Hayat, bayram olsa

Ve bayram...

İstanbul tahliye edilmiş gibi.

Keşke, her zaman böyle olsa diyesi geliyor insanın...

Çünkü, kalabalığından, trafiğinden, gürültüsünden, olaylarından bıkıp usandık.

“İstanbul’a pasaportla girilsin” denildiği günden beri şehrin ne kadar büyüdüğünü bilen var mı?

Ve Avrupa’nın bir ülkesi kadar İstanbul’un büyütüldüğünü görebilen!

Artık, günün her saatinde yaşanan trafik illeti insanları hayatından bezdirmiş, bunalıma sokmuş, hasta etmiş ve nefret eşiğine getirmiş...

Kenti yönetenler farkında mı?

İnsanlar sinir küpü gibi iş yerine ve aynı şekilde evlerine dönüyor! Sadece bu durum bile İstanbul’dan nefret etmemize yetiyor!

İstanbul’da sevecek bir şey kaldı mı?

İnşaatını bitirememiş bir kent.

Kıyamete kadar da bitiremeyeceğini iddia edebiliriz.

Rant olduğu müddetçe...

***

Bir ülkenin sadece bir kaç şehrinde; ekmek, istikbal, kariyer, rant, para, iş ve aş var diye sürekli başka yerlerden göç alıyorsa ortada büyük bir yanlışlık var demek!

Ve öylesine bir yığılma var ki, metrolarda, caddelerde ve sokaklarda, kafelerde bunları görebiliyoruz.

Haberin Devamı

Olası bir aksaklık yani bir hafta sular kesilirse, elektrik gelmezse ve deprem olursa ne olacağını bilen var mı?

Ve hele de, ekmek ve su bulunamazsa...

***

İstanbul artık bir ülke oldu gibi...

Sanki, işgalini önleyebilmek için böylesine karmakarışık bir şekilde büyütülmesine göz yumulmuş!

İstanbul sevdalısıyım diyenlere de asla inanmıyorum.

Neredeyse, her köşe başında bir büyük cami inşaatı ile karşılaşıyoruz. Lakin, selâtin camilerinde dahi imamın arkasında en fazla on beş kişi var!

Ve her köşe başında beş yıldızlı bir otelin gökdeleni... Oteller şehrinde dolaşıyormuşuz gibi...

İsraf kentin her yerinde kol geziyor.

Bayram, yokluğun ve varlığın paylaşıldığı bir günün adıdır! Şimdi, kim neyi paylaştığını biraz düşünmeli!

İyi bayramlar...

DİĞER YENİ YAZILAR