocuklar direnemedi!

Mine Şenocaklı, Ereğli'den izlenimlerini aktarmayı sürdürüyor...

Haberin Devamı

İki Erdemir emeklisi, hem Erdemir yönetimine, hem Türk Metal’e, hem de çocuklarına kızgın! Yönetimi kriz fırsatçılığıyla, sendikayı işçileri satmakla, Erdemir’de çalışan çocuklarını sınıf bilincine sahip olmamakla suçluyorlar. Rıfat ve Bayram amca, “Bizim Maden-İş olacaktı ki, göreceklerdi direnişi. Ne yüzde 35’i, bir kuruş indirtmezdik maaşımızdan. Tek bir arkadaşımızı bile kapı önüne koyamazdı işveren” diyorlar...

Ereğli’nin sahiline iniyorum. Erdemir’in vardiya çıkışını beklemek için... Dört buçukta vardiya değişimi var. Çoluk-çocuk herkes sahilde, banklarda sohbet ediyorlar. Sahil gerçekten insanın içini açıyor. Bir saatim var, öylesine yürüyorum. İki amca da volta atıyor, hararetli hararetli konuşarak... Yanlarından geçerken kulak misafiri oluyorum. Amcalardan biri, “Biz olsaydık direnirdik!” diyor, diğeri onaylıyor. Doğru mu duydum, tam emin olamıyorum. En iyisi bizzat sormak. “Direnirdik dediniz. Erdemir’deki maaş indiriminden mi söz ediyorsunuz?” diye soruyorum. Doğru duymuşum, direnirlermiş! İkisi de eski Erdemir işçisiymiş. Tabii o dönemler, Erdemir kamu kuruluşu, sendika ise DİSK’in en güçlü örgütlerinden Birleşik Maden-İş, hani Kemal Türkler’in mirası Maden-İş’in ruhunu taşıyan... Yaşlanmışlar, ama sınıf bilinci hâlâ yerinde. 64 yaşındaki direnişçi Rıfat Amca, alıyor sözü: “Erdemir işçisini bu sendika sattı! Bunun başka izahı olamaz. Verilen hak geri alınmaz. Sendika başkanı işverenden para alıyor, işçiyi satıyor.” Coşuyor; “Bu Erdemir işçisine yakışmaz. Bu ne biçim sendika!” diyor. 58 yaşındaki arkadaşı Bayram Amca da aynı kafada. “Doğru söylüyor Rıfat... Şimdikiler korkusundan direnemiyor. Çünkü ’İmzalamazsanız, işten atacaklar’ diye korkutuyorlar. Onlar da inanıyor. Nasıl atacaklarmış? Bu iş o kadar kolay mı?” diyor.

Oğulları Erdemir’e takasla girmiş...

Her ikisinin de çocukları Erdemir’de işçi... 10 yıl önce takas sistemi çıkınca, 23.5 yıldır çalıştıkları fabrikada işlerini çocuklarına teslim edip, emekli olmuşlar. ’Ne iş yapıyordunuz?’ diye soruyorum. Rıfat Amca, “Biz, çalışmayı severiz ama gerçekten işimiz çok ağırdı kızım. Kömürün içinden çıkan yağı benzole çevirirdik” diyor. Sözü Bayram Amca alıyor; “Ben de yüksek fırına kömür gönderirdim. Kok fabrikasında konveyörcüydüm. O sıcak tarif edilmez...”

Rıfat Amca, oğlunu askere gitmeden kendi yerine geçirmiş. Oğlu maaşından memnun mu? Memnunmuş. Peki ya maaş indiriminden sonra ne olacak? Söz yine Rıfat Amca’da; “Çocuklar saat ücretine 60 kuruş zam alabilmek için 6 ay beklemişlerdi. Bu, yılda yüzde 4 zamma tekabül ediyor. Yüzde 4 zam yaptılar, aradan birkaç ay geçti, yüzde 35 indirim yaptılar.”

“Bu indirimi ileride düzelteceklerini söylüyorlar. Yani kriz bittiğinde... Mümkün mü?” diye soruyorum. “Ne safsın be kızım” der gibi bakıyor Rıfat Amca ve “Vallahi 16 ay sonra düzeltiriz diyorlar, ama emin ol o maaşlar öyle kalacak. Bir daha iyileştirmezler” diyor. Ya borç-harç? Rıfat Amca, oğluna borç yaptırmamış. Bir gün böyle bir şeyle karşılaşır diye... Bayram Amca’nın oğlunun ise bayağı bir borcu varmış. Her ay 2 bin lira ev taksidi ödüyormuş. Şimdi tüm aile kara kara düşünüyor. Şu anda maaşı neredeyse ödediği taksit kadarmış. Düşüncelere dalıyor, “Bakacağız işte bir çaresine” diyor Bayram Amca. Anlaşılan, emekli maaşından oğluna destek çıkacak.

‘Biz bu satılmış sendikayı Erdemir’e tünetmemiştik!’

Rıfat Amca, yine Maden-İş günlerine dönüp, alevleniyor; çocuklara kızgın; “Biz direndik, bu çocuklar direnemedi. Biz, bu satılmış sendikayı buraya tünetmemiştik!” Peki kim tünetmiş? Kim olduğunu söylemiyor, ama “Onların Allah belasını versin!” diyor. Biraz sakinleşiyor, bela okuduğundan bu sefer kendine kızgın, başlıyor bana örneklerle anlatmaya: “Maden-İş yumruğunu vurduğunda ses getirirdi. Bunlar işvereni kolluyor. Bak kızım, diyelim ki davalık oldun. Sen mahkemede 10 kelime konuş, avukatın tek kelime konuşsun, o davayı kaybedersin. Avukatın seni satma yönüne giderse, ağzını yırtsan havadır. İşte sendikanın işçiye yaptığı da bu! İşverenden mekan alan sendika, nasıl işçi sendikası olur?”

Son bir sorum var Rıfat Amca’ya, “Peki ama oğlun işten atılsa daha mı iyiydi?” Cevabı net; “Bu şekilde olacağına, işçiyi birden dökselerdi dışarıya daha iyiydi. Şimdi 12 bin işçi birden mağdur oldu. Zaten hepsi borç içindeydi, nasıl çıkacaklar işin içinden? Tüm hesaplar alt üst oldu. Hem öyle kolay mı işçiyi kapı önüne koymak. Bin 400 işçiyi de atamazlardı. Bizimkiler korkup hemen imzaladılar kağıtları. Ama asıl gerçeği ay başında anlayacaklar... Maaş ellerine yüzde 35 azalmış geçtiğinde...”

‘Ereğli’de işçi evlerine ateş düştü!’


Fabrika kapısındayım. Yerel basın ve gazete dağıtan gençler de vardiya çıkışını bekliyor. Dört buçukta işçiler birer ikişer çıkmaya başlıyor. Gençler haftalık Halk Postası’nı vermeye çalışıyor. Ama işçilerin çoğu istemiyor. Üstelik gazete bedava! Merak edip alıyorum bir tane; manşette ’Ereğli’de işçi evlerine ateş düştü!’ yazıyor. Gençlerden birine soruyorum, “Neden almıyorlar gazeteyi?” diye... Rastlantı bu ya, lise öğrencisi 17 yaşındaki Şafak Öztürk, aynı zamanda gazetenin sahibi Mehmet Öztürk’ün oğluymuş, cevaplıyor; “Galiba korkuyorlar. İşten atılırız diye... Öyle bir şey olacağını da sanmıyorum ama yine de çekiniyorlar” diyor. “Gazete hangi çizgide?” diye soruyorum bu kez, Şafak kısaca ’Sol’ diyor.

‘Yüzde 35 maaş indirimi bizim için soğuk duş oldu, ama doğru karar’

İşçilerin çoğu benimle konuşmak istemiyor. Yine aynı işten atılma korkusu sebebiyle... Buna rağmen birkaçıyla konuşma şansım oluyor. “Bu kararı alırken, sizin de fikrinizi almışlar, öyle mi?” diye soruyorum 10 yıldır soğuk haddehanede çalışan Hayrettin Keleş ve Kazım Keskin’e. Keleş şaşkın, “Ya öyle mi olmuş?” diyor şakayla karışık. Ardından ekliyor; “Eğer gerçekten bin 400 kişi atılacaksa, maaş indirimi tercih edilir.”

Peki bu kadar keskin bir indirim bekliyorlarmıymış? İkisi de şok olmuş, kararı duyunca... Onlar yüzde 15, hadi yüzde 20’ye hazırlamışlar kendilerini, ama hesapta yüzde 35 hiç yokmuş! Bu tam bir soğuk duş olmuş.

Söz yine Keleş’te: “Soğuk duş ama alınması gereken radikal kararlardan biri. Bu durumda ne yapılabilir? Bir; işçi çıkartılabilir. İki; ücret indirimine gidilebilir. Üç; işsiz izne çıkartılabilir. Peki ücretsiz izne çıkartılsaydık, İsdemir’le birlikte toplam 12 bin işçi ne yapacaktı, hiç maaş almadan? Dolayısıyla bu, en az zararla atlatılabilecek bir karar.”

“Emekli Erdemirliler’le konuştum. Onlar size kızgın. ’Biz olsak direnirdik’ diyorlar. Haklılar mı?” diye soruyorum. Hak veriyor emeklilere Keleş, ama çaresiz; “Direnecek sendika mı kaldı ortada? Eskiden daha agresifti sendikacılar. Şimdikiler işçi sendikası değil, işveren sendikası gibi davranıyor.”

Kazım Keskin alıyor sözü bu kez: “Arkadaşlar sözleşmeye güvenip ev ve araba taksidine girdi. Şimdi ayakta dik durabilecek işçi kalmadı. Adam ne yapsın? Bir dünya borcu var. Neye karşılık versin? Kimsenin borcu olmasaydı ve tabii Erdemir’in de durumu iyi olsaydı direnirdik. Erdemir iyi durumda değil, çalışmayan bölümler var. Zaten iyi durumda olsaydı, yeni yatırımlar yapardı. Malum kriz ortamı, fırsat var. Ama tek kuruş yatırım yapılamadı. Eğer şirket zarar ediyorsa, küçülme varsa, bin 400 işçinin çıkartılmasındansa, maaşların yüzde 35 düşürülmesi tabii ki daha doğru karar. Ben çıkartılmasam işten, arkadaşım çıkartılacaktı. O zaman vicdanen rahat edebilecek miydik?”

Nakliyat bölümünden 45 yaşındaki Mustafa Tanrıverdi de kararı kabullenenlerden... “Sizce bu karar, 40 katıra mı, 40 satıra mı giriyor?” diye sorduğumda, “İkisine de giriyor. Ama yapacak bir şey yok” cevabını veriyor. Satır ya da katır, yine de kimsenin işini kaybetmemesinden memnun Tanrıverdi. “Bu ben de olabilirdim, arkadaşım da... Şimdi fedakârlığı hepimiz yapıyoruz” diyor.

‘Fırsat bu fırsat deyip diğer şirketler de maaşları düşürecek’

Yine bir işçiyle konuşuyorum, o da isim vermek istemeyenlerden. Sebebi, işten atılma korkusu. İki çocuğunu da özel okulda okutuyormuş, eğitim masrafı ayda bin 700 liraymış. “Şimdi mecburen çocukları okuldan alacağım” diyor, devam ediyor: “Bence işten çıkarsalar daha iyi olurdu. Karı-koca çalışanlar var, emeklilikleri gelenler var. Yapılan indirim çok ağır. Herkes küçülecek, Ereğli de küçülecek. Şirket kâr ediyor, peki niye maaşları indiriyorlar? Bu işte başka bir hesap var.”

Bir de uyarısı var; “Bu maaş indirimi, tüm Türkiye’yi etkileyecek. Erdemir’in peşinden fırsat bu fırsat şirketler işçilerin maaşlarını biçecek” diyor.

YARIN

- Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık, Erdemir için ne diyor? n Ereğli’nin tepkisi ne olacak?

DİĞER YENİ YAZILAR