Gala'nın sultanları

Film bitti. Çıkıyoruz. Dilek Hanif'e "Tuvaletler çok güzel. En çok kime yakışmış" diye soruyorum. "Hepsine" diyor, ısrar ediyorum, duraklıyor. "Hepsine ama en çok Selda Alkor'a" diyor

Haberin Devamı

Asmalı Konak'ı izlemek için bir kez daha yollardayım... Kırmızı halıya ulaşmak için koşturuyorum... İstanbul sosyetesi, sanatçılar, siyasetçiler, işadamları... Smokinler, tuvaletler, hepsi birbirinden pahalı, hepsi olmasa da çoğu zevkli... Cidden Oscar törenlerine benzemiş. Bir rüya alemi. Önümde Deniz Seki, müthiş güzel. Allah övmüş de yaratmış. Kırmızı halıda gazetecilere poz veriyor. Flaşlar gündüze çeviriyor ortalığı. İçerde kokteyl var. Özellikle Asmalı Konak oyuncularını arıyor gözlerim. Bütün konak kadınlarının tuvaletlerinde Dilek Hanif imzası var. Hepsi müthiş, ama Selda Alkor bir başka! Yeşil, tüllü bir tuvalet giymiş.

Film başlayacak... Yavaş yavaş salona doluşuyoruz. Davetiyenin arkasına iliştirilmiş asma yaprağına göre buluyoruz yerimizi. Benimki kırmızı, önlerde ortanın biraz yanı. Kendimi acayip seçkin hissediyorum! Bir beyin yanına ilişiyorum. Film başlıyor. Perdede 'Asmalı Konak seyircilerine" diye bir atıf beliriyor. Ama salonda fanatik Asmak Konak seyircisi yok. Onlar evlerinde! Hayatlarında bir kez galaya gideni varsa bile bir elin parmaklarını geçmez.

Apo'ya ayıp olur!
Film akıyor ama seyirciler bir garip... Kıpırdanmalar, fısıldaşmalar, kıs kıs gülüşler, cep to cep mesajlaşmalar... Yanımdaki beyefendi kontörleri çılgınca harcıyor. Yanındakiyle "Kalksak mı kalkmasak mı" diye tartışıyor, her seferinde "Ya Apo'ya çok ayıp olur"la sonlandırıyorlar. Belli ki yönetmen Abdullah Oğuz'un arkadaşları. Bir kez o da solo, bir heyecan yaşanıyor. Seymen Ağa köprüden Hudson Nehri'ne kendini bırakınca, genç bir kız feryadı koparıyor: Eyvah Seymen öldü! Yanındaki "Sonunu biliyorum, ölmüyor" diyor, kız yatışıyor. Sonra yine sessizlik, mesajlar, gülüşmeler, film bitene kadar hep aynı durgunluk.

Film bitti. Çıkıyoruz. Dilek Hanif'e rastlıyorum. "Tuvaletler çok güzel. En çok kime yakışmış" diye soruyorum. "Hepsine" diyor, ısrar ediyorum: "Hepsine ama en çok Selda Alkor'a" diyor. Bence de! Bu arada gözüm Nurgül Yeşilçay'a takılıyor. Girişte Özcan Deniz'in yanında çok neşeli görünüyordu. Ama şimdi yolunda gitmeyen bir şeyler var anlaşılan. Yüzü düşmüş. Sanki o da filmi ilk kez izlemiş ve beklemediği sahnelerle karşılaşmış gibi...

Çok güldük...
Artık yorum peşindeyim. Kime yönelsem uzaklaşıyor. Hızlanıp yakaladığımda soruyorum "Nasıl buldunuz?" Cevaplar film eleştirisine yeni bir boyut getirir cinsten: "Halıların kırmızısı müthişti", 'Abdullah Oğuz'un kızı çok güzel", "Menderes Samancılar'ın diyalogları çok güldürüyor"... Filmle ilgili tek laf yok... "Ya film?" diye üsteleyince hep aynı yanıt: "Yaa bunu bana sormasan. Cevap verirsem ayıp olacak." Belki aldığım tek bir anlamlı cevap var: "Biz ağlamaya gelmiştik ama çok güldük!"

Filme ilişkin değil ama bir manidar cevap daha var: "İki yıl süren bir dizinin sonunu parayla izletmek hiç içime sinmiyor." İsmini yazmamak kaydıyla söylüyorum ama dizinin tam içinden gelmiş bir serzeniş bu. Katılmaması zor!

DİĞER YENİ YAZILAR