Seyirlik şiirler

Haberin Devamı

Tarihte, Cezzar Ahmet Paşa Napolyon’u Akka’da bir 10 Mayıs bozguna uğratmış, Atatürk, Chicago Tribune gazetesine üç yıl sonra kurulacak “yeni Türkiye”yi bir 10 Mayıs günü anlatmış, Nelson Mandela Güney Afrika’nın ilk siyahi lideri olarak bir 10 Mayıs’ta iktidara gelmiş, Fransa’da “sol” elli yıl aradan sonra ilk kez bir sosyalisti, Mitterrand’ı bir 10 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı seçmiş, Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün, Paris’teki St. Lazare garında açtığı Türkiye düşmanı sergi, bir yazımla başlayan tepki seliyle bir 10 Mayıs’ta kaldırılmış, E. ve B. rumuzlu zekâ kumkuması iki Türk güzeli de son 10 Mayıs’ta Paris’e çıkarma yapmışlardır.

Çünkü şol 10 Mayıs, benim de doğum günümdür.

Türk ırkının çok çeşnili çarpıcı güzelliğinin sarışın ve esmer örnekleri olaraktan yolda yürürken Parislileri boyun tutukluğuna uğratan iki hatunla geçireceğim 3 gün, zaten armağanların en güzeliydi. Ama E. ve B. benim gibi bir baş belasının üstüne hiçbir koca, sevgili ya da benzeri türün bir de kuş kondurmayacağı yalın gerçeğinden yola çıkarak, hayatımda aldığım en değerli armağını da getirmişlerdi: İki güvercinli bir Sevan tasarımı.

***

İnanmayacaksınız, Paris’e sürekli yağmur yağan mayıs ayında o üç gün, günlük güneşlikti.

Sèvres Babylone meydanı’nda bir kahveye kurulup, bir damla ahududu şurubuyla karıştırılan şampanyalarımızı yudumlarken, titrek ellerimle tuttuğum “nano sanat” eserini inceliyordum. E.’nin telefonu çaldı, tabii ki Sevan’dı, her zamanki medyumluğuyla onun eserine dokunduğumuzu hissetmiş, “Beni de ortak edin duygularınıza...” diyordu.

Sevan Bıçakçı, bizim arkadaşımız. Vatan’da Tülay Şubatlı’nın pek güzel anlattığı (Bizim Kahve, 31. 05. 2008) gibi, Kapalıçarşı’nın cevher madeni izbelerinde 12 yaşında başlayan “çılgınlığını”, sağlığını bile uğrunda feda ettiği meslek sevdasını, dünyanın en prestijli ödüllerine ve ürettiği tasarımların paha biçilmezliğine karşın sürdürdüğü mütevazı, kalender ve dost canlısı yaşamı biliyoruz.

Sevan’ın ürettiği sanat eserlerine sahip olmak değil, sanatçılığına sahip çıkmak önemli, çünkü onun ruhundan taşan insanlığı seviyoruz ve vefasına hayranız.

O vefa, çok az insanda var dünyada: Doğduğu topraklara aşkla ve tarihsel görkemine bitmez bir vefayla bağlı Sevan Bıçakçı.

Martılar, melekler uçurtuyor mercimek kadar taşların içinde, Kız Kulesi’ni oyuyor, İstanbul’u işliyor ve tabii, en çok da kendi tarihini, Samatya’yı anlatıyor nano sanat eserlerinde.

Tülay Şubatlı’nın röportajından beri, ABD’deki “Town and Country Couture Design Ödülleri” yarışmasında büyük ödülü, hem de üçüncü kez yine o aldı.

Büyük ödülü ilk kez kazandığı 2005 yılından beri ABD’de “Yüzüklerin Efendisi” diye anılan Sevan, bu yarışmada bir de rekor kırdı ve Couture Tasarım Ödülleri yarışmasında, tüm zamanların en yüksek oyuyla birinci seçildi.

Ödüllendirilen “Umut Dergâhı” çalışması, zümrüt, yakut, safir, beyaz, yeşil ve konyak renkli pırlantalar, pembe turmalin, ametist, topaz, kemik, sedef, porselen, abanoz ağacı, 24 ve 18 ayar altın, pembe altın ve gümüş olmak üzere 17 farklı malzemenin alaşımı. Bunca zenginliği bir yüzük boyutlarında el emeği, göz nuru (ve herhalde evliya sabrıyla) birleştirmek, işlemek, oymak bir yıla yakın zaman almış.

Hemen söyleyeyim, satılık değil. Sevan Bıçakçı, zaten satılık tasarımlarından bile “evdeki evladı ayali” geçindirmek için etinden et koparılıyormuş gibi ayrılırken, ödül kazanan tasarımlarını “özel başarı koleksiyonu” gerekçesinden pek memnun, hiç satmıyor!

Ama kendi şiirini kendi sesinden dinleyen bir ozan gibi, eserini seyredenlerin gözlerindeki hayranlıktan besleniyor, besliyor yaratıcılığını.

***

“Umut Dergâhı” yüzük boyutlarında bir cevher mimarisi: Mukarnas bezemeli kapıların üstündeki hat çalışması “aşk” ve “sevgi”yi simgeliyor. İçine “nano” ibrik oyulu merkez taşın içinde ise, şair Baki’nin “Baki kalan gök kubbede hoş bir seda imiş” dizesi yazıyor.

Başka bir deyişle, Sevan Bıçakçı, değerli ve yarı değerli taşlarla hoşgörünün tarihini yazıyor.

Ödül kazanan taş şiirleri, 15 Haziran-

15 Temmuz arası İstanbul Akaretler’deki Sevan Bıçakçı mağazasında sergileniyor.

İsteyenler, o taşların sihirli şiirinde kendi ruhlarını da okuyabilir.

DİĞER YENİ YAZILAR