Patolojik demokrasi: Giriş

Haberin Devamı

Dün Fransız medyası, son aylarda kafa patlattığı büyük muammayı çözerek rahatladı: Nicolas Sarkozy’nin sonuncu resmi sevgilisi, bütün Fransa’yı ekrana yapıştıran Lancia reklamlarındaki esmer afet, Carla Bruni’den başkası değildi.

Çapkınlığın bir “kült” olduğu Fransa, karısı Cecilia tarafından aldatılan Nicolas Sarkozy’yle özdeşleşmiş, onu tekrar kazanmak çabalarını anlayışla karşılamış, boşanınca acımış, ama telaşlanmıştı da: Elysée Sarayı’nın düzeni, cumhurbaşkanlarının resmi eşleriyle metreslerini karşılaştırmadan bir arada yaşatabilmek sanatına ayarlıydı.

Görev başında dul kalan Sarkozy’nin sarayı “first lady”siz bırakması neyse ne, ama bir metresi bile olmaması, en azından Elysée erkânı ve medya çevrelerinde “anksiete”ye yol açıyordu.

Oysa Sarkozy, şapkasından Carla Bruni’yi çıkartarak kendine güvenini tehlikeli kadınları sevdiğini bir kez daha göstererek kanıtladı ve “erkekobur” unvanını kazanan bir dişilik sembolüne kancayı atmaktan çekinmedi!

Üstelik dişilik sembolü, paraya ve şöhrete aç, beyinsiz bir kenar mahalle dilberi değildi. Asıl adıyla Carla Bruni-Tedeschi, Kızıl Tugaylar’ın tehditlerinden yılıp 1973 yılında ailesiyle birlikte Fransa’ya göçen Torino’lu sanayici bir ailenin kızı. Babası Alberto, Karun kadar zengin iş adamı, annesi Valeria Bruni-Tedeschi ünlü bir piyanist, kız kardeşi sarışın Valeria Bruni, Fransız sinemasının en iyi kadın oyuncularından ve yönetmenliğe başladı.

Bu “créme de la créme” ailenin içinde, Carla Bruni uzun yıllar Fransa’nın en prestijli mankenlerinden biri oldu, 30 yaşından öteye kendisini müziğe adadı, Willam Butler Yeats ve Dorothy Parkers gibi ozanların şiirlerinden bestelenen güfteleri ve özellikle kalın, seksi sesiyle çok tutulan bir şarkıcı.

“erkekobur” lakabıyla tükettiği sevgili adlarını art arda dizmek bile, Sarkozy’yi heyecanlandıran kadın tipini ortaya koyuyor:

Carla Bruni’nin Mick Jagger ve Eric Clapton’la “düzeyli ilişkisi”, dünyada yankılanmıştı. Afetin Fransa’da estirdiği rüzgâra kapılan birbirinden varsıl ünlüler, saymakla bitmez. Ama Carla, bu konudaki asıl şöhretini edebiyatçı Jean Paul Enthoven’le yaşarken, sevgilisinin oğlu, düşünür Rafael Enthoven’e aşık olup, yakışıklı filizofu kendisi gibi filozof Bernard Henri Levy’nin kızından başkası olmayan resmi karısı Justine’den ayırmasına borçlu!

***


Carla Bruni, galiba en çok filozof erkeğini sevdi ki, ona hem adını taşıyan “Rafael” bir şarkısını armağan etti, hem de şimdi 6 yaşında olan Aurelien isimli bir oğlan çocuğu doğurdu.

Şarkısında “Rafael meleğe benzer, ama bir aşk şeytanıdır” diye tanımladığı erkekten de ayrıldı tabii, Carla Bruni.

Fransa’da Cumhurbaşkanı Sarkozy zeki, nüktedan ve kültürlü bir şarkıcıyla birlikte, diye kıyamet kopmadı. Carla Bruni’nin mankenken verdiği çıplak pozları da kimseyi rahatsız etmedi, etmez.

Fransız kamuoyu, bekâr cumhurbaşkanının yeni sevgilisiyle ilk resmi fotoğraflarının Disneyland’da çekilmiş olmasını garipsedi, sadece. Yani Orsay Müzesi yöneticisi, sanat tarihçisi metresinden bir kızı olan entellektüel Mitterrand ve Japon sanatına âşık Chirac’tan sonra, Disneyland meraklısı bir cumhurbaşkanına alışmaya çalışıyor.

Bütün bunları niçin anlatıyorum?

Yarınki yazımın girizgâhıdır: Sarkozy başta AB’nin Türkiye’ye niçin sırt çevirdiğine ve bu ani dönüşe bir anlam veremeyen TÜSİAD gibi kurumlara bir ipucu vermek için anlatıyorum.

Cinsel hakları dinsel haklarla eşit, hatta daha gerekli sayıp özgürce kullanan toplumlar, dinsel hakların başta cinsellik, tüm özgürlükleri bastırdığı kültürlerle uzlaşmaz. Çünkü yüzyıllar önce ve zor kullanarak kurtuldukları din faşizmini iyi tanır, nerede yükseliyorsa kokusunu alırlar. Devamı yarına.

DİĞER YENİ YAZILAR