Göç mevsimi

Soğuk günler yaşıyoruz...

Kar, yağmur ve buz gibi havalardan düşe kalka günleri tüketiyoruz!

Ülkemizin güneydoğu bölgesinde güzelim Diyarbakır şehrinin Sur ilçesinde yaşananlara dair göç resimleri ciğerimizi parçalıyor...

Filistin, Suriye ve Irak’tan savaş manzaraları adeta...

Binlerce insan evlerini bırakıp çocuklarıyla, kadınlarıyla başka yerlere göçüyorlar!

Ellerinde bir battaniye ile...

Ve çocukların gözlerinde büyük bir korku, hayat boyunca zor atlatacakları ur travma...

Babalarının, dedelerinin, abilerinin, annelerinin ve ablalarının çaresizliğini hiç unutmayacaklar!

Ve bu duruma neden olan teröristleri asla af etmeyecekler!

***

Kış gününde aç susuz yollara düşenler, akrabalarına sığınanların akıbeti meçhul günlere kalmış...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise geçen Ankara’da yaptığı konuşmada bu duruma o kadar üzüldüğünden ve içerlendiğinden dolayı sert bir şekilde son noktayı koyarak diyordu ki;

- Nasıl, sözde ‘cemaat’ adı altında devlet içinde bir paralel yapı oluşturmak isteyenlere dünyayı dar ediyorsak, ‘özerklik’ adı altında, ‘öz yönetim’ adı altında devlet içinde devlet kurmaya çalışanların da dünyayı başlarına yıkarız bunun böyle bilinmesi lazım. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet derken meseleyi bölünme, parçalanma edebiyatıyla ele alanlar art niyetli. Hatta bölücünün başta gidenidir. Biz, ‘birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır’ diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Ülkemizin ve milletimizin karşısında kim varsa, ne varsa onunla mücadele etmek de bizim namus borcumuzdur.

Haberin Devamı

***

Ve Ege Denizi’nde yaşanan başka bir göç faciası daha yürekleri burkuyor...

Suriye ve Irak’tan gidenler bir bot ve can yelekleriyle denizleri aşmaya çalışıyor...

Ekmek ve hürriyet uğruna ölüme yolculuk yapanlar, gözleri önünde çocuklarını sularda kaybediyor!

Bize göre asrın zulmü ve faciası yaşanıyor!

Daha iki gün önce 18 kişi boğularak hayatını kaybetti...

9 kişisi çocuktu!

Ve karaya vuran o masum yüzlü çocukların cesetlerine ait fotoğrafları görünce günlerce kendimize gelemiyoruz!

***

Diliyoruz ki, bu kara günler artık son bulsun!

Haberin Devamı

Ve göç mevsimi bir an önce bitsin...

İnsanlar doğdukları yerde büyüsün ve ölsün!

Lakin, her geçen gün biraz daha kötüye gidiyor gibiyiz!

Suriye, Irak, Filistin ve Mısır’daki yıkık kentlerin harabeleri altında milyonlarca çocuk, anne, abla, baba, nine ve dedelerin cesetleri var...

Tarihi eser diye üç tane çanak için dünyanın altını üstüne getirerek kazı yapanlar, bulduklarıyla müzeler kurmakta!

Bu zulümden, vahşetten acaba kaç müzenin kurulabileceğini tahmin edebilen var mı?

İnsan, bu kadar değersizleşti mi!

Bilinmeli ki, elbette zalimler de bir gün iki metrekarelik mezarlara gidecek!

Ve söylenecek sözleri asla olmayacak!

Cehennemin ateşleri arasında sonsuza kadar yanacaklar!

Tek tesellimiz ise bu!

DİĞER YENİ YAZILAR