Cihangir milli maçı

Haberin Devamı

Günümüzde “marka yaratmak” olgusu, her şeyin “satılık mal” diye sunulduğu dünyamızda, markanın bir güven, marka yaratmanın da aslında zamana dayanıklı bir güven yaratmak olduğunu unutturdu.

Ne marka, ne tarih bilinci, zaten ne de zevk sahibi cahillerin elinde ucubelikler tımarına dönüştü şehirlerimiz.

Doğduğum kent Ankara, Melih Gökçek sayesinde en kısa zamanda en hızlı çirkinleştirilen dünya başkenti. Göçebe kültürünü yitirmiş, yerleşik kültür de edinemeden imar rantına soyunan tımarcılar yüzünden, köy desen değil, kent desen değil, Disneyland bile olamayan bir “garabet sirki.”

***

İstanbul’u yöneten muhallebici kafası ve kepçe taifesi ise, doğallık düşmanı. Yeşilden, sadece muhallebi üstüne serpilen fıstık tozunu anlıyorlar. İmara (henüz) açılmayan parklar, zaten mangal alanı. Meydanlar “heykel” diye, “çiçek” diye plastik lale işgalinde. Heykelciler hangi güzel sanatlardan nasibini aldıysa, Taksim’in ortasına lale lale olalı böyle mezalim görmedi dedirtecek “haltlar” dikili.

Kimini Meksika kaktüsüyle çiftleştirmişler, kimini Asteriks’in (Obeliks’in de olabilir) donunu giydirip saksıya dikmişler. Hele Eminönü’ndekiler, Çankaya Köşkü’ne layık bir türban defilesi: Lale gergeflere allı morlu kumaşlar, lame tüller gerilmiş, Yeni Cami’nin önünde, tesettürlü olsa bile erkek cemaatle namaza alınmayan kadın kısmısı gibi durağan ve umutsuz, birbirine sokulmuş, öylece bekleşiyorlar.

Bu kültür, doğallık düşmanı, evet.

***

Nerede gerçek ağaç, gerçek çiçek kaldı ve mangal/mesire yeri bile değilse, orayı da rantçıya otopark yapıyorlar.

Cihangir’de bizim hepi topu 198 metrekarelik minik bir parkımız vardı. Ortasındaki yarım yüzyıllık çınarın çevresini çiçeklemiş, başka ağaçlar da ektirmişti mahallemizi güzelleştirmek için kurduğumuz dernek ve yaşlıların dinlendiği iki güzel sıra koymuştu, ulu ağacın gölgesinin altına.

İstanbul Büyük Höyük Belediyesi, Cihangir sit bölgesi olmasına rağmen, bu minik parkı 11. 07. 2006 tarihinde Mustafa Can adlı şahsa, “ihaleten,” hem de acayip bir fiyata sattı: 620 bin YTL!

Bir gün sabaha karşı, karanlık yüzlü, ona buna üstü kapalı tehditlerle korku salan adamlar, yarım yüzyıllık çınarımızı köklediler, bütün ağaçlarımızı söktüler, temerküz kampı telleriyle çevirdikleri yeşil sahamızı, otopark yaptılar.

200 metrekare bile olmayan bir alana, 620 bin YTL ödeyen keselerin, kıytırık bir otopark için açılmadığı açıktı. Çok geçmeden, kayıtlarda tek kişi gibi görünen müteahhit ortaklığının, çevredeki apartmanları satın almak yoluyla çok daha büyük bir ranta hazırlandığı ve Cihangir’de hiç istemediğimiz bir otelcilik türü için spekülasyon yaptığı anlaşıldı.

Cihangir Güzelleştirme Derneği, ihalenin iptali için dava açmakta hiç tereddüt etmedi. Çünkü bir yol ayrımındaydık: Eğer spekülatörlere boyun eğer ve sesimizi çıkarmazsak, mahallemiz bizim yaşayabileceğimiz yer olmaktan çıkacak ve Cihangir’i Cihangir yapan sakinlerin çoğu, bu semti terk etmek zorunda kalacaktı.

Başka deyişle, bir hayat memat davasına dönüşmüştü açtığımız davadan çıkacak karar.

***

Bir yanda hukuktan başka silahı olmayan insanlar, öte yanda otopark külahlılar.

Ve İstanbul 7. İdare Mahkemesi, 17 Haziran’da kararını verdi: Sit alanı Cihangir’de minicik parkımızın otoparka dönüştürülmesiyle sonuçlanan “ihaleten” arsa satışı iptal edildi.

Bu dava, mahallelinin deyişiyle Cihangir’in milli maçıydı ve İstanbul Büyük Höyük Belediyesinin sponsorluğundaki yabancı rakibi, kendi sahamızda 1-0 yenmiş sayılırız.

Elbette ki rövanş isteyecekler, onların paraları ve külahları var, ama bizim de Cihangir imanımız, sayın seyirciler.

Ağaçlarımızı köklediler, çınarımız yok artık. Ama hukuk hakem ve dürüst yargıçlar cesur olduğu sürece, yeşerecek ve yeşertecek umutlarımız var. Cihangir Güzelleştirme Derneği’nin kahraman üyelerini de takdir ve hayranlıkla selamlıyoruz.

DİĞER YENİ YAZILAR