Hayat, bazan bir şarkıdır...

Evet, bir yıl daha geçip giderken, "Ağaçlar ayakta ölür" misali milyarlarca insan inadına aynı şarkıyı mırıldanıyor; "Soytarılık

etmeden güldürebilmek seni Ekmek çalmadan doyurabilmek Ve haksızlık etmeden doğan güneşe..."

Kimbilir, dünyanın kaç ülkesinde kaç milyar insanın dramıdır bu duruş!

Ve kimbilir kaç milyar insanın pişmanlığı şarkıdaki gibi yaşanıyor;

"Şimdi iyi niyetlerimi Bir bir yargılayıp asıyorum Bu son olsun, bu son olsun!"

Kim bilir kaç milyar insan; adam öğüten değirmenlere benzeyen kentlerde şarkıdaki gibi "değerli yalnızlıkları" yaşıyor; "İşi gücü olanlar çoktan gitti Bir ben kaldım, bir ben kaldım, Voltasında gecenin, hiç uyumamış ben"

Ve yılın son günü.

Şirketler geçen yıla ait kar ve zarar bilançolarını yayınladı.

İçinde yine insana dair bir şey yok!

Umutlar yarınlara ertelendi...

Tarık Buğra'da ölene dek söyleyip durdu; "Yarın diye bir şey yok!"

Kentin bütün duvarlarında ve köprülerinde bir afiş asılı.

Suriyeli küçük bir çocuğun fotoğrafı ve yanında "kış üşümektir" yazısı ve yardım çağrısı.

Haberin Devamı

Uzay çağında çocuklar hala üşüyor!

Kazananlar olduğu gibi kaybedenler de olmuştur.

Duygulardan yoksunlaştırılan modern çağda kaçınılmaz bir kuralıdır bu.

Kısacası, herkes kendi sektörü ile ilgili analizleri artık yapmalıdır.

Ve sektörünün geleceğini, yeniliklerini düşünmelidir.

Medyaya gelince dolup boşalan bir kazana benziyor!

Ve biz gazeteciler.

Hedefe kilitlenmiş güdümlü füzeler gibiyiz...

Ne zaman, nereye fırlatılacağımız belli değil.

Bir ömür belirsizliklere gebe bırakılıyor!

Başka güçlerin medyayı şekillendirdiği günün tarihi nedir bilmiyoruz ama diyebilirim ki; meslek artık miadını dolduruyor gibi.

İnsanların geleceği iki dudak arasından ne zaman çıkacağı belli olmayan bir kelimeden ibaret.

Ve bir varmış bir yokmuş misali.

Tıpkı bir şarkının başlayıp bitişi gibi.

Bir yıl daha bilindiği gibi geçti...

DİĞER YENİ YAZILAR