Lütfen bu vatanı sevmeyin beyler

Haberin Devamı

Hanefi Avcı’nın “Haliç’te Yaşayan Simonlar” başlıklı kitabı, 12 Eylül’de oylanacak Anayasa değişikliği paketiyle aynı kaderi paylaşıyor: Tıpkı yeni Anayasa paketi gibi çok az kişi tarafından okundu ve merak edenler -en azından bu yazının yazıldığı güne kadar-, bilenlerin bilmeyenlere anlatmasıyla yetindi. Daha da kötüsü, okumadıkları bir kitap hakkında, güvendikleri yorumcularla güvenmedikleri yorumcuların sübjektif “evet” ve “hayır”ları arasında bölündüler.

Dolayısıyla, medyada “Haliç’te Yaşayan Simonlar” üst başlığından çok, nedense “Dün DEVLET Bugün CEMAAT” altbaşlığıyla yorumlanan kitap, “çok konuşulup az bilinen” bir Türkiye klasiği olmaya aday.

Halkoylamasına sunulacak Anayasa değişikliğiyle Hanefi Avcı’nın kitabı arasındaki tek fark, Anayasa bulunamaz değil anlaşılmaz olduğu için okunmazken, “Haliç’te Yaşayan Simonlar”ın anlaşılır olup bulunamaması. Yoksa ikisini okumak da aynı oranda zor, çünkü biri sıkıcı, öteki uzun ve Hanefi Avcı’nın kitabı piyasaya bol dağıtılsa bile her alanın tamamını okuyacak sabrı göstereceğini sanmıyorum.

***

Bendeniz kitabın gönderildiği ayrıcalıklı zevat arasında yer aldım ve içeriğini de dikkatle okudum. Size içtenlikle temin ederim ki, bu kitabın konusunu oluşturan ve gerek devleti korumak, gerekse devleti yıkmak için çalışanların insan kalitesini, karmaşık, korkunç, iğrenç ilişkiler ağını sizin gibi, benim gibi gıllıgışı olmayan düzgün yurttaşların ne anlaması ne de kabullenmesi mümkün!
Hanefi Avcı’nın gerek kişiliğini, gerekse kitabında ihbar ettiği geçmiş gerçekler ve gelecek tehlikelere ilişkin saptamalarını zaten yeterince allame yorumluyor, bir de ben kafanızı şişirmeyeyim. Ama çıkardığım bazı sonuçları sizlerle paylaşmak isterim:

Avcı’nın kitabı her şeyden önce, altbaşlığıyla değil, üst başlığıyla anılmayı hak ediyor, çünkü devletçilerin de cemaatçilerin de aynı Haliç’te, aynı “simonluğu” paylaştığı, ne birilerinin ne ötekilerin soludukları pis havadan, avlandıkları pis sulardan, zaten yedikleri herzelerden de rahatsız oldukları anlaşılıyor.
Kitabın yazarı Hanefi Avcı dahil, bu devleti savunanı da, yıkmaya ya da ele geçirmeye çalışanı da “vatanı çok sevdikleri” fikrinden yola çıkıyorlar. Bu fikirle silaha sarılıyor, aralarında dövüşüyor, birbirlerini öldürüyor, öldürmediklerini de tehditle, şantajla bertaraf ediyorlar. Mafya, vatanseverlerle dolup taşıyor. Vatan sevgisiyle rüşvet alanlar, soygun yapanlar ibadullah. Öylesine bariz ki birbirine güya düşman taraflar arasındaki bu ortak vatan sevgisi, bu kitabı akıl ve mantıkla okuyan insanın içinden, “Vatanı bu kadar sevmeyin beyler, siz sevmeyin, artık sevmeyin, kalsın!” diye haykırmak geliyor.

***

Ne gariptir ki kitapta asıl ya da kod adı geçen devletçiler de cemaatçiler de inançlı mı inançlı, istisnasız hepsi vatan aşkıyla yanıp tutuşan Milliyetçi Müslüman. Ancak vatanseverlik ve iman ortaklığı, birbirlerine rakip, hatta düşman olmalarını engellemediği gibi, ortak düşman belledikleri, oysa kendileri gibi vatan sevgisiyle öne çıkan özelinde komünist, genelinde solcuları Allahsız diye mi “bertaraf” ettikleri, yoksa vatansever diye mi, pek belli olmuyor.

Ne gariptir ki bu kitabı okuyup bitirdiğinizde, yazarı Hanefi Avcı dahil, bu ülkeyi seven tüm tarafların en azından iyice dövüştükten, bazen birbirlerini, epeyce de solcu temizleyip, geniş genelinde hemen hepsinin eline kan bulaştıktan sonra nedamet getirdiklerini, “öz eleştiri” yapıp demokrasi havarisi kesildiklerini anlıyorsunuz.
Kitapta, Hanefi Avcı’nın mümin milliyetçi yanlışlardan döndüğü demokratlığına dair gayet içtenlikle yaptığı öz eleştiriyi okurken, aklınıza ister istemez “Bana milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz!” tarafgiri Süleyman Demirel’in ancak cumhurbaşkanlığında eriştiği demokratlık ile 7 TİP’li katleden Haluk Kırcı’nın hapisten çıkınca vardığı “PKK’ya af!” hidayeti geliyor.
Hanefi Avcı’ya bakılırsa tehdit, şantaj ve zulümle vatanseverlik sırası cemaatte. Bakalım cemaatin nedamet getirmesi ne kadar zaman alacak, bu ülke kaç kuşak daha demokrasi bekleyecek...


DİĞER YENİ YAZILAR