Ya efsane olacaksınız ya da unutulacaksınız

“Ekranda düzenli olarak izlediğim tek dizi Hırsız-Polis. Ancak son zamanlarda yaşanan tekrarlar ve uzatmalardan dolayı diziden soğumaya başladım

Haberin Devamı

“Ekranda düzenli olarak izlediğim tek dizi Hırsız-Polis. Ancak son zamanlarda yaşanan tekrarlar ve uzatmalardan dolayı diziden soğumaya başladım. Bu diziyi, usta oyuncularının şanına yakışır bir finalle bitirmelerini ve ‘aşkın kanunu olmaz’ sözüne anlam vermelerini istiyorum. Çünkü, İkinci Bahar’dan sonra, anılarımızda hoş bir tad bırakmaya ve yıllar sonra da anımsanmaya en yakın yakın dizi Hırsız-Polis’tir.”

Fatma İrier isimli Bizim Ekran okuru yazmış bu mektubu. Belli ki o da ciddi bir Hırsız-Polis fanatiği ve dizisinin her hafta zorlanarak uzatılan senaryosuyla yıpratılmasını değil, hafızalarda bir efsane olarak kalmasını istiyor. Bu konuda şimdiye kadar onlarca mektup aldım. Kimileri dizilerine kıyamıyor ve devamını istiyor. Kimileriyse artık kabak tadı verdiğinin altını çiziyor. Ama kabul etmek lazım ki Hırsız-Polis’in senaryosu artık ilerlemiyor. Mavi ile Çınar’ın bininci defa ayrılıp barışması, bir türlü kavuşamaması, Aksak’ın bitip tükenmeyen kumpasları seyircileri de boğmuş. Birçok Hırsız-Polis hayranı, kendini tekrarlayan senaryo yüzünden yorulmuş. Onları çok iyi anlıyorum ve söylediklerine katılıyorum. Bu yüzden de Hırsız-Polis’le ilgili son kez bir yazı yazıyorum. Bizim Ekran’ın takipçileri bu diziye verdiğim desteği bilirler. Şimdi artık bitme zamanı geldi diyorum. Umarım beni anlar, mazur görürler....

Bu filmi bütün aileler izlemeli
Günümüzün en yaygın suçlarından biri haline gelen çocuk pornosundan yargılanan Friedman Ailesi’nin dramını konu alan belgesel nitelikli film Capturing The Friedmans, bu akşam saat 21.00’de Business Channel ekranında. Film, gerçekte yaşanmış bir trajediyi tartışmaya açan, konusunun özgünlüğü ve anlatım biçiminin gücü ile çok önemli bir yapım. Önce konusuna bir göz atalım... Friedmanlar, sıradan bir Amerikan ailesi gibi yaşarlar. Arnold Friedman ödüllü bir öğretmen, karısı Elaine ise iyi bir ev hanımıdır. Üç oğullarını zengin bir Long Island kasabası olan Great Neck’te büyütürler. Bir Şükran Günü’nde aile, sakin bir yemek için bir araya gelmiştir. Aniden polisler ön kapılarını kırarak içeri girer ve her köşeyi arayıp aileye ait bir çok şeye el koyarlar. Aile, çocuk pornosu ile suçlanmaktadır. Arnold ve 18 yaşındaki oğlu Jesse tutuklanır. Arapsaçına dönen bir soruşturmanın ardından baba oğul, şok edici yüzlerce suçla yargılanırlar.

Aile suçlu olmadığını iddia etse de, Great Neck halkının öfkesini çekmişlerdir bile. Tüm bunlar yaşanırken, yönetmeninin tarafsızlığını koruması, her iki bakış açısını da aynı dürüstlükle belgesele aktarması ve son kararı seyirciye bırakması, filmin en büyük başarısı olarak nitelendiriliyor. 2004’te en iyi belgesel Oscar’ına aday olan film, 2003 yılında ABD Televizyon-Radyo Film Eleştirmenleri Derneği en iyi belgesel ödülü de dahil olmak üzere onlarca ödül kazandı. Kaçırmayın...

Cem Yılmaz en çok Burhan'a gülüyor
Magazinciler geçtiğimiz günlerde Cem Yılmaz’ı bir alışveriş merkezinin çıkışında yakalamışlar. Adet üzerine de hemen mikrofunu ağzına dayamışlar. Bir sürü soruyu yanıtladı ünlü şovmen. Ama benim dikkatimi “En çok kime gülüyorsunuz?” sorusuna verdiği yanıt çekti. “Burhan’a çok gülüyorum” dedi Cem Yılmaz... “Yani Engin Günaydın’a”... Kabul ediyorum, ben de ekranda en çok Engin Günaydın’a gülüyorum. Müthiş biri karakter yarattı Avrupa Yakası’nda. Ata Demirer’in de gidişiyle diziyi adeta sırtladı. Ekibe bu sezon katılan Gaffur’un bu kadar sevilmesinde de karşısında oynayan Engin Günaydın’ın önemli bir payı var. Çünkü iyi oyuncular, ki Gaffur’u canlandıran Peker Açıkalın da çok iyi oyuncudur, karşılarındakileri de oynattılar.

Engin Günaydın’ın farkı, yaptığı rolü bütün vücuduna, adeta hücrelerine yayması. İzlerken dikkat edin, sadece yüzüyle değil, tepeden tırnağa bütün bedeniyle oynadığını göreceksiniz. Tıpkı bir zamanlar Şener Şen’in ağa tiplemelerinde yaptığı gibi, Engin Günaydın’ın da her santimetresiyle rol yaptığını fark edeceksiniz. İşin sırrı da aslında burada yatıyor. Rolü yapan değil, rolünü yaşayan farklılaşıyor...

Bırakın seyirci sizi övsün
Buzda Dans pazar akşamlarının en çok izlenen programı olmaya devam ediyor. Ancak ben tezimde hâlâ ısrarlıyım. Popstar Alaturka geri döndüğünde Buzda Dans’ın reytingi erir demiştim, bu görüşümde kararlıyım. Buzda Dans’ta çok sık rastladığım bir şeyi de burada anlatmalıyım.

Buza çıkan her yarışmacı, her fırsatta Buzda Dans’ın ne kadar kaliteli, diğerlerinden ne kadar farklı bir yarışma olduğunu söyleyip duruyor. Bir şeyin bu kadar çok tekralanmasıysa, insanın keyfini kaçırıyor. Bırakın seyircileriniz sizin farkınızı fark etsin. Buzda Dans’ın formatı sağlam, eğlendiren bir yarışma olduğuna inanmayanlarsa, reytinglerini takip etsin...


Ebru şöhret dersi verecek
Omuz Omuza, Gizli Patron, Deli Yürek, Koçum Benim ve sonra da dünyalar güzeli bir bebek. İki yıldır ekrandan uzak kalan Ebru Cündübeyoğlu, atv’de başlayacak Şöhret okulu adlı diziyle sevenleriyle buluşacak. Başrolleri Müjdat Gezen ve Ayla Algan gibi usta isimlerle paylaşacak olan Cündübeyoğlu’nun rol aldığı dizi, Plato Film imzasını taşıyor.

DİĞER YENİ YAZILAR