Sinan’ın değerini hiç bilmiyoruz

Haberin Devamı

Binbir Gece’nin Sinan’ı değil efendim konumuz. Mimar Sinan’dan bahsediyorum. Mimarbaşı Koca Sinan’dan. Geçen hafta tv8 ekranındaki son Yaşamdan Dakikalar’da Hıncal Uluç açtı konuyu. “Prag’daki, Roma’daki, Paris’teki bütün köprülerde resmim var ama benim bile aklıma gelmedi gidip Büyükçekmece’deki Mimar Sinan Köprüsü’nde bir fotoğraf çektirmek” dedi. Tarihi köprünün içler acısı haline değindi. Ve “Sinan’a layık değiliz” diyerek sözlerini bitirdi.

Gelin bugün size Sinan’ın, Leonardo da Vinci ile yarışacak dehasını anlatayım. Sizleri, büyük ustanın kalfalık eserim dediği Sülmaniye’nin şifreleriyle tanıştırayım. Akıllara durgunluk vere-cek gizemli bir yolculuğa çıkma- ya hazır olun. Bu yazıyı, biraz da bir dehanın düşünme mantığını kavrayabilmek için okuyun.

Önce dedikodular başladı

Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi. Bu görev, tarihin en büyük ustası Mimarbaşı Sinan’a verildi. Cami ve külliyesi 7 senede bitirildi. Ancak 7 yıllık bu uzun süre Kanuni’nin canını sıkmıştı. Sinan’ın yapıyı neden bir türlü açmadığını anlamamıştı. O sırada her taraftan da dedikodular yağmaya başladı Sultan’a. “Sinan caminin ortasında oturuyor ve nargile tüttürüyor” dediler Muhteşem Süleyman’a. Kanuni durumu kendi gözle- riyle görmek için bir ikindi vakti Süleymaniye’ye gitti.

İçtiği aslında sadece suydu

Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan tam da söylendiği gibi caminin ortasında oturmuş nargilesini tüttürmekteydi. Sultan gözlerine inanamadı. Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle “Bu ne iştir Mimarbaşı” diye haykırdı. Oysa Mimar Sinan’ın içtiği nargilede tömbeki yoktu. İçtiği sadece suydu. Usta mimar, nargilenin fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini ölçmeye çalışıyordu. Mihraptaki imamın sesini, aynı oranda bütün camiye nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu. Bunun için Anadolu’nun değişik köşelerinden 65 tane dev turşu küpü getirtti. Bu küpleri içleri boş, ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizdirdi. Amacına ulaşmıştı Mimarbaşı. Sesi, yüzlerce metrekarelik mekanın her köşesine, en iyi şekilde yaymayı başarmıştı. Kanuni de, Sinan’ın niyetini anlamış, ustasını hemen bağışlamıştı.

Mimar Sinan, yapının içine bir de hava koridoru inşa etti. Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda, Süleymaniye 275 dev kandille aydınlatılıyordu. Sinan, bu kandillerden çıkan is camiye zarar vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük bir odacık yaptırdı. Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan giren rüzgarla da, kandillerden çıkan islerin bu odada toplanmasını sağladı.

Her köşesinde bir şifre var

Şaşırdınız değil mi? Durun, daha bitmedi... Ve adına İs Odası denilen bu bölmenin içine özel bir nemlendirme sistemi kurdu Sinan. Odada toplanan islerden, dönemin en kaliteli mürekkebini damıttı. Sülaymaniye’nin duvarlarında gördüğünüz o muhteşem kalem işleri, yazılar, süslemeler, caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan o mürekkeple yapıldı. Tekrar altını çiziyorum, bunlar günümüzden 458 yıl öncesinin bilimiyle, teknolojisiyle yapıldı.

Son bir şifre daha söyleyip bitireyim. Hani oyuklar var dedim ya isin bir odada toplanmasını sağlayan hava akımını içeri alan. Dışarıya çıkıp o iki oyuktan içeriye baktığınızda, birinden caminin içindeki Allah, diğerinden ise Muhammed yazılı dev levhaları görürsünüz. Ayrıca Süleymaniye’nin hangi köşesini, hangi duvarını, hangi açısını ölçerseniz ölçün, sayısal olarak karşınıza Allah kelimesinin ve katlarının çıktığını görürsünüz.

Da Vinci yanında yaya kalır

Alın işte size sırlarla, şifreler- le dolu bir mabet. Da Vinci şifresini yanında yaya bırakacak bir maharet. Bu yüzden isyan ediyordu Hıncal Abi, Mimar Sinan meselesinde. Elbette sonuna kadar haklıydı. Da Vinci’nin ismini ezberleyenler, Mimar Sinan’ın dehasını da çoktan anlamalı ve eserlerine sahip çıkmalıydı. Yapılmadı... Ustanın birçok şaheseri, geçen zamanın hoyrat ellerine bırakıldı. Ne restorasyon, ne onarım ne de doğru dürüst bir tanıtım... Hiçbiri yapılmadı.

Gelelim Yaşamdan Dakikalar’ın akıbetine. Önce Atilla Dorsay’a bir hoş geldin diyelim. Sonra da Yaşamdan Dakikalar’ın atv’deki galasının bu pazar günü saat 11.00’de yapılacağını söyleyerek bugünkü Bizim Ekran’ın da kepenklerini indilerim.

*****

GÜNÜN DİYALOĞU

FUAT AKDAĞ: Maçı daha sonra mı konuşuruz? Bu konuda görüşü olan...

MEHMET Y. YILMAZ: Maçla ilgili bir şeyler söyleyebilirim eğer çok canınız istiyorsa... (90 Dakika’dan.)

*****

BUNU DA DUYDUK!

Serdar (Bilgili) Bey, o kadar içli anlatıyorsunuz ki. Kadınsal bir güdüyle sormak istiyorum. Çok amiyane bir tabir olacak ama siz belanızı mı aradınız da gittiniz kulüp başkanı oldunuz! (Deniz Akkaya, Ters Köşe’de söyledi.)

DİĞER YENİ YAZILAR