Ah kadınlar...

Haberin Devamı

Beş köşeli Kızıl Yıldız, zır cahil olmayan herkesin bildiği gibi komünizmin ve sosyalizmin sembolüdür. Beş köşe, beş kıtayı simgeler, işçi ve emekçi “enternasyonal”ini ifade eder.

Oysa Kızıl Yıldız, aynı zamanda bir İslamiyet sembolüdür de. Beş köşesi, İslamın beş şartını simgeler: Kelime-i Şahadet, namaz, zekât, oruç, hac.

Zaten Cezayir, Tunus ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayraklarında hilalle birlikte yer alan beş köşeli yıldız da

böylece kızıldır...

Ateist komünizm ile Allah dini İslamiyetin aynı sembolde buluşması ne tuhaf değil mi, sayın seyirciler?

Ama semboller tarihi, araştıranlar bilir, böyle tuhaflıklarla doludur ve birbiriyle taban tabana zıt fikirlerin tıpatıp simgelerle ifade edildiğine sık rastlanır.

Yahudiliği simgeleyen altıgen Davut Yıldızı, Hristiyanlığın Beytlehem Yıldızı ve Haçı ile İslamiyet’in yeşil, beyaz, kızıl yıldızlı Hilal’i arasındaki hiç bitmeyen kavgada, bunca geçmiş ve bence gelecek savaşa karşın, aynı zikri paylaştıkları tek fikir de kadın hakkındadır.

***


Çok tanrılıdan tek tanrılıya, tarihteki tüm dinler birbirinden alıntılar yapmış, her yeni din bir öncekinin mabedi üstüne yükselmiş, taşlarını kullanmıştır. Roma tanrıları Yunan tanrılarına öykünmüş, Yahudilik ve Hristiyanlık yayıldıkları bölgelerde kendilerinden önce varolan dinlerin kutsal mekân ve tapınaklarına yerleşmiş, ritüellerini de öğretilerine uyarlamışlardır.

Örneğin Ayasofya Kilisesi’nin temelleri 325 yılında bir Apollon tapınağının üstüne atılmış, 1453 yılında da camiye dönüştürülmüştür. 785 yılında bir Vizigot tapınağının üstüne yapılan Cordoba Camii de, 1523’te kiliseye...

Tek tanrılı dinlerin başlıca ve ortak amacının, anaerkil toplumdan ataerkil topluma geçiş olduğunu artık biliyoruz. Bu geçiş dişi tanrıçaların yerine, temsilcisi ve peygamberleriyle tüm sözcüleri erkek olan tek tanrıya, Allah’a imanla gerçekleştirilmiştir.

Tarih kitapları, bugünkü Kâbe’nin yerinde Allat, Uzza ve Menat adlı tanrıçalara tapınılan bir mabet olduğunu ve 605 yılında yıkılarak yerine İslamiyet’in kutsal mekânı Kâbe’nin inşasına başlandığını yazıyor.

630 yılında böyle pek çok tapınağın yanısıra, bu üç tanrıçanın Mina vadisindeki putları da yıkılmış ve günümüzde, şeytan olarak taşlanan sütunlar yapılmış...

İslamiyet öncesi Mekke’de, sabah yıldızı Uzza, mutluluk tanrıçası Menat ve gökyüzü tanrıçası Allat’ın, görünmeyen büyük tanrı olarak tanımlanan Allah’ın kızları olduğuna inanılırmış. Kimi kaynaklar, zaten tanrıça Allat adının da Allah’tan geldiğini öne sürüyor.

İslamiyet, bu inançtan yalnızca Allah’ın varlığını tanıyarak, kızları efsanesini ret ve tanrıça putlarını şeytan ilan ediyor. Zaten İslamiyet tarihinde 615-616 yılları arasında yaşanan “Şeytan Ayetleri” krizi de bu üç tanrıça yüzünden patlak veriyor.

Bugün Mina’daki büyük şeytan Akabe, tanrıça Allat’ın sembolü...

Orta şeytan Vusta, tanrıça Menat’ı, küçük şeytan Suğra da tanrıça Uzza’yı simgeliyor.

Başka bir deyişle Hac zamanı Mina’da şeytan taşlamak, anaerkil toplum yapısı, “kadın hegemonyası” nı kovmak demek, hâlâ. Ancak şeytan taşlayan hacıların hemen hiçbiri bunu bilmiyor. Sembol kalmış, neyi ifade ettiği unutulmuş çünkü.

***


Yahudilik ve Hristiyanlıkta da kadın, şeytanla özdeşleştiriliyor ilk çağlarda. Orta Çağ’da bile Engizisyonun şeytana tapıyor diye yaktığı “sapkın” nüfusun onda dokuzu, kadın...

Üç tek tanrılı dinin, kadının örtünmesi, özellikle de kafasını örtmesi şartında uzlaşması, bir raslantı değil sizin anlayacağınız.

Katolik Aziz Paulus, Korintoslulara 1. Mektup’ta “Kadın örtünmüyorsa saçı kesilsin, kadına saç kesmek ya da kafa kazımak ayıp ise örtünsün!” derken, sadece Yahudilikten alıntı yapıyor: Köktendinci Yahudi kadınlar, bazı yerlerde hâlâ ya başlarını kazıyarak açabilmek ya da örtmekle yükümlü tutuluyor. İyi ki artık böylesi çok az.

***


Bütün bunları, “Allah’ın emri” diye kapanan kadınlar için yazıyorum.

İnsan doğurmak görevini yüklediği kadın soyunu daha uzun ömürlü, daha dayanıklı yaratıp akıl ve zekâda erkekten geri koymayan Allah’ın, böyle bir emir verdiğini hiç sanmıyorum.

Kadın tesettürünün, kadın zekâsı, dolayısıyla rekabetinden korunmak için erkek hegemonyası tarafından uydurulduğu çok açık.

İslamiyet’in kadın problematiği, Yahudilikten 3900, Hristiyanlıktan 700 yüzyıl sonradan başlamış olmasından kaynaklanıyor.

İşte bu yüzdendir ki, onların eski sembollerine, bizim ellerde yeni diye sarılınıyor.

DİĞER YENİ YAZILAR