Her okuyuşumda tüylerim diken diken olur. Rahmani şeyler zordur. Bu iklimde anlamak insanı doyurmaz; aksine daha da aç bırakır, tedirgin eder, korkutur. Uçsuz bucaksız bir ummandır tasavvuf. Ve her seferinde tam kıyıya yaklaştım derken uzaklaşırsınız. İpin ucundan bin kere tutar, bin birincide yine elinizden kaçırırsınız. Yolun sonunu boş verip, yolda olduğunuza şükreder, yolla, yola çıkmakla, yolda olmak haliyle, aslında her şeyin yolun kendisi olduğu fikriyle barışırsınız. Çarşamba gecesi evde oturmuş kanallar arasında tur atıyordum. Birbirinin benzeri programlara bakıp, boğucu sıcakta biraz olsun nefes almaya çalışıyordum.
BİLMEYENLER İÇİN...
Kanal 1’deki Suat Kozluklu’nun programı Muhabir’de Ömer Çelakıl’ı gördüm. Hani şu araştırmacı şifreci. Yani Kuran’daki şifreleri çözmeye çalışan, Bedri Baykam saçlı o genci. Yeni bir kitap üzerinde çalışıyordu. Çelakıl, şimdilerde Kuran’daki Kıyamet Alametleri’ni araştırıyordu. Sahih ve kabul gören kaynakları örnek göstererek, bir bir alametleri sıralıyordu. Yıllar önce bir söğüt ağacının dibinde dinlediğim ve tüylerimi diken diken eden o on maddeyi anlatıyordu. Ama karmakarışıktı yine sözleri. Bilmeyenler ve izleyemeyenler için bugün o alametleri yazayım dedim. Kainatı var eden, vakti gelince varlığı nasıl geri alacak siz de hatırlayın istedim.
BÜYÜK KIYAMETLER...
İlk alamet bilimin unutulması, akan kanın çoğalması, cami sayısının artıp cemaatin azalmasıdır ki, bütün mutasavvıflara göre bu alamet gerçekleşmiştir. İlk işaret çoktan gelmiştir. Bundan sonrası artık ikinci adım, yani Büyük Kıyametler aşamasıdır. İslam bilginleri, bu noktaya geldiğimiz konusunda da mutabıktır. Üçüncü alamet, yani büyük alametlerin ilki Mehdi’nin inmesidir. O “Açık alınlı, küçük burunlu, dişleri parlak, sakalı sık” bir kimsedir. Hz. Mehdi, İslam’ın son Halife’sidir. Dördüncü alamet, Deccal’in çıkmasıdır. Deccal, Medine’de doğacak, dünyada 40 gün kalacaktır. Genç bir adamdır. Teni kırmızıdır. Ve onun canını, beşinci alametle tekrar yeryüzüne geri dönecek olan Hz. İsa alacaktır. Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne dönmesi, Kuran’a göre haktır. Altıncı alamette karşımıza Yecüc ile Mecüc çıkar. Hz. Adem’in neslindendirler. Yani bizdendirler. Kıyametin altıncı alametidirler.
SONUN BAŞLANGICI...
Yedinci alamet Dabbet-ül Arz’dır. Yanında, Hz. Musa’nın asası ile Hz. Süleyman’ın yüzüğü de olacaktır. İnsanlığa şöyle bağıracaktır: “Artık ayetlerimize yürekten iman etmez oldunuz.” Ve bu sebeple Dabbet-ül Arz inananla, inanmayanı ayırmak için alınlarına birer damga vuracaktır. O günden sonra inançsızların alnında simsiyah bir damga parıldayacaktır. Sekizinci alamet Kuran’ın yeryüzünden silinmesidir. Hadis-i Şerif’te “Bir gece Kitabullah’a bir hal gelecek. Sabah olunca ondan ve bütün hafızalardan bütün ayetler, tek bir harf bile kalmayınca kadar silinecek” denilmektedir.
Dokuzuncu alamette Kabe yıkılacaktır. İslam’ın en kutsal kıblesi yerle bir olacaktır. Onuncu alamet, son alamettir. Dünya ehli bir sabah uyandığında, güneşin tersten yani Batı’dan doğuşunu izleyecektir. Güneşin batıdan doğduğu o sabah, kainatın da son günü demektir. İslam, sonun başlangıcını işte bu on maddede özetlemektedir. Bunları aklımdan geçirirken program sona erdi. Yine kanallar arasında tur atmaya başladım. Star’ın magazin programı Zoom’da Tayfun Duygulu’yla karşılaştım. Allah’la nasıl iletişim içinde olduğunu anlatıyordu. Magazin programlarında da konu din olmuş, bir yanda Bodrum’un mayolu güzelleri, bir yanda İslam tartışılıyordu. İçimden, işte bu da 11. alamet dedim. Kusura bakmayın dün gece birden elektrikler kesildi, vallahi pek televizyon seyredemedim...
GÜNÜN SÖZÜ
Kadir İnanır’dan hamile kaldım, Tarık Akan’dan hamile kaldım, Burçin’den hamile kaldım. Ben de Savaş Kalafat’a “Tavuk olsa bir ayda bu kadar adamdan hamile kalıp kürtaj olamaz” dedim. (Ahu Tuğba, Dobra Dobra’da söyledi.)
BUNU DA DUYDUK
Dünyanın hangi sinemasına gidersen git, 15-20 dakika konuyu anlatmak zorundadır. Seyirci de orada sıkılıyor. Ama Titanik’i de 15 dakikada batırmıyor ki adam... (Şafak Sezer, CNN TÜRK’teki Hayatım Sinema’da söyledi.)
