Burhan’a gözünüz gibi bakın

Haberin Devamı

Avrupa Yakası’nda işler yine arapsaçı oldu. Dizinin geçen sezonda bu kadar çok seyredilmesinde en büyük payı olan isimlerden Peker Açıkalın, “Ben Avrupa Yakası’ndan ayrıldım” dedi. Yapımcı Sinan Çetin cephesinden de “Onu biz gönderdik” açıklaması geldi. Belli ki, iki taraf da artık birlikte çalışmak istememişti. Bu durumda Ata Demirer, Bülent Polat ve Evrim Akın’dan sonra Avrupa Yakası, güçlü bir silahını daha kaybetti. Her ne kadar çizgili pijaması ve o acayip dansıyla diziye ciddi ivme katmış olsa da, bana göre Volkan’dan sonra çıtayı düşürmemeyi başaran Avrupa Yakası, özellikle de Gülse Birsel’in lezzetli kalemiyle yine seyircisini güldürecektir. Ancak artık dizinin ağırlığı, iyice Engin Günaydın’ın yani Burhan Altıntop karakterinin üstüne yüklenecektir. Engin Günaydın, uzun zamandır ekranda izlediğimiz en başarılı tipi yaratmıştır. Bunda elbette o rolü yazan Gülse’nin de payı vardır ama Burhan Altıntop, kendi sahnelerinde tek kişilik şov yapmaktadır. Dizinin düşen her sahnesini bir bakışıyla, bir mimiğiyle, bir sözüyle hep o kurtarmaktadır.

O yüzden Avrupa Yakası ekibine, aman Burhan’a gözünüz gibi bakın diyorum. Gaffur’un boşluğuna da çare bulursunuz ama Burhan Altıntop’suz bir Avrupa Yakası nasıl olur, inanın düşünmek bile istemiyorum.

*****

Ne olursan ol gel ama o kadar da değil yahu!

Ege’deki, Akdeniz’deki gece kulüplerinin müşterilerini eğlendirmek için yaptıkları bin bir türlü şova alıştık. Kimisi bir makinadan piste köpük yağdırıyor, kimisi sahnede birbirinden seksi sambacı kızlara göbek attırıyor. Turistler de onlarla birlikte iyice coşuyor, tatil yörelerimiz biraz da bu muhteşem gece eğlenceleri nedeniyle dolup taşıyor. Ancak atv’nin magazin programı Özel Hat’ta izlediğim bir görüntü, işin hangi boyutlara vardığını ispat eder gibiydi. Gece kulübünde bir semazen, bulunduğu mekanla korkunç tezat çizen haliyle sema dönüyordu. Yani tatil gecelerimize, gece eğlencelerimize sema gösterisi de dahil ediliyordu. Tamam, Mevlana aşk peygamberidir ve “Ne olursan ol yine gel” diyerek gönül kapılarını herkese açabilendir. Ama o kadar da değildir efendim, o kadar da değildir... Turistleri eğlendirmenin bin türlü yolu var ama bir bar sahnesinde de sema olmaz. Bazı değerler kutsaldır, her mekan onları kaldırmaz.

*****

Filmin Devamı’nı neden çok sevdim?

Çünkü bu program, hafızamızın ne kadar kısa ömürlü olduğunu gösteriyor. Bir zamanlar sabahtan akşama ekranda gördüklerimizi, nasıl çabuk unuttuğumuzu gözler önüne seriyor. Örneğin kızı Selin’i trafik terörüne kurban veren Boray Uras. Olayın üzerinden tam yedi yıl geçmiş. Hani bir de Titancılar vardı, hatırlarsınız, şık partilerde danslar ederler, en pahalı arabalara binerlerdi. 9 yıl olmuş liderleri hapse gireli. Ya da Fenerbahçe’nin tarihe geçen “Pendik Faciası” mesela. Hatırlayan var mı, o maç hangi sezonda oynanmıştı? 1999-2000 sezonunda, yeni yedi yıl önceydi. Sarı-lacivertli renklere gönül verenler için ne tatsız bir seneydi... Son programlarında da Levent Oran’ı gördüm. Bir dönem ekranda en çok görünen isimlerdendi. Şimdilerde kendisine daha sakin bir hayat seçmiş, köşesine çekilmişti. Demem o ki, ekranda bir zamanlar çok popüler olan ancak hızla tüketildiklerinden ortalardan kaybolan isimleri konu alan Filmin Devamı, seyircisine de bir zaman yolculuğu yaptırıyor. Hafızalarımızı tazeleyen bu tip programlar, her zaman çok seyirci topluyor. Onları izlerken herkes kendi hayatından da hatıralar buluyor. Ancak Filmin Devamı Kanal 1’de yayınlandığından bir türlü hak ettiği reytingi alamıyor. Listelerin son basamaklarında kalıyor. Ben olsam Filmin Devamı’nı o grubun büyük kanalı atv’de yayınlardım. Birkaç hafta sonra da aldığı reytinglere bakıp, ne kadar doğru bir iş yaptığımı görüp kendi kendimi alkışlardım.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Ferhat’çım (Güzel), bu yarışma, koçların yarışması değil. Bir dakika sus, Ferhat! Bir dinlesene be kardeşim. Sen niye bu kadar inat ediyorsun. Ferhat, Ferhat diyorum... (Bir Dilek Tut’ta, Şenay Düdek söyledi.)

GÜNÜN DİYALOĞU

LEVENT KIRCA: Müjdat, Perran’la oynarken nasıl haz duyuyor, ben de Kadir’den duyuyorum.

KADİR ÇÖPDEMİR: Sen teneşir tahtasını düşünüyor musun, arada? (Güldür Bakalım’dan.)

DİĞER YENİ YAZILAR