Cesaretten esarete

Haberin Devamı

İsa’dan Önce 502 yılında Roma, Kral II. Porsenna’nın komutasındaki Etrüsk orduları tarafından ablukaya alındı. Kentin bütün yolları tutuldu, buğday bulunmaz oldu.

Roma halkı açtı. Gaius Mucius adlı genç Patrisyen, (toprak sahibi) tarihte böyle kuşatma görmeyen kentin Etrüskler tarafından aşağılanmasını onuruna yediremiyordu. Duyduğu utancı kendisini feda ederek temizlemeye karar verdi. Senato’ya gitti ve: “Tiber nehrini geçip tanrıların yardımıyla soylu bir amaca hizmet edeceğim, kentten çıkıyorum, ancak firar ediyorum sanmayın!” dedi. Senatörler izin verdi.

Gaius Mucius, pelerininin altına bir hançer gizledi ve düşman saflarına sızdı. Etrüsk karargâhına vardığında, asker aylıkları dağıtılıyordu, komutan ve Başyaveri yan yana oturmuşlardı. Hangisinin Porsenna olduğunu bilemeyen Gaius Mucius, hançerini rastgele salladı ve Kral yerine Başyaveri öldürdü. Kıskıvrak yakalanıp Porsenna’nın önüne çıkartıldığında bile korkmuştan çok ürkütücü bir görünümü vardı.

“Ben Romalıyım!” dedi Porsenna’ya. “Seni öldürmek istiyordum, öldürmek için gösterdiğim cesareti, ölmek için göstermeye hazırım. Acıda ve savaşta cesaret, bir Roma erdemidir. Sana kin besleyen bir ben değilim. Ardımda aynı yolu izleyecek pek çok onurlu Romalı var. Her an bir hançer, karargâhının ortasında göğsüne inebilir. Roma gençliği sana savaş açtı Porsenna! Ardına ordularını alamayacağın bir savaş. Teke tek. Sen ve bir Romalı arasında geçecek bir dövüş olacak bu!”

***

Kral, genç Romalı’nın cesaretinden hem ürkmüş, hem de müthiş öfkelenmişti. Eğer hazırlanan komployu tüm ayrıntılarıyla anlatmazsa, bir ateş çemberinin ortasında yavaş yavaş yakmakla tehdit etti, Gaius Mucius’u.

Savaş divanının ortasında, tanrılara tütsü yakmak için kullanılan kutsal bir ocak yanıyordu. Gaius Mucius sağ elini ateşin içine daldırdı ve öylece tutarak: “İyi bak Porsenna! Yücelik istendiği zaman gövde nelere dayanır, öğren!” dedi. Etini kılını kıpırdatmadan çatır çatır yakan Romalının irade gücü, Etrüsk Kralı’nı sarsmıştı. Gaius Mucius’u ateşten uzaklaştırdı ve: “Seni özgür bırakıyorum” dedi. “Benden çok, kendi canını yaktın. Eğer hizmetimde olsaydın, cesaretini överdim. Seni savaş yasalarıyla cezalandırmayacağım. İşkence görmeyeceksin. Seni bağışlıyorum, Roma’ya dönebilirsin.”

Genç Romalı, Kralın bu cömertliğine karşın: “Madem ki cesarete saygın var, benden tehditle alamadığını, iyilikle öğreneceksin” dedi. “Roma gençliğinin seçkin neferleri, üç yüz Patrisyeniz biz. İlk ben geldim. Ardımdan tek tek ötekiler, seni öldürmekte başarılı oluncaya kadar şanslarını deneyecek ve hiçbirisini, öncekinin kaderi etkilemeyecek!”

Gaius Mucius, Roma’ya döndükten sonra sağ elini yitirdiği için Scaevola, yani “solak” diye anıldı. Ama gösterdiği cesaret, Porsenna’yı düşündürdü. Roma’ya elçiler gönderdi ve barış önerdi.

***

16 Mayıs 1919 günü, İsmail Hakkı Efendi’nin kaptanlığında İstanbul’dan Karadeniz’e açılan Bandırma vapurunda 76 kişi vardı. 22 kurmay subay, 25 er ve erbaş, 8 müşavir ve katip, 21 mürettebatla 76 genç adamdılar.

Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktığında, ardından 54 genç yürek geliyordu. Önden gelenlerle birlikte, 300 etmiyorlardı, henüz! Ama yüz binler olacaklardı 4 yılda...

Bu toprakların sonuncu evrensel kahramanı, son dehası, idam fermanıyla birlikte bu ülkenin kulluk talihini de yırttı ve tarihin matematik akışını değiştirdi. 57 yılda yaktığı ömrünün eserini, kendisi gibi cesur olacağını umduğu gençlere emanet etti. Gençliğe Hitabe’si, Atatürk’ün gerçek vasiyetidir.

Bu vasiyet az sayıda yüceye, çok sayıda cüceyi yenebileceği cesareti aşılamaktadır. Yücelik cesaret ister, cücelik esaret. Kafaları esir alabilmek için, önce cesareti unutturmak gerekir.

Gençliğe Hitabe’nin ders kitaplarından niçin çıkarıldığı, açık değil mi?

DİĞER YENİ YAZILAR