Hayırlara vesile...

Başbakan Erdoğan, radikal İslamcı Suudi şeyhi Yasin El Kadı'ya kendisine inandığı gibi inanıyor ve "hayırsever"liğine kefil oluyor...

Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan, radikal İslamcı Suudi şeyhi Yasin El Kadı'ya kendisine inandığı gibi inanıyor ve "hayırsever"liğine kefil oluyor.

TSK, en Atatürkçü, en laik ve parlak generallerinden birinin çapkınlık şerrine karşı, istifasını "hayırlı" buluyor.

Türban terörüne bir kurban veren ve dört üyesi yaralı kurtulan Danıştay'ın laik cumhuriyetçi kadın Başkanı Sumru Çörtoğlu'nun arabasına kan sürülüyor, herhalde ve kuşkusuz, "Hayırdır inşallah!" demek gerekiyor.

İslamda kurban kesmek, bildiğiniz gibi "hayır" işidir ve kurban kanı akıtmak, dökmek, sürmek hayırlıdır, sayın seyirciler... Dolayısıyla, yaşadığımız "hayırlara vesile" olayların bir mantığı var.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sahip çıktığı "Yasin Bey"in hayırseverliği, işte bu açıdan bakıldığında gerçek anlamını kazanır:

Çünkü Yasin El Kadı, İsviçre'deki Faysal Finans hesaplarından Hamas örgütüne 1 milyon 600 bin dolarlık bir "hayırseverlik" yapmıştır. Aynı hesaptan Sudan'daki El Şamal bankasına 10 milyon dolardan fazla bir "hayır" transferi gerçekleştirmiş ve bu paranın El Kaide elemanları, hatta bizzat Usame Bin Laden tarafından çekilmesine on yıl süreyle hayırlı hayretler içinde kalmıştır.

Yasin El Kadı, 1998 yılında, El Kaide'nin kurucu üyesi ve yakın arkadaşı Wa'el H. Julaidan'a 1 milyon 250 bin dolarlık bir bağış yaparken, Yemen'deki El İman Üniversitesi'ne öğrenci yurdu yapılacak sanmaktadır. Ama bu üniversiteden binlerce gencin Afganistan'a cihada gönderildiğini kesinlikle bilmemektedir. Zaten yurt müteahhidi Mahmut Memduh Salim'in El Kaide üyesi olduğunu da ABD'de tutuklandığında öğrenivermiştir "hayırsever" Yasin Bey.

***


Yasin El Kadı, "hayır" işlerken turizm yapmayı da çok sever. Onlarca kez gittiği Afganistan'da, Talibanlarla çekilen fotoğrafları salt turistik hatıra olup, El Kaide üyesi Mahmut Mehdi'yle poz vermesi, tamamen tesadüftür. Suriyeli terörist Mehdi, Keşmir'de adam kaçırıp rehin almak ve karşılığında haraç istemekten suçluysa, bu durumdan Yasin "bey" sorumlu değildir.

Bütün bunlar Yasin El Kadı'nın Le Temps Gazetesi'nde yayınlanan ve salt İsviçre çıkışlı paralarıyla karıştırdığı haltlar... Pardon işlediği hayırlar. Eğer Türkiyeli Başbakanımız Recep Tayyip Bey, kendisi için: "Türkiye'yi seven, geçmişi itibarıyla da Türk ve burada yatırımları olan bir insandır," diyorsa, demek ki BİR (ya da BİM) bildiği var. Hatta iki bildiği olabilir: El Baraka. Bu arada, Karavan Construction, Arbusto gibi şirketlerin de Türkiye'de ne gibi "hayırlara vesile" olduğunu araştırmak gerekir...

***


Öte yandan, Kara Harp Okulu Komutanı Reha Taşkesen de bir başka hayra kurban edildi. Tersi mümkün değil.

Çünkü Türkiye'nin AB üyeliğini destekleyen, bu üyelik uğruna MGK'daki varlığından, hatta devlet içindeki ağırlığından vazgeçen TSK, her fırsatta nasıl demokratlaştığını kanıtlıyor ve özellikle Org. Hilmi Özkök'ün Genelkurmay Başkanlığında Avrupa İnsan Haklarına bağlılığını vurguluyor. Hal böyleyken, TSK'nın Avrupa İnsan Hakları'nın öngördüğü "kişisel özgürlük" alanına tecavüz sayılacak bir suçlama yalnız AB ve Türk hukukuna değil, evrensel hukuka taban tabana zıt bir uygulama, yani yasa dışı "imzasız ihbar" mektupları ve yasa dışı "telefon dinleme" kayıtlarına dayanarak şerefli bir komutanı istifaya yönlendirmesi, ancak Türkiye'nin taşındığı nurlu ufuklara doğru, "hayırlı" bir iş birliğinin işaretidir, diye düşünüyorum.

Oysa Atatürk de çapkındı.

Yazık.

DİĞER YENİ YAZILAR